Aldatıldım şimdi yalnızım

Güncelleme Tarihi:

Aldatıldım şimdi yalnızım
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 21, 2011 13:29

Dizi sektörünün “fettan kız”ı Ceyda Ateş, bir süredir kötülüklerine “Adını Feriha Koydum”da devam ediyor. Bulunduğu pek çok projede kötü kalpli kızı oynayan Ateş, Trendy’nin sorularını yanıtladı.

Haberin Devamı

“Kavak Yelleri”nden sonra “Adını Feriha Koydum”da da izleyici karşısına kötü kalpli bir genç kız olarak çıktın. Nereye varacak bu “kötü” gidişat?
- Bu zamana kadar birçok dizide oynadım. Deliyi de, evin asi kızını da canlandırdım. Ama son yıllarda, özellikle “Çılgın Dershane” filminden sonra fettan karakterler arka arkaya geldi.
 
Kötü kız etiketinin üzerine yapışmasından korkmuyor musun?                 

- Korkuyorum tabii... Hem izleyici hem de yapımcılar beni kötü olarak kabullendi, kimse onu iyiye çevirebilir miyiz diye düşünmüyor. Bu diziden sonra bir daha kötüyü oynar mıyım bilmiyorum. Pek de sanmıyorum.

Canlandırdığın Hande’yle aran nasıl?

- O kadar iyi ki günlük hayatta bazen Hande’leşebiliyorum bile!   
                                             
Ne gibi mesela?            

- Hande’nin topuklu ayakkabılar üzerinde omuzları dik bir şekilde yürüyüşü var. Ben günlük hayatta topuklu giymeyi sevmem, eşofmanla dolaşmayı tercih ederim. Ama bazen o eşofmanlarla bile Hande gibi oluyorum. Tabii bu biraz da karşımdakinin elektriğine bağlı. O kişide negatiflik seziyorsam, ben de negatif oluyorum.

FERİHA’YI BEN OYNAMAK İSTERDİM                     

Senin için “Hazal Kaya’dan daha güzel” yorumları yapılıyor. Bu kötü rollerin güzelliğinin önüne geçtiğini düşünüyor musun?

- Evet, bunu çok kişiden duydum. Görsellik gerçekten önemli ama sadece güzel diye de bir kızı kamera önüne koyamazsınız. Yani güzellik benim için pek önemli değil. İşimi elimden geldiğince iyi yapmak için çabalıyorum, aklımda bir tek bu var.

“Keşke Feriha ben olsaydım” demiyor musun?

- İnsanlar birçok karakteri oynamak ister, ben de Feriha’yı oynamak isterdim. Çünkü farklı biz kız. Ama kendi rolümden de çok memnunum.

Normal hayatında Hande kadar hırslı mısındır?

- Hırslarım vardır; özellikle başarı konusunda... Bir şeyi yapmayı aklıma koyduysam, mutlaka yaparım.

Hırsına yenik düştüğün, kötü bir olay yaşadığın oldu mu peki?

- İnadım yüzünden bazı hatalar yaptım. Daha 24 yaşındayım, kaldı ki her insan hata yapabilir.

Hayatta ne ya da neler için “keşke” dedin?

- Bir dergiye verdiğim pozlar için... O pozları keşke vermeseydim. Onları çektirdiğimde 21 yaşındaydım. Oyuncuyum, belli bir çizgide olmalıyım. Fotomodellik yapmıyorum. Gençliğin verdiği bir rüzgara kapılıp öyle pozlar verdim.

Yanlış insanların yönlendirmesinden mi kaynaklandı bu?

- Evet, ama şu an daha sağlam adımlar atıyorum.

İKİ PROJEDEN SONRA OYUNCUYUM DEMEK ŞIMARIKLIK

Hazal Kaya’yla gerçek hayatta aranız nasıl?

- Çok iyi anlaşıyoruz. Gençlik projesindeyiz, gençlerle beraberiz. Bizde hiç atışma veya kavga olmuyor. Hazal’la da çok iyiyiz, sahnenin ortasında göz göze geldiğimiz zamanlar oluyor, kendimizi tutamayıp gülmeye başlıyoruz. Yusuf ve Çağatay’la yine aynı şekilde. Yıllardır aynı sette çalışıyor gibiyiz.

Bir röportajında “hak etmediği yerlere gelen, sonra yok olup giden oyuncular var” demişsin, kim onlar?

