Abacı bana köstek oldu

Güncelleme Tarihi:

Abacı bana köstek oldu
Oluşturulma Tarihi: Kasım 02, 1998 00:00

Haberin Devamı

Altı yıl önce ‘‘Tanrı Misafiri’’ diyerek kaset satış rekorlarını altüst eden Ebru Gündeş, bir bıçkın dişi... Bir karış boyundan çıkan inanılmaz sesiyle, 17 yaşında ünlü ablalarına kök söktüren Ebru'yla ‘‘delikanlı muhabbeti’’ yaptık.

Gerçekten de çok ‘‘harbi’’ bir konuşma oldu. Ebru Gündeş, özel yaşamındaki zevklerinden çocukluk anılarına, sahnedeki yükselişinden hoşlandığı erkeklere kadar, her şeyini yalnızca Hürriyet okurları için anlattı.

Sefaköy'ün çamurlu sokaklarında geçti çocukluğu. Ardından bodrum katlarındaki konfeksiyon atölyelerinde iplik temizledi, dericilerde kalıpçılık yaptı... Emel Sayın'ın Antalya'da vokalistliğini yaparken, bir günde hayatı değişiverdi. Türkiye bu minyon kızı konuşuyordu. ‘‘Tanrı Misafiri’’ artık gönüllerde, dillerde kendine yer bulmuştu.

Gaziantep'li bir babayla, Bulgaristan göçmeni bir anneden olma Ebru'dan alınacak çok ‘‘ibret’’ler var. Hem aileler adına, hem de sanatçılar adına. Hele şu ‘‘efe’’ hallerinin nedenini öğrenelim önce.

- Evet efe halim var. Sert kadınım, ama bu halimden hoşnutum. Böylelikle insanların beni üzmelerine engel oluyorum. Bu savunma mekanizmasını kendim geliştirdim. Bir anam vardı, hep kendimi korumak zorundaydım. Bugün gard almaya daha çok ihtiyacım var. İnsanlardan korkuyorum, hep bana kazık atacaklarmış gibi geliyor. Bu piyasa pislik ve çamur dolu.

Gençliği böyleyse, bu kızın çocukluğu nasıldı acaba?

- Çocukken mahalledeki arkadaşlarımı döverdim, onlar da koşup anneme şikayet ederlerdi. Üç dört kişiyi çok esaslı dövmüştüm. Hepsi de erkekti. Oyunda mızıtırlardı, ben de öyle kaypaklığı filan sevmem. Ondan sonra bam!.. Taş varsa taşla, sopa varsa sopayla... Bir keresinde kavgadan kaçarken kolum camın içine girdi, kan revan içinde anneme geldim. İzi hâlâ duruyor.

Çocuk denecek yaşta ünlenen bu genç kızın hayalleri nedir dersiniz?

- Ben bugünü yaşıyorum, yarın olmayabilirim çünkü. 10 sene sonrasını hayal ederek yaşamanın alemi yok. Anneannemin vefatından sonra baktım ki, fazla da bir şey yokmuş canım bu hayatta. Yaşayın gününüzü, geçsin gitsin. Soğan ekmekle de geçirseniz aynı, pirzolayla geçirseniz de aynı. Ben soğan ekmek döneminden, pirzola dönemine geçtim. Vallahi ikisinin arasında fark yok. Hatta pirzola yerken gırtlağıma diziyorlar. Yener ağabey, yemin ederim soğan ekmek yerken çok daha mutluydum.

Ebru, ciğerlerini sökercesine öksürdükten sonra sigarasından bir nefes daha çekerek devam ediyor.

HAVALARA GİRDİM

- Şöhretin getirdiği birçok ağır faturayı üstümde taşıyorum. 17 yaşında bu işe başladım. ‘‘Muhabbet 92’’de Emel Sayın'ın vokalistliğinden sonra ilk kaset ve bugün beşinci kaset. Her kaset bir macera, yeni bir hayat. Fakir bir mahalledeki dört duvarın arasından çıkıp, acayip ışıklı bir büyük dünyanın içine girdim. Boğulabilirdim bu dünyanın içinde. Kötü alışkanlıklar da edinebilirdim. Birçok arkadaşım uyuşturucu kullandı, alkolik oldu. Evinde annesi ve kardeşiyle oturan sıradan bir insandım. Öyle düğün salonlarında, barlarda, pavyonlarda şarkıcılık tecrübelerim de olmadı. Bir anda Ebru Gündeş oldum. Pazartesi kimse tanımıyordu, cuma günü Nişantaşı'nda insanlar üstüme atladı. O anda ‘‘Hadi lan, ben oldum, istediğimi yaparım’’ havasına girdim. İlk aylarda ayaklarım yerden kesildi, ancak bir sene sonra kendime geldim. Çünkü altyapı sağlam değil, boş. Boşun üstüne inşa ediyorsunuz. Ama ben her gün kendimi yenilediğim, insanlardan bir şeyler kaptığım için yıkılmadım. Hakikaten çok sağlam karakterliymişim. İlk çıktığımda bana ‘‘patlayacak balon’’ gözüyle baktılar. Beş kaset oldu, hâlâ patlamadım.

