Allah sonumuzu benzetmesin ama Türkiye'nin Diana'sıyım

Güncelleme Tarihi:

Allah sonumuzu benzetmesin ama Türkiyenin Dianasıyım
Oluşturulma Tarihi: Aralık 02, 2001 01:57

Onlarınki bir peri masalıydı. Yani daha önceki röportajların başlığı buydu. Çok zengin iş adamı Hakan Uzan, ünlü şarkıcı Yeşim Salkım'la evlenmiş onlar muradına ermişti.

Tam biz kerevetine çıkmaya hazırlanırken, ayrılık haberi geldi. Yeşim Salkım'ın değişiyle ‘‘Saat 12'yi vurdu, herşey balkabağına dönüştü’’. O aslına rücu etti. İtiraf etmeliyim ki, aşağıda okuyacağınız röportaj beni etkiledi. Bir defa Yeşim Salkım, Deli Mavi'den bu yana sevdiğim bir şarkıcı. Onlar evliyken de bir röportaj yapmıştım ama bu defaki hali farklı. Anlatacakları vardı. Ben sordum, bayağı doluydu, tek tek cevapladı...

Kusura bakmayın, meseleye paldır küldür giriyorum, Türkiye kadar ben de merak ediyorum: Hakan Uzan'dan ayrıldınız çünkü...

- Çünkü... Aslıma geri dönmek istedim. Ait olmadığın bir yerde ne kadar yaşayabilirsin ki? Ben kendi çöplüğüme döndüm şimdi. Ama 6 yıl dayandım. Tahammül gücüm yüksek. Buraya kadarmış. Şimdi de bir lirasızım!

Şiddetli geçimsizlik miydi?

- Uyumsuzluk diyelim.

Bedensel mi ruhsal mı?

- Ruhsal. Ortak şeylerden zek alamamak. Uzak düşmek.

Altı yılda ne kadar uzak düştünüz birbirinizden?

- Çok daha erken düşmüştük de farkına geç vardık. Durumu idare ettim. İnsanlar çok üstüme geliyordu. Yok, parası için evlendi, yok etrafa hava atıyor, korumalarla geziyor, yok bilmem ne. Ben son altı ay korumalarla gezdim, onun da sebebi yaşanan bir takım sorunlardı. Onun haricinde kendi arabamı hep kendim kullandım, şoförüm bile yoktu. O kadar üstüme gelindi ki, inat uğruna, etrafa karşı sürekli gülümseyen ama gözlerinde hüzün olan bir kadına dönüştüm. Kimse farketmedi. Çünkü bakmasını bilemediler. Şimdi görüyorlar. Demek ki bir şey yapmak gerekiyormuş, göstermek için.

Aynı otobüse binmiştiniz, Hakan Uzan hangi durakta kaldı?

- Birlikte çıkmamıştık ki zaten yola. Yok öyle bir şey. Kimse için yok. Ne bileyim kim hangi durakta kaldı? Hangimiz yarı yolda kaldık, hangimiz durduk, gerçekten bilmiyorum ama birimizden biri durdu ki, bu iş bitti. Nerede koptuk onu bile bilmiyorum. Düşünmek de istemiyorum. Yaşanmış olan şeylere saygım var, onlar her zaman bir köşede kalsın istiyorum.

Son dönem çok mu hırpalayıcıydı sizin için?

- Ruhen hırpalandım çünkü bir şeyin bittiğini görüp, noktayı koyan olmak zor bir şeymiş. Bittiğini görüyorsun ama bir süre daha yürütmek için çaba sarfediyorsun, olmuyor. O noktayı koymak için çok zorlandım.

Peki hayatınıza başka biri girdi mi?

- Hayır.

Hakan Uzan'ın hayatına başka biri girdi mi?

- Bildiğim kadarıyla hayır. Ama bilemem ki. Dünyada kaç tane erkek var ki karısını aldatmamış olsun? Ben kendimi bilebilirim ancak.

KRALLIĞI BIRAKIP GİTTİM

Ortalıkta bir Gülben Ergen lafıdır gidiyor. Hakan Uzan'ın indiği durağın adı olabilir mi?

- Nedense bunu çok soruyorlar bana. Ama Gülben Ergen'e sormak lazım. Gerçekten bilmiyorum.

Sizce bir erkek, ilişkisi olduğu bir kadının göğüsleri çıplak fotoğraflarının yayınlanmasına izin verir mi?

