Anneliği anlattılar

Güncelleme Tarihi:

Anneliği anlattılar
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 05, 2011 20:05

Bu pazar Anneler Günü. Hurriyetegitim.com, farklı kesimlerden annelere ve bir öğrenciye mektup yazdırdı. Çalışan anne Ceyda Aydede iki çocuk büyütürken yaşadıklarını anlattı.

Oyuncu Arzum Onan, Oğlu Can ile ilk karşılaştığı andan itibaren nasıl bir süreçten geçtiğini ve neler hissettiğini yazdı. Sanatçı Bennu Yıldırımlar, kızı Ada hayatına girdikten sonra hayatındaki değişiklikleri ve kızı ile aralarındaki ilişkiyi kaleme aldı. Elazığ’ın Keban İlçesi’nde yaşayan 6 kız çocuğu büyüten ve daha önce okuma-yazma bilmeyen Ayşe Gedik ise, okuma-yazma öğrenir öğrenmez bir anne olarak yaşadıklarını kağıda döktü. 65 yaşındaki Gedik mektubunda, nasıl okuma-yazma öğrendiğini ve 4 kızını okutma macadelesini anlattı. Bir kış günü...Ceyda Aydede / Hill and Knowlton BaşkanıBir kış günü... Hava hala karanlık ve soğuk... Çocuğunuz sıcacık yatağında yeni yeni uyanmaya çalışıyor. Onu hemen kaldırıp hazırladıktan sonra birlikte yola koyulmanız lazım. Halbuki o; kucağınızda vakit geçirmeyi, sakin sakin kahvaltısını etmeyi, sizinle parka veya alışveriş merkezine gitmeyi istiyor. Ancak işe gitmek için hazırlanmanız, onu da günü geçireceği çocuk yuvasına bırakmanız gerekiyor.Telaşı hiç sevmeyen ufaklık huysuzlaşıyor. Stresiniz ona virüs gibi bulaşıyor. Karşılıklı somurtuyorsunuz. İçinizdeki suçluluk duygusundan kurtulmak için, bir yandan yavrunuza vereceğiniz rüşvetin(!) ne olacağını düşünüyorsunuz. Her zaman olduğu gibi yoğun geçen bir iş gününde bütün bunlar aklınızdan tamamen çıkıyor. En zoru da yine telaş içinde eve dönmeye çalışırken çocuğunuza söz verdiğiniz rüşvetin (!) ne olacağına karar vermenizdir. Son anda nerede ne bulursanız, alırsınız.ÇALIŞAN ANNENİN HÜZNÜÇocuğunuz bütün gün sizden uzak olduğu için kalbinize hüzün çöker. En kötüsü de çocuğunuzun olumsuz bir durumla karşılaşması halinde yaşananların sizin suçunuz olduğunu düşünürsünüz. Bu duygular içinde evinizin kapısını açarken, güneş yeniden doğana kadar dünya derin bir karanlık ve sessizliğe bürünür. Her sabah aynı zamanda taze bir başlangıçtır. Dünyanın birçok köşesinde her gün milyonlarca anne ve çocuğu benzer öyküleri yeniden yaşar.Tabii geriye dönüp baktığınızda hayatınızın sadece bu zor anlardan ibaret olmadığını daha iyi anlarsınız. Duygusallıktan uzak değerlendirmelerde bulunduğunuzda, bardağın bir de dolu tarafı vardır. Yıllar baş döndürücü bir hızla geçerken, zamanından önce büyüdüğünü düşündüğünüz sevgili çocuğunuz ele avuca sığmaz. Sizi artık pek dinlemese de bağımsız bir birey olarak karşınızda duruyor olmasından mutluluk duyarsınız.SINIR TANIMAZ, KALIBA SIĞMAZKadının çocuk sahibi olduktan sonra çalışıp çalışmama kararı alırken; üzerinde düşünmesi gereken birçok nokta vardır. Çocuğunuz için olduğu kadar, kendiniz için hangisinin daha uygun olacağını çok iyi analiz etmelidir.Hayatından memnun, işi ve evi arasında denge kurabilmiş bir kadın, kızına ileride nasıl bir kadın olması gerektiğini, oğluna da nasıl kadınlar arayacağını öğretir. Çalışmayıp mutsuz da olabilir ve bu mutsuzluğunu ailesine yansıtabilir.Bu noktada yürekten inandığım bir konuya dikkat çekmek istiyorum: Çalışan anneler sınır tanımazlar ve hiçbir kalıba sığmazlar. Çalışan anneler için önemli olan da çocuklarına vermeleri gereken zamanın uzunluğu değil, etkin olmasıdır.Doğru hedefler koyan ve zamanını iyi değerlendirenler, doğru düşünüp hızlı karar verenler, aile ve iş yaşamları arasında denge kuranlar mutlaka başarıya ulaşırlar. Her kadın, bu dengeyi kurmak için ayrı bir formül uygular. Dünyada ne kadar çalışan kadın varsa, bir o kadar da çocuk bakım formülü vardır. Her formül de kendine özeldir.****Anne olduğum o ilk an Arzum Onan / OyuncuDoğaldır ki anne olmak, sahip olduğumuz ismin, onun getirdiği sorumlulukların, ayrıca görece tüm başarıların çok üstünde bir anlam taşıyor. Anne olduğum o ilk anı hatırlıyorum. Hayatım boyunca da unutmayacağım o anı. Üstelik kendimi kötü hissettiğimde ya da içimi ısıtmaya ihtiyaç duyduğum bir zamanda bilinçli olarak aklıma getirdiğim o an...Can 6 aylıkken doğmak istedi. Onu, hiç kıpırdamadan, sadece serumla zar zor iki ay daha tutabildik. 