Ailemizin kadınlarına alkol yaramaz

Güncelleme Tarihi:

Ailemizin kadınlarına alkol yaramaz
Oluşturulma Tarihi: Eylül 06, 1999 00:00

Haberin Devamı

Şarkıcı Emel, kızı Çağrı'nın intihar teşebbüsüyle ilgili tüm sorulara açıklık getirdi.

Çağrı, ameliyattan sonra kendine geldiğinde ilk olarak: ‘‘Anneciğim çok özür dilerim’’ demiş. Emel Müftüoğlu ise: ‘‘Benden niye özür diliyorsun? Önce bedeninden, sonra Allah'tan özür dile’’ cevabını vermiş. Müftüoğlu zor günlerinde basından ve yakın dostlarından destek görmenin gücüyle ayakta kaldığını söylüyor. Müftüoğlu, gelecekten umudunu kesmediğini, kızıyla birlikte yine güzel günlere doğru yol alacaklarını belirtiyor.

Çağrı'nındurumu nasıl şimdi? -Fiziksel olarak kırkbir kere maşallah. Altıncı kattan atlaması ve sağ kalması inanılmaz bir şey. Kendimi çok şanslı hissediyorum. Belki de bu olay bir uyarıydı benim için. Daha dikkatli olmam gerekiyor ya da daha çözmem gereken bazı şeyler var demek ki.

Neden böyle düşünüyorsunuz?

- Kızım, benim en önemli dostum, herşeyimi paylaştığım bir insan. Bir çok konuda konuşur, tartışırız. Ondan fikir alırım. Herşeyi ona anlatırım. Ama şimdi kendi kendime kurup duruyorum: ‘‘Demek ki o bana herşeyini anlatmıyormuş.’’

O gece evde miydiniz?

- Evdeydim, arkadaşlarım vardı. Çağrı da arkadaşlarıyla birlikte yemeğe gitmişti. Döndüğünde biraz durdu, sonra odasına çıktı. Bir süre sonra sesler duydum. Baktım odasında yok. Annelik hissi derler ya, ters giden bir şeyler olduğunu anladım. Evde pervane oldum. Yatakların altı, dolapların üstüne kadar baktım. Balkona çıktığımda orada yoktu. Aşağıdan sesler geliyordu. Eğildim ve baktım. O korkunç sahneyi ömrüm boyunca unutmayacağım.

Yemekten döndüğünde tavırları nasıldı?

- Günlerdir moralsizdi. Eve geldiğinde de hiç keyfi yoktu. Ama böyle bir şey yapacağı yine de aklımın ucundan geçmezdi. Şimdi bir psikologtan yardım görüyoruz. Bunun üstesinden nasıl gelirim, yaşadığım şoku nasıl atlatırım bilemiyorum. Gerçi yaşama çok bağlı bir insanım ve benim felsefem, herşeye rağmen ayakta kalmayı başarmaktır. Ama maalesef benim kızım daha romantik, daha duygusal çıktı.

Ama o daha onaltı yaşında. Sizin ise bir hayat tecrübeniz var.

- Haklısın. Bir de ben asker çocuğuydum. Yaşadığım koşullar çok daha ağırdı. Çağrı rahat, sıkıntısız yaşayan bir çocuk. Sorumlulukları az. Karşısına çıkan ilk kötü olayda da direnci kırılıveriyor. 'Neden yaptı, niçin yaptı' diye düşünmüyorum artık. Önemli olan bundan sonrası. Hayata dört elle sarılması için hem Çağrı, hem de ben bir psikologtan yardım alıyoruz. Ben nerede yanlış yaptım diye düşünmek istemiyorum. Çünkü gücümü azaltacak herşeyden kaçıyorum. Kendimi bıraksam, o gece yaşadığım tablo yüzünden rahatlıkla tırlatabilirim.

Peki ben nerede yanlış yaptım diye düşünseydiniz...