- Neden vermesin ki? Sadece kısa bir süre beraber olduysa niye öyle fotoğraflarını basmasın ki? Ne anlamı var ki o kadının o erkek için? Bir erkeğin hayatına pek çok kadın girer, hepsinin kalıcı duraklar olması gerekmiyor.

Peki siz kalıcı bir durak mıydınız?

- Sanmıyorum. Aslında hiçbir erkek ve kadın için kalıcı duraklar olduğuna inanmıyorum. Birinde bir kaç dakika kalırsınız da, diğerinde durduğunuz süre daha uzundur, hepsi o kadar.

Gülben Ergen dedikoduları dolaşırken ‘‘N'oluyoruz?’’ diye hiç sormadınız mı?

- Sordum. Yok böyle bir şey, uyduruyorlar dedi. Üstelik ben de kendimi o kadınlarla aynı standarda koymuyorum. Gerçeğin ne olduğunu anlayabilme olasılığınız da yok. ‘‘Evet ilişkim var’’ diyen kaç erkek tanıyorsunuz?

Alışılmışın aksine karşı tarafa kök söktürmediniz. Ayrılığı bu kadar kolay kabul etmenizin bir nedeni var mıydı?

- Ayrılmayı ben istedim. Boşanma davasını birlikte açtık ama kararı alan benim. Ve iddia ediyorum, Türkiye'de bu kararı alabilecek tek kadın da benim. Ne yazık ki Diana'lar yok artık dünyada...

Nasıl bir paralellik kuruyorsunuz Prenses Diana ile kendiniz arasında?

- O yaşadığı herşeyi içinde taşıyordu. Ben de öyleyim. Bir takım şeyler benimle birlikte mezara kadar gidecek. O da öyleydi. Asla konuşmayacağım şeyler var. Diana da benim gibi iyi niyetli ve özveriliydi. İnsanlar Diana'yı da çok seviyorlardı beni de seviyorlar. Diana'nın da gözü hiçbir şeyi görmüyordu, benim de. Koskoca bir krallığı bırakıp gittim. Başka hangi kadın böyle imkanları bırakıp gider? Kim? Söyleyin. Sürekli üzerime geldiler, görsünler bakalım, evlenmek istedim, evlendim, şimdi de ayrıldım. Anarşist bir tavır yani. Diana'nınki gibi. Allah sonumuzu benzetmesin...

Prens Charles'ın ailesi mavi kan. Uzanlar...

- Türkiye'de mavi kan yok ama herkes kendini öyle zannediyor. Soyadın değiştiği, kredi kartların fazlalaştığı anda insanların sana bakışları da değişiyor. Kapılar başka türlü açılmaya başlıyor. Ve bu iğrenç bir şey. Kötü bir duygu. Allahtan ait olduğum yere geri döndüm. Şu anda sadece bir evim var. Arabalarım bile benim üzerime değil.

Mücevherleri de geri verdiğiniz doğru mu?

- Evet, doğru.

İyi de bunca yıl evliliğinizin size sağladığı nimetlerden hiç mi faydalanmadınız?

- Uçağımız olmasına rağmen seyahatlare arabayla gittim. Helikopter varken, nefret ediyorum o aletten, başka bir aracı tercih ettim. Tekne seyahati dendiğinde kusmak geliyordu içimden. Karavanda kalmayı tercih ederim. Ama işte insan bazen içinde bulunduğu şartlara uyum sağlamak zorunda kalıyor. Mesela eskiden Paris'e gitmek demek Türk Hava Yolları aranacak demekti. Para biriktireceksin, iki ya da üç yıldızlı bir otelde kalacaksın, Champs Elysees'de kahve içeceksin ve müthiş keyif alacaksın. Bir sürü almak istediğin ama paran yetmediği için alamadığın şeyler olacak. Senaryonun son haliyse şöyle: Paris'tesin, en lüks, en pahalı restoranda oturuyorsun, şıkır şıkır markalar giymişsin ama mutsuzsun, içinden ‘‘Yarabbim şu gece bitsin’’ diye dua ediyorsun. Ben ikisini de yaşadım. Ama para amaç olmamalı. Öyle bir an gelmişti ki, o ben değildim, inançlarımdan ve ilkelerimden sapmaya başlamıştım. Çevremdeki insanlara kötü davranmaya başlamıştım. O yüzden de kısa yoldan dönmem gerekiyordu.

Kocanız niye hiç zorluk çıkarmadı? Küt diye boşandınız.

