Artık İstanbul’da yaşamam imkansız

Güncelleme Tarihi:

Artık İstanbul’da yaşamam imkansız
Oluşturulma Tarihi: Nisan 13, 2010 00:00

Bir dönem podyumların en vazgeçilmez ismiydi ama 2002 onun dönüm yılı oldu. Sarp Akkartal’la evlenip bir de kız çocuğu olduktan sonra yavaş yavaş mesleğinden uzaklaştı, derken ipleri tamamen kopardı; eşi ve kızıyla Hollanda’ya yerleşti. Artık çok sevdiği İstanbul’unda bir turist gibi gezen Deniz Pulaş, Türkiye’ye dönse bile bu şehirde yaşayamayacağını, Bodrum’a sığınıp kaostan uzak kalacağını söylüyor.

Haberin Devamı

DENİZ PULAŞ VE AİLESİ (FOTO-GALERİ)

Hollanda’ya gitme fikri nerden çıktı?          

- Sarp’a Anadolu Bank’tan bir teklif geldi. Cazip bir teklifti ama kabul ettiği takdirde Amsterdam’da taşınmamız gerekecekti. Bir süre düşündü ve kararını verdik. 2008’in nisan ayı sonunda bavullarımızı toplayıp gittik. Her şey çok hızlı gelişti.

Hangi görevle gitti oraya eşiniz?      

- Oradaki bankaya genel müdür oldu.  

Peki ne kadar kalacağınız belli mi?       
    
- İlk başta “Ne kadar kalacağız?” diye sorduğumda “Birkaç sene” diye cevap vermişti. Ama şimdi ucu açık, beş sene de olabilir daha fazla da...

Nasıl oralar, alışabildiniz mi tamamen?  

- Amsterdam çok güzel bir yer, son derece medeni bir Avrupa ülkesi... Ama sıcaklığın 5 derecenin üstüne çıkmadığı bir iklimi var... Bu yüzden arada koşarak İstanbul’a geliyorum. Bir de arkadaşlarımı, dostlarımı özlüyorum. Gerçi orada da mecburen yeni dostlar edindik. Nehir’in okulunda Türk çocuklar var, onların aileleriyle görüşüyoruz. Alışverişi Türk bakkalından yapıyoruz.

AMSTERDAM’A GİTMEK İÇİN HİÇ DE CAN ATMADIM

Başka bir ülkeye yerleşeceğinizi öğrendiğinizde ilk ne düşündünüz, neler söylediniz eşinize?

- Benim şöhretim var dedim (gülüyor). Açıkçası gitmek için can atmadım. Ama ailemi çok seviyorum, o gitsin de biz burada kalalım gibi bir şey düşünemezdim. Zaten mankenlik kariyerimin sonlarındaydım. Kaybedecek çok şeyim yoktu. Bir tek Hollandacaya ısınamadık.

Türkiye’yle kıyaslasanız...

- Biz vatanımıza çok bağlıyız, tabii ki Türkiye’de yaşamak istiyoruz. Ama İstanbul’un haline bir baksana, bir yerden bir yere gitmek bile çok zor artık... Amsterdam ise küçük bir şehir, otobüsler ve tramvaylar çok gelişmiş. Kendi dilimizi konuşamıyoruz belki ama gerçekten huzurlu, insanca yaşanılan bir yer!

Yani Türkiye’ye dönmeyi düşünmüyorsunuz...

- Türkiye’ye dönmek sorun değil de dönsek bile artık İstanbul’da yaşamayız.

Nereye gidersiniz?

- Bodrum’a... Çünkü İstanbul çok kalabalık.

KOCAMI KANDIRABİLİRSEM BİR ÇOCUK DAHA YAPARIM

Kızınız Nehir kaç yaşında oldu?


- 6,5...

İkinci bebek düşünmüyor musunuz?

- Aslında düşünüyorum, çok istiyorum, ama yaşım geçti. Kocayı kandırabilirsek bir sürpriz yapabiliriz gerçi!

Evliliğiniz nasıl gidiyor?