Peki, hangi ablaları ‘‘Tatlı Bela’’nın elinden tutmuştu?

- Çok hayran olduğum sanatçıların komik durumlarını görmek beni çok üzdü. Hele bana yaptıkları ayak oyunlarını görmek. Şu saatten sonra onları anmak bile istemiyorum. Emel Sayın'ın yeri bende ayrıdır. Şu anda beni vokalist olarak çağırsa, yine giderim. O kadar saygı duyduğum bir insan. Bu piyasanın en hanımefendisi, en dürüstüdür. Aynı şekilde bir de Ajda Pekkan. Her ikisinden de çok şeyler öğrendim. Muazzez Abacı'yı çok severdim ama, aramızda yaşanan bazı olaylardan sonra soğudum. Benim gibi yeni birisine destek olması gerekirken köstek olmaya çalıştı. Raks firmasına benimle kaset yapmamaları için büyük baskılar yaptı.

ALTYAPI SORUNU

Bu genç kız ne kadar da güzel konuşur olmuş. ‘‘Fırtınalar’’ estirmeye devam ediyor:

- Yener ağabeyciğim, Amerika'da üniversiteyi bitirmemiş, en azından lise mezunu olmayan bir şarkıcı yoktur. Bizdeyse böyle olanlar parmakla sayılıyor. Türkiye'nin acı gerçeği bu. Hepimiz bu vatanın bağrından kopup gelerek kasetler yapıyoruz, sonra da köşeyi dönüyoruz. Türkiye'nin komedisinin bir yansıması bu. Acılarla dolu bir insanı yukarıya çıkarmakta çok mahiriz. Üne kavuşturmak için mutlaka aç, fakir birisi olacak. Eğitimli olanları, paralı olanları kendimizden saymıyoruz. İlla ki sokaklarda yatmış kalkmış olacak, biz de onu göklere çıkartacağız. Genelde sanatçı yapımıza bakarsanız, altyapısı sağlam olmayan, sonradan para kazanan, sonra da hanımefendi rollerini oynamaya çalışan birçok insan görürsünüz. Beni de bunların içine katabilirsiniz. Mutlaka birçok konuda cehaletim var ama, kendimi yetiştirmek için her şeyi yapıyorum. Kitap okumaktan film izlemeye, bilmem nesine kadar. Uzun süredir şiir yazıyorum, resim yapıyorum.

OKUMAK İSTERDİM

Şu Ebru Gündeş bir de üniversite bitirseydi ortalığı ateşe verirdi bu çeneyle, alimallah...

- Orta ikiden terkim. Sefaköy Lisesi'nde okuyordum. Para yok, ikinci sınıfta taktım fen ve matematikten. En sinir olduğum iki ders. Annem inadını kırıp beni bütünleme imtihanına göndermedi, gitseydim geçerdim. Ondan sonra evlendik barklandık, şimdi de sanatçı olduk. Okumayı, eğitimli bir insan olmayı o kadar çok isterdim ki Yener ağabey!.. Şimdi bunun eksikliklerini çok görüyorum. Ya konservatuvarda okurdum ya da hukukta. Bu çeneyle çok iyi bir avukat olurdum doğrusu.

Elhak doğru... Acaba rol mu kesiyor şimdi karşımda, bacak kadar boyuyla?

- Kameranın önünde çok güzel rol yaparım ama, onun dışında lanet olsun ki yüzüme her şey akseder. Böyle roller yapamadığım, ‘‘Hayatım, nasılsın canım, yeni dizin çok güzel’’ gibi yağcılık ve yalancılıklar yapamadığım için kokteyllere de gitmem. Hoşgörüsü kıt bir insanım.

‘‘Pazartesi beni kimse tanımıyordu, cuma günü Nişantaşı'nda insanlar üstüme atladı.’’

İlk kazağı

Tanrı Misafiri adlı şarkısıyla müzik dünyasına katılan Ebru Gündeş, ilk klibinden kazandığı parayla kendisine önce Benetton marka bir kazak aldığını söyledi. Gündeş, ‘‘O günlerde siyah bir etek ve pantolondan başka giyecek hiçbirşeyim yoktu’’ dedi.

Ebru Gündeş, dobra dobra ve ‘‘delikanlı gibi’’ davranıyor ve bunun doğal davranışı olduğunu söylüyor. Gündeş, arkadaşımız Yener Süsoy'ya şaka da olsa, bir ara ‘‘efelendi.’’

‘‘Bu piyasada çok pislik ve çamur var.İnsanlardan korkuyorum, hep bana

kazıkatacaklarmış gibi geliyor.’’

‘‘Emel Sayın beni vokalist olarak şu an çağırsa giderim. Muazzez Abacı bana çok köstek olmaya çalıştı.’’

YARIN:

Sert erkekleri severim



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!