Aşka ne oldu?

Güncelleme Tarihi:

Aşka ne oldu
Oluşturulma Tarihi: Haziran 04, 1998 00:00

Pakize SUDA
Haberin Devamı

Geçen hafta aşıklara neler olduğundan söz etmiştik, bu hafta da zaman içinde aşka neler olduğuna bir bakalım.

O dünyayı gözü görmemeler, birbiri için yanıp tutuşmalar devam ederken, ara sıra buluşmalar, telefonlaşmalar yetmez olur ve nihayet o talihsiz karara varılır: Evlilik! (Ya da aynı evi paylaşmak, farketmez) Siz sevgilinizle pür neşe yuvanızı hazırlarken, aşk tası tarağı toplamaya başlamıştır bile. Tatlı telaşlar, koşuşmalar biter, ortak hayat başlar.

İlk günler her şey yolundadır. Size göre en akıllı odur, her şeyi o bilir, en güzel o güler, en güzel o bakar, oturuşu güzeldir, uyuyuşu güzeldir vs. Hani neredeyse ortalığa pislese ‘‘Ne güzel pisliği var’’ dersiniz. ‘‘Dünyada böyle kusursuz biri var mı, varsa bile o da gelip bula bula beni mi buldu’’ gibi bir soru aklınızın ucundan bile geçmez.

Günler geçer... Ya da 2 yıl sonra hani filmlerde yazarlar ya ‘‘Two years later’’ işte öyle. Bu süre sizin kimyasal bileşiminize göre 3 yıl olur, 5 yıl olur. Bu kimyasal bileşim neyin nesi derseniz, aşkın kimyasal salgılarla ilgili bilimsel bir tarifi de var. Yani doktora sorarsan ‘‘Aşk nedir’’ diye, sana salgılı malgılı bir tarif yapar. Aslında herkes kendine uygun bir şeyler söyler bu konuda. Şimdi gidip müteahhite sorsan o da ‘‘Aşk insanın önemli yapı taşlarından biridir’’ gibi bir şey söyleyecektir.

Neyse şimdi gelelim evdeki durumlara;

İlk günlerde işe giderken dudaktan alınan öpücük yerini önce yanağa sonra uzaktan mucuk mucuklara bırakır. Finale doğru kapıyı çarpıp çıkmalar başlar.

Flört ederken buluşmaya tıraş olup parfüm kokuları içinde gelen adam, evlendikten sonra eğer o gün dışarı çıkmayacaksa ‘‘Suratım dinlensin’’ deyip sakalı ve pijamalarıyla oturur karşınızda.

İlk günlerde dibini tutturduğunuz yemeği bile bayıla bayıla yiyen adama artık üstüne kuş kondursanız beğendiremezsiniz. Sizinkiler annesinin yemeklerine asla benzemez.

Gün içinde başka kadınlarla konuşurken içlerine çekmekten helak oldukları göbeklerini sizin yanınızda açıp kaşımaya başlarlar.

İlk yıllarda ‘‘tanıştığımız, bakıştığımız gün’’ diyerekten neredeyse her gün bir yıldönümü kutlanır, sonra evlilik yıldönümü bile unutulur.

İlk günlerde bir seks bombasıyla evlendiğini zanneden erkekler, bir süre sonra karılarının neredeyse firijid olduğuna inanmaya başlarlar. Çünkü kadınların sevişmemek için daima bir sebepleri vardır.

Cicim aylarında sizinle baş başa kalmak için işten kaytaran, toplantıları eken kocanız, sonradan mevcut toplantıları bile yetersiz bulup yeni yeni toplantılar icat eder.

Bigudi ve güzellik maskelerini söylemeye gerek yok, onlarsız evli bir kadın düşünülemez bile.

Flört ederken saçlarının boya olduğunu farketmediğiniz sevgili kocalarınız ilerleyen yıllarda saçlarını artık size boyatmaya başlarlar.

Kadınlar da aşağı kalmaz, ağdalarını kocalarının yanında yapmaya başlarlar.

İlk günlerde neredeyse el yıkanırken bile kitlenen banyo kapısı sonraları def-i hacet sırasında bile ardına kadar açık bırakılır.

Kanallar arasında hızlı hızlı gezerken playboy kanalında nedense biraz uzun durulur. Bu arada kocanız size kanalın kötülüğünden, kadınların çirkinliğine uzanan ciddi bir konuşma yapar. Eskiden gözü sizden başkasını görmeyen kocanız bu konuşma sırasında gözünü ekrandan bir an olsun ayırmaz.

Her geçen gün sizi daha çok severler (!) ve artık gaz çıkarmak için bile yanınızdan bir saniye ayrılmayı göze alamazlar.

İlk günlerde horlamalar ninni gibi gelir, sonra yastığını alan başka odaya kaçar.

Flört döneminde sevgililerine kendilerini beğendirmek için çırpınan kadınlar, evlendikten sonra kocalarının uzun saçlı kadınlardan hoşlandığını bile bile ısrar ve de inatla saçlarını kısacık kestirirler.

İlk günlerde bir kere öhö deseniz sizi neredeyse acil servise götürecek olan eşleriniz, artık hastalıktan yerlerde sürünseniz, ‘‘Bir aspirin al bir şeyin kalmaz’’ demeye başlarlar. Kendilerinin başı ağrısa ölecekmiş gibi panik yapıp inim inim inleyip yatak döşek yatarlar.

İlk günlerde el ele yapılan romantik gezinmeler yerini market reyonları arasında tekerlekli araba eşliğinde gidip gelmelere bırakır.

Ve bu hengame içinde bir bakarsınız ki aşk ‘‘Bana müsaade’’ deyip gitmiş. Biraz çocukların hatırına, biraz eski günlerin hatırına, biraz korkaklıktan, biraz alternatifsizlikten, bu hayatı sürdürürsünüz. Ya da yeni bir partnerle aynı filme yeniden başlarsınız, sonunu bile bile...






Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!