Ahlaksızın önde gideniyim

Güncelleme Tarihi:

Ahlaksızın önde gideniyim
Oluşturulma Tarihi: Ekim 14, 2011 03:00

Komik rollerin adamı Mustafa Üstündağ, ilk kez bir dramla ekranlarda... “Gün Akşam Oldu”da izleyicinin karşısına bambaşka bir Mustafa olarak çıkan oyuncuyu, dizi seti ve tiyatro provası arasındaki kısıtlı zaman diliminde yakaladım, bu ani U dönüşünün sebebini sordum.

Haberin Devamı

Kime “Mustafa Üstündağ’a röportaja gidiyorum” desem, yüzünde bir gülümseme oluşuyor...   

- Bu çok güzel bir şey, Allah herkese nasip etsin. Ama oyuncu olmamla ilgisi yok. Bu pozitif durum herkes için geçerli olabilir; doktor için de, öğretmen için de... Sanırım bende o şeytan tüyü var!   
 
Herkesin yüzünü gülümseten o insan, şimdi niye bir dramın içinde yer alıyor peki?

- Benim için de iyi oldu. Çok uzun zamandır sadece komedi oynuyordum.

Dizide Filiz Akın ile Halil Ergün’ün oğlunu oynuyorsunuz. Nasıl bir evlatsınız?

- Diğer kardeşleri evden uzaklaşırken yıllarca anne-babasının yanından ayrılmayan, kardeşlerine gösterilen müsamaha, ilgi ve alakadan nasibini almayan, “Nasıl olsa bu hep yanımızda” denen, hiç özlenmeyen, beklenmeyen, babasının yanında çalışıp ondan sadece harçlık alabilen bir adam... O yüzden, karısının da zoruyla, “Biz bunu başarırız” deyip İstanbul’a geliyor. Yetiştirilme tarzı nedeniyle özgüvensiz fakat müçük yerde büyüdüğü için de çok iyi niyetli biri... Tüccarlıktan çok anlamıyor ve zarara uğruyor, dolandırılıyor, borç batağına giriyor. Babadan da bir şey istemiyor. Acınası bir haldeyim bu dizide.

ABLAMIN VEFATI BENİ OYUNCULUĞA YÖNELTTİ

Peki siz gerçekte nasıl bir evlattınız?

- Ele avuca sığmayan bir çocuktum. Haylazdım. Ablamın vefatından sonra yalnız bir çocukluk geçirdiğim için, bende oyunculuk o zamanlar başladı. Etrafımda kuzenlerim vardı ama eve girdiğim zaman kendi kendime kalıp hep hayaller kuruyordum. Oyunlarım da kendi kendine oynanan oyunlardı.

Ne istediğinizi bilmeniz kadar ailenizin hayallerinize set çekmemesi de önemli...

- Evet, ailem bana hiç çelme takmadı sağ olsun... Çocukluğumdan beri aldığım bütün kararlarda bana destek oldular. “Böyle yapsan daha iyi olmaz mı” diye uyarılarda bulundular. Ama ben biraz burnunun dikine giden bir adamımdır.

Diziye dönersek... Bazı oyuncularda aynı çizgide gitme tutkusu vardır; komediyse komedi, dramsa dram... Siz risk almaktan korkmamışsınız...

- O biraz cepten yemek olmuyor mu? Ben de tutturduğum dikişten aynen devam edebilirdim ama öyle bir tercihim yok. ıyi, ahlaklı bir oyuncu olmaya çalışıyorum sadece... Ahlaktan kastım; iş ahlakı... Yoksa ahlaksızın önde gideniyim!

EŞİMİN YERİNDE BAŞKASI OLSA GIRTLAĞIMA BASARDI

Nasıl yani? “ışimde ahlaklı, özel hayatımda ahlaksızım” mı diyorsunuz?

- Öyle değim tabii de, ben kendime ve aileme göstermediğim özeni mesleğime gösterdim, gösteriyorum. Onu demek istedim.

Eşinize de helal olsun o zaman, çok anlayışlı kadınmış.

- E meslektaşım.

En iyisi meslektaşla evlenmek değil mi, özellikle sizin işte...

- Hem iyi, hem zor o işte...

Zorluğu ne?

- İkimiz de oyuncuyuz. Çalışırken ister istemez bazı marazalar doğabiliyor.

Birbirinizi eleştirmek anlamında mı?

- Rol çalışırken insan kendi bedeninde olmayan birini, kendi bedenine yerleştiriyor. Kendi bedeninde olmayan bir enerjiyi, kendi enerjisiyle birleştiriyor. Bu süreç de biraz sorunlu geçebiliyor. Bu stres de öncelikle en yakınlarınıza yansıyor. Bu durum ikimiz için de geçerli... Öte yandan aynı meslekten olduğumuz için o süreci anlayabiliyoruz. Bir başkası olsaydı herhalde gırtlağıma basardı “Benim kocam delirdi” diye.

İZMARİT ROLÜ GELİNCE “BU BıR İŞARET” DEDİM

Çok yoğun bir tempoda çalışıyorsunuz herhalde... Haftada kaç gün setiniz var?

- Haftada dört gün setim oluyor. Üç gün de provaya gidiyorum.

Ne provası?

- Aynı zamanda “Keşanlı Ali Destanı”nda oynuyorum.

Dizi oyuncuları, set saatleri çok uzun olduğu için tiyatroya genelde “Evet” demiyorlar.

- Ben de yedi senedir yapmıyordum zaten.

Yedi senenin sonunda ne oldu da tiyatroya döndünüz?

- Çok uzun zamandır yapmayı istiyordum. Çünkü antrenmansız kaldım. Derken tiyatrodan telefon geldi; “Mustafa, ızmarit Nuri rolünü oynar mısın?” dediler. O da benim konservatuvara giriş parçam. 1998 yılında ızmarit rolüyle okulu kazandım. Ve bugün yeniden o roldeyim. “Bu bir işaret” deyip kalktım geldim.

“Rüştümü ispat ettim” diyebiliyor musunuz?

- Hayır öyle bir derdim yok ki! Rüştünü ispat etmek ne demektir ki zaten, onu bile bilmiyorum.

“Oldum” durumu var mıdır yani? Mesela çok usta bir oyuncu, “Ben artık oldum” der mi?

- Demez herhalde. Çünkü olmak ne? 34 yaşındayım, “olmak” ne demek gerçekten bilmiyorum.

Haberin Devamı

EVLİLİK TADINDAN YENMEZ BİR ŞEY

Evlilik nasıl, güzel mi?

- Hem fiziksel, hem ruhsal olarak dengini bulursan tadından yenmez bir şey.

Aynı evin içine girince her şey değişiyor mu?

- Değişiyor.

Ne mesela?

- Bir kere aynı evde yaşamaya, ortak alanları kullanmaya başlıyorsunuz. Bekarken istediğim gibi kullanıyordum her şeyi. ıstediğim saatte geliyordum, istediğimi yiyip içiyordum. Ama şimdi iki kişilik düşünmek zorundayız. Bir adım atarken onun fikrini almak zorundayım. Tek başıma hareket edemem. Birbirimize sahip çıkacağız sonuçta...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!