- O bitmesini istemedi. Ama benim de bitmesini istemediğim dönemler olmuştu. Zaten bu evlilik küt diye de bitmedi. Ama bu sefer birinin kapıyı kapatması gerekiyordu, o da ben oldum.

Kapıyı kapatınca hafiflediniz mi, şimdi kendinizi daha mı iyi hissediyorsunuz?

- Çok iyi hissediyorum. Uykularım düzensiz, yemem düzensiz. Ama bütün bunlar gelecekle ilgili kaygılarım yüzünden. Geçecek. Sıfırdan başlayacağım herşeye, yeniden sahnelere döneceğim. Hiç bir şeyden yılmam, güçlü bir kadınım.

KENDİMDEN UTANDIM

ÊBu kadar çok para avantaj mıydı, dezavantaj mı?

- İkisi de. Ama şunu itiraf edeyim, ben kendimi kaybettim. Terapiste gidiyorum, o kadar değiştim yani, çünkü para mefhumunu kaybettim. Sokakta insanların ekmek alabilmek için sıraya girdiği bir ülkede ben bir ara deli gibi alışveriş yapıyordum. Çıldırasıya. Acayip şeyler alıyordum. Giymiyordum bile. Etrafımdaki insanlara dağıtıyordum, daha etiketleri üzerindeyken. O kadar kötülemiştim ki, yataktan çıkmıyordum. Tek bir odada yaşıyordum.

Peki bu duygularınızı kocanızla paylaşmıyor muydunuz?

- Kimse kimseyi çok fazla anlayamaz ki. Böyle bir şey mümkün değil. Ne kocan ne arkadaşın ne ailen kiminle paylaşırsan paylaş, tam anlamıyla seni anlayamaz. Mesela ailem yaptıklarıma anlam veremiyor. ‘‘Ne yaptın sen?’’ diyorlar. Oysa ben boşanarak kendim için bir şey yaptım. Hakan bile acaba sorun nerede diye düşünmüştür. Ben de kendi kendime sordum, iyi bir kocan var herkesin gıpta ile baktığı harika bir evlilik yaptın. Bu evlilik sayesinde herşeyi yapabilirsin, seni tutan ne? Ama öyle olmadı işte. Sonunda kendimden utandım.

Daha önce ‘‘Bizim ilişkimiz modern bir külkedisi masalı’’ demiştiniz...

- Öyleydi. Ama saat 12'yi vurdu, herşey bal kabağına dönüştü. Bulunduğun şartlar seni değişime zorlayabilir ama para insanın hiçbir zaman gerçek özünü değiştiremez. Ve ikilemlere girersin. Ve sonuçta aynada gördüğün insanı sevmememeye başlarsın. Şimdi yeniden bakabiliyorum. Bundan sonra hayatıma girecek insan herhangi biri olabilir. Artık soyadlar filan umurumda bile değil. İnsan olması, yürekli olması ve beni ben olduğum için sevmesi yeter.

BANA KİMSE SAHİP OLAMAZ

Kendinizi başka kadınlarla kıyasladığınız oluyor mu?

- Evet ama Türkiye'deki kadınlarla değil. Jane Birkin'le mesela. Tarzını çok beğenirim. 33 yaşındayım ve bir gün olsun memelerim de ne küçük gidip silikon taktırayım, burnumun şurasını kaldırayım, kaşımın burasını gerdireyim demedim. Bedenimi çok seviyorum. Ben sevdiğim için de karşımdakine sevdiriyorum. Ben seçilmem, seçerim. Bugüne kadar bir gece kulübüne gidip kendimi gazetecilere göstereyim, adımı biriyle çıkartıp tirajımı arttırayım diye düşünmedim. Bir partide bir çok kadını bir arada hayal et, aralarına beni koy, hemen farkedilirim. Neden biliyor musun? Çünkü eğreti dururum, diğerlerine benzemem. Çok güzel bir kadın değilim ama bir yere gittiğimde en güzel kadının yanında bile kendime daha fazla baktırırım. Neden böyle olduğunu bilmiyorum ama öyle. 90-60-90 yırtmaçlı kadın otursun yanımda, ona beş kere bakarlar ama bana bakıp ‘‘Ah şu kadına sahip olabilsem’’ derler.

Hakan Uzan size sahip olabilmiş miydi?

- Bana kimse sahip olamaz ki.

İçinizde bulunduğunuz durumda kimseden korkuyor musunuz? Bir yanlış yaparsam beni yok ederler, beni silerler...

- Valla benim de yok edebileceğim şeyler var hayatta.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!