- 2002’nin aralık ayında evlendik. Ocakta hamile kaldım. Ekim ayında da Nehir’i doğurdum. Kocam bir kadına aşık oldu ve başına neler geldi. O hazır mıydı bilmiyorum ama ben hazırdım.

Mutlu musunuz?

- Çok mutluyum. Dünyayı da gezdik (insan kez Hong Kong’a gider mi, ben gittim meslek icabı), eğlenceyse eğlencesini de yaşadık. Evlenmek için ikimiz de hazırdık. Eşim Sarp sıkılmadığım tek adam oldu. Allah bozmasın.

MANKENLİĞİN KİTABINI YAZMAYA BAŞLADIM

20 yıl mankenlik yaptınız. Yaşadıklarınızı, anılarınızı bir kitapta toplamayı düşündünüz mü?


- Evet, başladım zaten mankenlik anılarımı yazmaya. Daha doğrusu yazdım yazdım, bir yerde tıkandım.

Neden?

- Çünkü fazla samimi yazmaya başladım. Kimseyi kırmak istemiyorum ama kendimi de tutamıyorum. Paramızı ödemeyen ünlü modacılar var mesela, yazayım mı unutayım mı, bilemiyorum.

Sadece anılar mı olacak bu kitapta...

- Hayır, eski mankenlerden Lale Belkıs ve Başak Gürsoy’la röportaj da yapacağım. Fotoğraflara yer vereceğim. Bir sene içinde bitirip arkadaşım Ceylan Saner’e vereceğim, basım işiyle o ilgilenecek.

Adı belli mi kitabın?

- “Mankenliğin Kitabını Yazdım” olacak.

TAM BİR TELEVİZYON MANYAĞIYIM BEN

Arkadaşlarınızın çoğu şimdi dizilerde oynuyor, nasıl buluyorsunuz performanslarını?


- Sema şimşek son derece disiplinli ve şahane bir insandır. Dizilerde çok usta oyuncularla birlikte kamera karşısına geçiyor. Onlardan çok şey öğrendiği de ortada... Bence başarılı.

Hollanda’da Türk dizileri takip ediyor musunuz?

- Evet, “Ezel”, “Aşk ve Ceza”, “Hanımın Çiftliği” ve “Canım Ailem”i izliyorum. Tam bir televizyon manyağıyım.

İçinizde kalan, gerçekleştirme şansı bulamadığınız bir hayaliniz var mı?

- Aklımda kalan hiçbir şey yok. Gayet güzel yaşadım. Bir tek ikinci çocuk hayali var.

İYİ MANKENLER MEDYATİK OLMADIĞINDAN İNSANLAR ECE VE TUĞBA’YI GÖRÜYOR

Evlendikten sonra mesleğinizi bıraktınız, hiç özlemediniz mi çalışma hayatını?

- İşi mi özlüyorum yoksa arkadaş ortamımı mı? Galiba arkadaşlarımı daha çok özlüyorum. Zaten Türkiye’de uzun süredir işler iyi gitmiyordu. Kimle konuşsam “eski defileler yok” diyor. Bizim zamanımızdaki gibi değil sektör.

Sizden sonra gelen mankenler için neler söyleyeceksiniz?

- Sedef Avcı, Özge Ulusoy, Ece Sükan gibi iyi mankenler geldi arkamızdan. Onlar mesleklerini çok güzel yapıyorlar. Ama medyatik olmayı seçmedikleri için insanlar sadece Ece Gürsel’i ve Tuğba Özay’ı görüyorlar!

Sizin döneminiz farklıydı, peki nerede yanlış yapıldı?

- 1997’deki depremden sonra kimsede tat tuz kalmadı. Hep yardım defileleri yapılmaya başlandı, bu işten ekmek yiyenlerin kazancı düştü. Beymen ve Vakko eskiden iki kez defile yapardı mesela, artık organizasyon bile yapmıyorlar. Krizi bahane edenler de var. Mankenlik ajansı kaldı mı bilmiyorum.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!