- Hak etmeyen insanlar çok farklı yerlerdeler. Sonuçta bu işi eğitim alan da almayan da yapıyor. Mesela ben 5 yaşından beri yapıyorum bu işi ama şu ana kadar ana karakter değil de ikinci karakterleri oynadım. Hep usta oyuncularla çalıştım. Ustaları görmesem çok şımarık bir kız olabilirdim belki, ama onlardan aldığım eğitimle, görgüyle daha mütevazı oldum. Gençlik dizilerine baktığımızda, başrollerde hep tanımadığımız insanlar görüyoruz. Ellerinden geleni yapıyorlar belki, emeğe saygım da sonsuz ama şöyle bir durum var; “Biz bir dizide oynadık, reklam da çektik, artık oyuncuyuz” diyemezler. 24 yaşındayım, ben de oyuncuyum ama öğrenmem gereken daha çok şey var. İki projede yer alıp da “oyuncuyum” diyenler şımarıklık yapmış oluyor. Mesela bazı gençlik dizilerinde oynayan kişilere bakıyorum, birileri fotoğraf çektirmek için yanlarına geldiğinde o kadar şımarıkça, ukalaca davranıyorlar ki, onların yerine ben utanıyorum. Şöhreti hazmetmek çok zordur. En ufak ters hareketinde bitersin.

Sen hiç mi şımarıklık yapmıyorsun?

- Tabii yeri geldiğinde ben de ukala ve şımarık olabiliyorum.

Yeri ne zaman oluyor?

- Karşımdaki eğer oyuncu değilse ve buna rağmen ukalalık yapıyorsa, ben onu tek bir lafımla altedebiliyorum.

AŞK BERMUDA ŞEYTAN ÜÇGENİ GİBİDİR

Aşıkken nasıl biri olursun?

- Aşk acının, mutluluğun ve hüznün bulunduğu bermuda şeytan üçgenidir. Ben aşık olduğum zaman kendimi kaybediyorum. Karşımdakine çok saygı duyuyorum, o insanı olabildiğince mutlu etmeye çalışıyorum ama bunun yanlış olduğunu gördüm. Aldatıldım. Şu an hayatımda kimse yok. Özel hayatımla ilgilenecek vaktim de yok zaten. Tabii ki ben de güzel bir aşk yaşamak isterim ama şu an birine aşık olsam daha dikkatli davranırdım.

Aşık olduğun zaman kendini kaybediyorsan nasıl dikkatli olacaksın?

- Artık kendimi engelliyorum. Yapılan yanlışları gördükçe, ne kadar sevseniz de dik durmayı öğreniyorsunuz. Bazen o kadar domuzlaşıyorum ki, karşımda ölse umurumda olmaz!

KONSANTRASYONUMU BOZANI BEN DE FENA BOZARIM

“Hak ettiğim yerde değilim ama emin adımlarla ilerliyorum” demişsin. Hak ettiğin yer neresi?

- Bazı insanlar çok gereksiz yerlerde şu anda. Zaten o diziler nasıl tutuyor, onu da anlamıyorum. Oyunculuk göremiyorum. Mesela bir insan ağlama sahnesinde gerçekten ağlamalı... Ben ağlamam gereken sahnelerde gözüme asla yapay bir şey sürdürmem. Oturup hüngür hüngür ağlarım. O yüzden gerçekçi olur.

İşinde çok titizsin herhalde...

- Evet, çok titiz ve disiplinliyimdir. Karşımdaki çocukluk arkadaşım dahi olsa, kamera karşısındaysak ve yapmaması gerektiği şekilde davranıyorsa onu azarlarım. Benim konsantrasyonumu bozan insanı ben de bozarım!

Haberin Devamı

ROLÜM YÜZÜNDEN BANKADA TOKAT YEDİM

- “Kavak Yelleri”nde oynarken bir olayı anlatmak istiyorum. Bir sabah bankaya gittim. Sıra beklerken bir teyze omzuma dokundu, dönüp baktım. “Sen niye kötülük yapıyorsun?” deyip bir tokat attı. Uyku sersemiydim, o anki şaşkınlıkla bir şey de diyemedim. Şu sıralar da yolda arkamdan “sarı çiyan” diye bağırıyorlar. Ama hakkımdaki kötü konuşmalardan mutluluk duyuyorum. Bu benim işimi iyi yaptığımı gösteriyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!