2000 yılı yolsuzlukla mücadelede milattır

Güncelleme Tarihi:

2000 yılı yolsuzlukla mücadelede milattır
Oluşturulma Tarihi: Aralık 30, 2000 00:00

Haberin Devamı

Başbakan Ecevit, 2000 yılının yolsuzluklarla mücadele bakımından bir milat olarak görülebileceğini belirterek, ‘‘Başımıza gelecekleri bile bile arı kovanına çomak soktuk’’ dedi.

Ecevit, önüne gelen dosyaların ürkütücü boyutlara ulaştığını belirterek, ‘‘Enflasyon bakımından da, yolsuzlukları üzerine yürümek bakımından da yolun sonuna gelmiştik’’ diye konuştu.

Başında bulunduğunuz hükümet, 2000 yılında yolsuzluklarla mücadele alanında önemli bir başlangıç yaptı. Türkiye sizce, yolsuzluklar konusunda bu noktaya nasıl gelmiş?

Hortumlamaların, bazı yolsuzlukların, serbest pazar ekonomisi denen süreçte doğal olabileceği, bunların yadırganmaması gerekeceği, hatta faydalı olabileceği zihniyeti aşılanmak istendi. Biliyorsunuz, ‘benim memurum işini bilir’ edebiyatı bunun bir simgesiydi. Bunlar o kadar birikti ve yaygınlaştı ki, üzerine yürünmekten çekinilir duruma gelindi. Bizim yaptığımız şey, arı kovanına çomak sokmak oldu, başımıza gelecekleri bile bile... Türkiye'nin artık bu sorunların üzerine yürümesi gerektiği, sokaklarda mumla gezerek ortalığın aydınlanamayacağı anlaşıldı. O mumla gezenlerin bir özlemi vardı. Bu özlemin karşılanabilmesi için gerekli siyasal iradeyi ortaya koyduk. Koalisyon ortaklarının birarada bu konuların üzerine gitmeyi göze alabilmeleri, Türkiye için önemli bir şanstır. Peşini bırakmaya niyetimiz yok.

ÖDÜN VERMEYECEĞİZ

Ancak, bunların üzerine yürürken, reel ekonominin zarar görmemesi, her banka sahibinin veya yöneticisinin, görevini yaparken, reel ekonomiye katkıda bulunurken bir ürkeklik içine girmemesi lazım. Bunun da tedbirlerini almaya çalışıyoruz. Bir bankanın belli bir duruma geldiği zaman kapatılması, doğaldır. Fakat bunun, reel ekenomiye olumsuz etkileri de olabilir. Ona dikkat etmemiz gerekiyor. Bu son derece hassas birşey. Yolsuzlukların üzerine gitmekten hiçbir ödün vermemek koşuluyla, bazı tedbirleri de almamız gerekiyor. Yılbaşında yapacağımız liderler zirvesinin ana konularından biri de bu olacaktır.

KELEPÇEYE SON VERİLMELİ

‘Benim de başıma gelecek, bir ihbar üzerine ellerime kelepçe takılacak, hapishaneye götürüleceğim’ kaygısı galiba bir hayli yaygınlaştı. Bu kaygıyı duymaması gereken kimseler de, bu kaygının etkisi altına girmiş olabilir. Bizim de görevimiz bu tür yersiz kaygılardan iş alemini olabildiğince arındırmaktır. Bence kelepçeli uygulamalara son verilmesi gerekli. Yaşını başını almış bir takım insanlar, gerekli ise tutuklanır da ama kelepçeli olarak herkesin gözü önünde gitmesi simgesel açıdan tatsız birşey.

YOLSUZLUKLAR ÜRKÜTÜCÜ

Türkiye'de yolsuzlukların yaygın olduğundan hep söz edilirdi. Başbakanlığa gelmeden önce bu konudaki kanaatiniz ile Başbakan olduktan sonra karşılaştığınız yolsuzluk gerçeği arasında ne gibi fark gözlediniz?

Başbakan olduktan sonra önüme gelen dosyalar, durumun bir hayli derin ve vahim olduğunu gösteriyordu. Daha önceki izlenimlerim de zaten yeterince olumsuzdu. Fakat olumsuzlukların daha da ileri gittiği bir ortam gördüm. Ayrıntılar, insanı büsbütün ürkütücü ölçülere varıldığını gösteriyor.

Sizin deyiminizle arı kovanına çomak sokulmasaydı, eskisi gibi devam etseydi, bu Türkiye'yi nereye götürürdü?

Edemezdi...

Ne olurdu?

Düşünmek bile istemiyorum. Ama yolun sonuna gelmiştik. Enflasyon bakımından da yolsuzluklarnı üzerine yürümek bakımından da yolun sonuna gelmiştik. O bakımdan bazı engellemeleri, bazı çelmelemeleri göze alarak gereken adımları atmaya başladık. 2000 yılı bu bakımdan, yolsuzluklarla mücadele bakımından bir milad olarak görülebilir.

