27 dakikada Emin Alper

Güncelleme Tarihi:

27 dakikada Emin Alper
Oluşturulma Tarihi: Aralık 09, 2012 00:00

Şubat ayında Berlin Film Festivali’nden aldığı iki ödülle duymuştuk bağımsız yönetmen Emin Alper’i. Doğduğu ilçe Ermenek’te çektiği ‘Tepenin Ardı’ filmi gelecek hafta vizyonda. Bakın 10 ayda neler yaşamış...

Haberin Devamı

‘Tepenin Ardı’ filmiyle şubat ayında Berlin Film Festivali’nden iki ödülle döndüğünde görüşmüştük en son. Neler oldu hayatında 10 ayda?
- Hem çok üzücü hem de sevindirici olaylar... Festivalden döndükten sonra babamı kaybettim. İstanbul Film Festivali’nde En İyi Film ödülü aldık. Ama bir süre sonra dostum ve filmin yapımcılarından Seyfi Teoman’ı kaybettik. Acı olayları bir kenara bırakırsak, filmin yolculuğu iyiydi.
Borcunuz vardı ilk konuşmamızda.
- İstanbul Film Festivali’ndeki ödülle borcu kapattık. Yaz turnesinde 15 günde 4 ödül aldık. ‘Asia Pacific Screen Awards’ en anlamlılarından biriydi.
Neden o kadar önemli bu?
- Oscar’ın Asya versiyonu diyebiliriz kısaca. Aynı mantıkla yürütülüyor. 70 ülkeden gelen filmler, akademi üyeleri tarafından ödüllendiriliyor. Biz üç dalda aday olduk ve en iyi filmi aldık. Geçmişte bu ödülü alan isimlere bakınca benim için bu ödül guru verici.
İlk filmle çok ödül şaşırtmış olmalı.
- Evet, şaşırdım. Filmin iyi olacağını düşünüyorduk ama ödül beklemedik. Zaten bu doğru değil. Ödül mekanizmasını çözmek zor. Harika dediğin film hiçbir ödül almıyor. Jürinin yapısı ve kültürel beklentiler çok etkili.
Bir sonraki filmine ya da sinema camiasına bakışın değişti mi?
- Şöyle bir baskı oluyor tabii; daha önceden senaryoları tasarlarken sadece kendi kendime olduğumu düşünüyordum. Şimdiyse ister istemez izleyiciyi de işin içine katıyorsun. Çünkü artık beni ve ikinci filmi bekleyenler var. “Seyirci nasıl karşılar acaba” düşüncesi baskı yapıyor zaman zaman. Eleştirmenlerin yazdıklarına da daha çok dikkat etmeye başladım istemeye istemeye...
Peki, bu durum ikinci filmin yapısında değişikliklere yol açtı mı?
- İçeriğinde bazı değişiklikler oldu.
Politik gerilimdi sanırım konusu?
- Evet ama hâlâ bu proje sabitlenmedi. Çünkü çok masraflı olacak. Duruma göre başka bir senaryoya yönelebiliriz.
Nedir B planındaki film?
- Hikâye var ama senaryo hazır değil. Psikolojik ve gerilim unsurları olan, bireysel bir hikâye. Hayatımdan izler taşıyor ama otobiyografik değil.
Aynı zamanda İstanbul Teknik Üniversitesi’nde öğretim görevlisisin.
- ‘Modernitenin oluşumu’ ve ‘Dünya tarihi’ derslerini veriyorum. Haftanın 3-4 günü derslerle geçiyor.
Öğrenciler ne diyor gidişata?
- Biraz ilişkimiz değişti. Onlar bilmiyordu film konusunu, sinemayla uğraştığımı. Ders çıkışı sürekli yanımdalar artık, sinemayla ilgili konuşmak için. “Sinemayla ilgili olduğunuzu bilseydim, bütün derslere gelirdim” diyen bile oldu.
Samimiyet kurmadan önce sakin, gerektiği kadar konuşan biri gibiydin ilk röportajımızda. Hep böyle midir karakterin? Yoksa çok eğlenceli ve samimi biri mi var arka planda?
- Gerektiği kadar konuşurum. Kendimi yavaş açıyorum insanlara. Mesela film senaryolarımı okuyanlar da “Bunu sen mi yazdın” diyor. Kendimi çok katmıyorum.
Nasıl farklılıklar bunlar?
- Kendi duygularımı katmıyorum. Kendimle özdeşleştirebileceğim karakterler yok. Soğukkanlı ve daha mesafeli kalmayı tercih ediyorum.
Normal hayatında da böyle sanki ‘mesafe koyma’ durumu?
- En başta oluyor ama yakın arkadaşlarım arasında kesinlikle böyle bir durum yok. Ama kabul edeyim, çok sosyal değilimdir.
Bağımsız filmcilerde bu şekilde tavır hep var. Kendi hayatı içinde kapalı yaşayan, filmiyle ilgili bile olsa az ve net konuşan kişiler hep yönetmenler.
- Bu üzerinde anlaşılarak yapılmış bir tavır değil tabii ki. Karakter meselesi. Aşağı yukarı hepimiz aynı özelliklere sahibiz; dışa biraz daha kapalı, dünyayla daha çok meselesi olan, daha huzursuz... Zeki Demirkubuz ve Nuri Bilge Ceylan’la eskiden beri tanışıyorum, onlar da öyledir, genç yönetmen arkadaşlarım da, hepimiz biraz böyleyiz. Dediğim gibi dertlerimizle meşguluz biraz.
Kendi aranızda nasıl sohbetler?
- Seyrek görüşsek de kesinlikle daha sıcak bir sohbet var. Geyiğin dibine vurduğumuz da çok oluyor. Tabii ki saatlerce oturup hayatın anlamı üzerine konuşmuyoruz. Mesela Zeki’yle en son Mardin Film Festivali’nde karşılaştık. İlk 2-3 saat çok ağır konular tartıştık ama sonrasında tamamen geyikti.
Tepenin Ardı’na dönersek gelecek hafta vizyona giriyor. Sanırım salon sıkıntısı var. Epey tartışmalar yayımlandı. Nedir mesele?
- Asia Pasific’ten döner dönmez filmi vizyona sokmayı planlıyorduk. Ama yedi salondan talep geldi sadece. Canımızı sıktı, 20 salon hedefi koymuştuk kopya masraflarını çıkarabilmek için. Protesto eden pek çok haber çıksa da değişen bir durum olmadı. Halbuki filmi bekleyen çok insan var.
Salonların tekelleşmesinden kaynaklanıyor herhalde bu durum.
- Aralık ayı zor bir dönem. Ama asıl sorun salonda. Alışveriş merkezlerindeki sinemalar bağımsız filmlere yer açmıyor. Onlar dışındakiler ayakta kalabilmek için gişe filmi gösteriyor. Seyirci de suçlu. Sokak sinemalarını tercih etmeliler.

Haberin Devamı

Ödül üstüne ödül

Haberin Devamı

Adını şubat ayında 62. Uluslararası Berlin Film Festivali’nde aldığı iki ödülle duymuştuk. Doğduğu Ermenek’te çektiği ‘Tepenin Ardı’yla Forum bölümünün en prestijli ödülü Caligari’yi ve ‘En İyi İlk Film’ mansiyonu kazandı. Ardındansa ödüllerin ardı arkası kesilmedi.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!