- İlk saniyeden itibaren aklımda olan bu zaten. Çağrı'yı doğru yetiştirdiğimi düşünüyorum. Dünyanın neresine götürürseniz götürün kendi ayakları üzerinde durabilecek, kendini kurtaracak biri olduğuna inanıyorum. Ayrıca buna hala da inanıyorum... Ama yıllardır şunu düşünür dururum, 'Neden ana, babalığın bir okulu yok?’ En kıytırık şeyler için bile kurslar var. Halbuki bizler ana, baba olmayı deneme yanılma metodlarıyla öğreniyoruz.

Ama bu başkasından öğrenilecek bir şey mi? Çocuk sizin çocuğunuz.

- O zaman şöyle bir hataya düşüyor insan. Çocukluğumda oyuncaklarımı kırarım diye, bana vermeyip hep sakladılar. Ben çocuğuma verdim. İster kırsın, ister atsın. Çocukken sevmediğim şeyleri zorla yedirdiler, ben de hepsini gizlice saksının dibine boşalttım. Bu yüzden kızımı hiç zorlamadım. Yapılmasından hoşlanmadığım şeyleri ben çocuğuma yapmadım. Yıllar sonra psikologlar çıkıp, benim yanlış yaptığımı söylüyor. Çocuk kendi kararlarını veremezmiş, önüne sadece iki seçenek sunmak gerekirmiş. İşte o zaman afallayıp kalıyorsunuz.

Babası ne diyor bu duruma?

- Tek arzumuz kızımızın bir an önce toparlanması. Oğuz dünya standartlarında bir adam. Ben öyle bir babaya sahip olsaydım bu ülkenin cumhurbaşkanı olabilirdim.

Ayrı olmanız Çağrı'yı olumsuz etkilemiş olabilir.

- Buna katılmıyorum. Boşanan çiftlerin çocukları belli günlerde babalarını veya annelerini görebilirler diye bir takım kurallar vardır. Bizde böyle bir şey kesinlikle olmadı. Çağrı istediği zaman babasının yanındaydı ve ben ona hiç engel olmadım.

Çağrı, Zafer'e aşık mıydı gerçekten?

- Katiyen ilgisi yok. Asparagas bir haber bu. Zafer onun en yakın arkadaşıydı. Çocukluktan itibaren beraber büyümüşlerdi. Depremden önceki gün Çağrı, Zafer'e: ‘‘Adapazarı'na gitme, burada kal. Sinemaya gideriz, gezeriz’’ diye ısrar etmiş. Zafer: ‘‘Gitmem gerekiyor’’ dedi ve gitti. Çağrı, kendi ayaklarıyla ölüme gitmesini kabullenemedi Çağrı. Üstelik hayatında ilk defa acılı bir haber aldı kızım. Bütün barikatları yıkıldı. ‘‘Hayat bu kadar boş mu’’ diye düşünmeye başladı.

Çağrı'nın hastaneye getirildiği gece alkollü olduğu söyleniyor.

- Yalan söylemekten nefret ederim. Doğru, içkiliydi. Hayatında ikinci kez alkol aldı. Daha önce Zafer'le bizim evde bira içmişlerdi. Ben sonradan geldim eve. Ama bizim ailenin kadınları alkole direnç gösteremez. Zaten ona da söylemiştim 'Hata yapabilirim, ama asla içki içmiyorum. Neden, çünkü biz alkole karşı dayanıklı değiliz' diyerek önceden uyarmıştım. İkinci kez de intihara teşebbüs ettiği o gece içti. Alkolün büyük etkisi oldu elbette. O gece arkadaşlarıyla yemekteydi zaten. İçtiler, Zafer'i konuştular ve Çağrı intihar kararını verdi. İçmese hayatta böyle bir şey yapmazdı.

Bu konuyla ilgili bir şeyler söylüyor mu size?

- Tek kelime konuşmadık. Oyunlar oynuyoruz, havadan, sudan konuşuyoruz. Kötü şeyleri hatırlamasını istemiyorum. Onu ziyarete gelenler: ‘‘Bir daha yapmayacaksın, değil mi’’ gibi abuk sabuk sorular sorduğunda çok kızıyor. ‘‘Bir daha yapacağım, bu sefer başarılı olacağım demek geliyor içimden. Ama yine de ters bir şey söylemiyorum anne’’ diyor. ‘‘Haklısın kızım’’ demekten başka bir şey gelmiyor elimden.



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!