HERŞEYE YETİŞEMİYORUZ

Pekçok murakıp raporunun gereği yerine getirildi. Ama Etibank'ta olduğu gibi, işleme konmayan bazı murakıp raporları olduğu da ortaya çıktı.Eleştirileri nasıl karşılıyorsunuz?

Herşeye yetişmek mümkün değil tabii. Sırası geldikçe herşeyin üzerine yürüyoruz. Çok güçlü ve saygın bilinen bazı kişilerin üzerine gereğinde yürünür duruma gelinebiliyor.

Banka soyanlar hesap veriyorlar. Ama soygunlarının siyasilerin gözyumması sonucu gerçekleştiği biliniyor. Vatandaş da ‘‘sıra ne zaman siyasilere gelecek?’’ diye soruyor.

Dokunulmazlık sorununu çözecek olan Anayasa değişikliğini yapacağız. 2001'de bu gerekir. Dokunulmazlık sorunu aşıldığında yargı kendi işlerini kendiliğinden yapacaktır, yapıyor da.

Sezer'le ilişkimiz çok iyi gidiyor

Sayın Sezer, Cumhurbaşkanı olduktan sonra KHK'ler konusunda Cumhurbaşkanılığı ile hükümet arasında sıkıntılı bir dönem yaşandı. Şu an kendisiyle ilişkileriniz nasıl seyrediyor?

İlişkilerimiz gayet iyi, bir sorun yok.

Sayın Sezer'in Cumhurbaşkanlığını nasıl görüyorsunuz? Cumhurbaşkanlığına getirdiği çizgiyi, stili nasıl buluyorsunuz?

Tabii, kendi üslubunu getiriyor doğal olarak. Kendisi bir hukukçu, bir hukuk uzmanı. Hukuk ağırlıklı yaklaşımları oluyor sorunlara. Tabii, sorunların hukuk dışında başka boyutları da oluyor. Ama onları da zaman içinde gereği gibi algılıyor ve algılayacaktır eminim. Bir sorun yok.

Toplumda kendisine duyulan sempatiyi nasıl karşılıyorsunuz?

Sevindirici birşey.

Sayın Cumhurbaşkanı, dış politikaya sizce yeterince zaman ayırabiliyor mi?

Benim görebildiğim kadarıyla çok yakından ilgeleniyor.

Geçen yaz aylarıyla kıyaslarsak, Sayın Sezer ile ilişkinizin bugün sıcak olduğunu söylenebilir mi?

Evet... Artık daha fazla girmeyelim.

Bahçeli, çok başarılı siyasetçi

MHP lideri Sayın Bahçeli ile ilişkiniz nasıl seyrediyor?

İlişkilerimiz çok iyi, çok güzel.

Bir siyasetçi olarak çizgisini nasıl görüyorsunuz?

Çok başarılı bir siyasetçi olarak görüyorum. Olumlu anlamda.

Bahçeli'nin hangi hasletleri, sizde bu kanaati yaratıyor?

Sorunları iyi değerlendiriyor. Tabii genellikle ilişkilerimiz çok iyi, herhangi bir sıkıntımız olmadı. Verdiği sözlere çok bağlı biri.

Koalisyon iç uyumun aşınmaya başladığı yolundaki eleştirileri nasıl karşılıyorsunuz?

Hayır, hayır. Bazı bakanlar arasında zaman zaman çelişkiler oluyor, bu da doğal. Tek partili hükümetlerde bile bunlar olur. Fakat biz bir yöntem oluşturduk. Herhangi bir sorun bakanlar kuruluna geldiğinde, bir çıkmaza saplanmış gibi görülürse, hemen o konuyla ilgili bakanlardan oluşan bir komisyon oluşturuyoruz. Kısa süreli bir hedef tarih veriyoruz ve biraraya gelip bir çözüme varın diyoruz. Şimdiye kadar genelde bu yöntem çok başarılı oldu. Son olarak cezaevleri konusunda İçişleri Bakanı ile Adalet Bakanımız arasında da aynı yöntemi uyguluyoruz. Devlet Bakanı Faruk Bal da bu komisyona katılacak. Sayın Bal, bir çeşit hakemlik yapmış olacak.

Ama sayın Tantan'ın demeçleri devam ediyor.

O kadar da olur politikada. Önemli olan çözüm bulmak.

Bizim yerimizde olsalardı onların da MGK'sı olurdu

Askerin, zaman zaman yaptığı çıkışların, askeri otoritenin sivil otorite üzerine çıktığı ve bunun rejim açısından sıkıntı yarattığı yolundaki değerlendirmeleri nasıl karşılıyorsunuz? Askerle sıkıntı var mı?

Şunu idrak etmek gerekir. Türkiye için güvenlik son derece önemlidir. Bu jeopolitik konumunun doğal sonucudur. İç sorunlar ve dış sorunlar çağımızda kolaylıkla birbirinden ayrılamaz. Türkiye'nin güvenlik ve ulusal birliği söz konusu olduğunda da iç ve dış sorunlar birbirinden ayrılamaz. O zaman, Silahlı Kuvvetler'in belli ölçüler içinde bazı önemli siyasal konulara ilişkin açıklamalarda bulunmalarını ben doğal karşılıyorum, hatta yararlı buluyorum. Özellikle MGK'yı çok yararlı bir kurum olarak değerlendiriyorum, Avrupalılar ne derlerse desinler. Eğer bizim konumumuzda olsalardı, onların da MGK'sı olurdu.