8 aylık olduğunda doktorumuz artık gelişimini tamamladığını, doğum için hazır olduğumuzu söyledi. Normal doğum çok istememe rağmen, zorlu bir süreci geride bıraktığımız için sezaryenle doğum yaptım. Kendime gelir gelmez daha adı bile belli olmayan minik bebeğimi sordum, kucağıma almak için sabırsızlanıyordum. Doğal olarak erken doğduğu için kuvezde olduğunu, görebilmem için yanına gitmem gerektiğini söylediler. Mehmet’in yardımıyla gittim ve gözyaşlarım arasında, elinde serumla minicik ve yardıma muhtaç halini gördüğüm o ilk an, artık hayatımın sonuna kadar bir parçam olduğunu somut olarak kabullendiğim andı. Eve geldiğimizde gerçek yaşam başladı. Endişelerim, korkularım, geleceğe dair boyut değiştiren düşüncelerim... Bir de buna uykusuz geceler eklenince bir dönemin çok zor geçtiğini söylemeliyim. Hep duyduğum ama tam olarak ne anlama geldiğini bilmediğim lohusalık dönemi böyle bir şeydi belli ki. Bu dönemde Mehmet’in bana ve bebeğimize gösterdiği ilgi ve şefkat, benim bu süreci daha kolay atlatabilmemi sağladı. Her evliliğin aşamadığı özellikle bu zaman diliminde beni tolere edebildiği için ona minnet duyuyorum.ENDİŞE YERİNE SORUMLULUKZaman çok çabuk geçiyor. Şimdi küçük bir delikanlı. Sorumluluklarının yaşına göre bilincinde. Toplum içinde bir yeri olan, sosyal çevresinde sevilen ve benim ona her baktığımda gurur duyduğum bir birey. Bebekken hissettiğim endişeler ve kaygılar yerini, daha farklı ama daha ağır sorumluluklara bıraktı. “Biz küçükken” diye başladığımız konuşmalardan bir tane bile örnek yok ki, bugünle kıyaslayabildiğimiz. Artık bugünün çocuklarına, indigo çocuk mu yoksa kristal mi demeliyim bilmiyorum ama çoğu olaya farklı yerden baktığımız kesin. Örneğin, daha sanal bir ortamda yaşıyoruz. Şimdiden yaşantılarının büyük bir bölümünde teknoloji var. Yetişkinlerin bile zaman zaman bu tuzağa düştüğü yerde, bunun önüne geçebilmek çok zor bir mücadele.HUZURLU BİR ÜLKE İSTİYORUMBu durumu sadece olumsuzluk olarak söylemiyorum tabii. Bizlerden şanslı olarak teknolojinin nimetlerinden daha kolay bir algıyla yararlanacaklar. Ama bunun yanında önce çocuk olabilmelerini arzu ederdim. Arzu etmek derken, aslında o kadar çok şey var ki bu ülkede görmek istediğim. Bütün çocukların, eğitimden sağlığa eşit şartlarda büyümeleri, gelecek için gerçekleştirmeleri mucize olmayan hedefleri olması, sahip olduğumuz değerleri kaybetmeden, ötekileştirmeden huzur içinde yaşadığımız bir ülke istiyorum. Her annenin isteği gibi...Yazımı bütün annelerin bu özel gününü kutlayarak bitiriyorum. Hayatımda sahip olduğum en güzel ve anlamlı başarının “oğlum” olduğunun idrakında olduğum için bir kez daha şükredip, hayatımı anlamlandırdığı için teşekkür ediyorum. Ve son olarak; anne olmak isteyen tüm kadınlar için, bu duyguyu yaşamalarını diliyorum. Sevgiyle kalın...****Bu defa ben kazandımAyşe Gedik / Ev kadını Adım, Ayşe Gedik. Keban’ın Zırki Köyü’nde dünyaya geldim. Fakir bir aylenin çocuğuydum. Babamın işi gücü yohti. Davarcılık yapiydi. Gecinip gidiydik. Okul vahti geldiğinde babam beni okula gondermedi. Arkadaşlarim okula gidilerdi. Onlara bahidim. Hevesim gelidi. Ah babam ah. Keşke beni de okula göndereydin. O zaman köy oğretmeni geldi babama yalvardı. “Amca bu kıza yazık etme”, ama babam duvar oldu duymadı. Neyse seneler geçti. Okul vahtim de geçti. Babam beni benim gibi ohumamış birine verdi. Evlendim, çocuhlarim oldu. 2 kızımın okul vahti geldiğinde dedim bunları okula kaydedem. Bu defa herif bırahmadı. Benim herif benim babamdan daha beterdi. Hahın (başkalarının) çocukları hep okula gittiler, benim kızlarım onlara marum marum bahtılar. Kendi kendime diyin “Benim çocuklarımın hahın çocuhlarından ne eksiği var.” Gül gibi kızlarımı ohutamadım. Sıra üçüncü kızıma geldi dedim; “Sonu ölüm de olsa ben bu kızı ohutacam.” Herifim dedi “He he sen oburlerini ohuttun şimdi sıra bunda”, dedim “Sen görürsün.” Evvel cahildik, bişey bilmidik. Hakkımız nedir ne değildir. Köydeydik. Kayıtlar başlamıştı. Beklim bi araba geleki Keban’a gidem. Kızlar dedi anne bi araba sesi geli. Bahtım bi motor. Hemen kızı hazırladım atladım motora Keban’a geldim.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!