AB'nin askerin rolünün aşağı çekilmesi ve MGK'nın yapısının buna göre yeniden düzenlenmesi yolundaki beklentisini nasıl karşılıyorsunuz?

Yanlış algılamaları var. MGK, karar dayatmıyor, karar dayatma yetkisine sahip değil. Tavsiyede bulunuyor, düşüncelerini bildiriyor hükümete. Hükümet de tabii bu kadar önemli bir kuruluşun önerilerini, tavsiyelerini elbette göz önünde tutuyor. Bunda yadırganacak bir taraf da görmüyorum. Tabii TSK'nın çok duyarlı olduğu konular var. Onların bu duyarlılığı da laik demokratik rejim bakımından çok önemli. Burada üslup da tabii son derece önemli. Bu konuda, Batı Avrupa ülkelerinden bizim sorunlarımızı yeterince algılamaları beklenemeyebilir. Ama Türkiye'nin bir takım gerçekleri vardır. Bunların da kabul edilmesi gerekir. Bu gerçekler de Türkiye'nin jeopolitik konumundan kaynaklanıyor. ABD'de de biliyorsunuz çok etkili bir Ulusal Güvenlik Konseyi vardır.

Askerin, AB'ye tam üyeliği istemediği, bunu içine sindiremediği yolundaki görüşleri nasıl karşılıyorsunuz?

Yo, hayır. Kesinlikle öyle birşey yok. Fakat bazı konularda çok duyarlı. O duyarlılığı da doğal. Aksine tam üyeliği kesinlikle istiyorlar. Ama Türkiye'nin ulusal birliğinin tehlikeye düşmemesini de istiyorlar, haklı olarak.

Peki, tam üyelikle ulusal birliğin tehlikeye düşürülmemesi hedefi arasında bir orta yolu bulunabilecek mi?

Bence bulunmuş durumda.

Genelkurmay Başkanı Sayın Orgeneral Kıvrıkoğlu ile ilişkileriniz nasıl?

Çok iyi...

Yalan yanlış iddiayı ciddiye alıyorlar

Türkan Sabancı, evinize çekilmeniz gerektiğini söylemiş. Rahşan Hanım için de, ‘‘Elinin hamuruyla hükümet işlerine karışmasın’’ demiş. Nasıl karşıladınız?

Vatandaş olarak benim başbakanlığı bırakmamı istemesi hakkıdır. Herhangi bir vatandaşın hakkıdır. Ama Rahşan Ecevit için söyledikleri çok haksız. O bir partinin kurucusudur. Türk siyasal yaşamına büyük katkılarda bulunduğuna inanıyorum. Ona yöneltilen itham ve istek, yersizdir.

Sizin çekilmeniz gerektiği yolundaki sözleri nasıl karşılıyorsunuz:

İşte söyledim, vatandaş olarak hakkıdır. Benim sağlık durumumla ilgili yalan yanlış iddiaları ciddiye alıp demeç vermesi kendi takdiridir.

Ecevit, bayramda sigarayı bıraktı

RAHŞAN Ecevit, ‘‘Çay ister misiniz?’’ diye sorduğunda, Ecevit ‘‘Bana sigara yasak, ama siz içmek istersiniz. Tabla getireyim, bir tane tabla var evde’’ diyor.

‘‘Ne zamandan beri içmiyorsunuz?’’ deyince, ‘‘Bayram başladığından beri’’ karşılığını veriyor. ‘‘Kesin bıraktınız mı?’’ sorumuza aldığımız yanıt, ‘‘İnşallah. Fazla rahatsızlık duymuyorum’’ oluyor. Bu sırada gelen Rahşan Hanım, muzip bir ifadeyle ‘‘Konuşamıyor, ben varım da’’ diyor. ‘‘Bayramdan sonra bir iki tane de içmeyecek misiniz?’’ diye üstelediğimzde, Ecevit, ‘‘İnşallah içmeyebilirim. Bir sıkıntı duymuyorum içmemekten, o önemli birşey. Çünkü içime hiç çekmedim’’ diye konuşuyor. ‘‘Nasıl aldınız bu kararı’’ sorusuna Ecevit, samimi bir yanıt veriyor:

‘‘O etkiledi. Evde o olunca, Rahşan ile birlikte...’

Çaylar Rahşan Hanım'dan

BAŞBAKAN Bülent Ecevit, Hürriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Sedat Ergin'i, dün Oran'da çalışma ofisi olarak kullandığı ikinci evinde kabul etti. Ecevit, tüm duvarları kütüphane olan evde, bir odayı da arşivine, eski konuşmalarına, açıklamalarına, tuttuğu çeşitli dosyalara ve sıkıyönetim dosyaları gibi evraka ayırmış. Söyleşi sürerken, Rahşan Hanım da çay ve kek ikram etti.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!