14 yönetmenden Cumhuriyet hikáyesi

Güncelleme Tarihi:

14 yönetmenden Cumhuriyet hikáyesi
Oluşturulma Tarihi: Eylül 29, 2007 00:00

Klasik tarih kurgusunu biliyorsunuz. Cumhuriyet kuruldu, 1924 Anayasası kabul edildi, hilafet kaldırıldı, kılık - kıyafet yasası yürürlüğe girdi, tevhidi tedrisat kararı alındı, tekke ve zaviyeler kapatıldı, Şeyh Sait isyan etti, Türkiye İş Bankası kuruldu, Latin alfabesine geçildi, Sümerbank açıldı, Atatürk dünyaya gözlerini kapadı, İkinci Dünya Savaşı başladı, ekmekler karneye bindi, çok partili sisteme geçildi, Menderes hükümeti kuruldu...

Yani ulusal kahramanların yarattığı, tek kişinin ya da dar bir ekibin kudretiyle yaratılan bir tarih. Belgeselci ve gazeteci Nebil Özgentürk, 84’üncü yıldönümünde Cumhuriyet tarihini bugüne kadar pek el değmemiş olan sıradan insanın hayatıyla anlatmaya karar veriyor. İğneyle kuyu kazarak buluyor aradığı hikayeleri. Aile arşivlerinden, kütüphanelerden, çeşitli kuruluşların

depolarından fotoğrafları derliyor. Dönemin tanıklarıyla temas kuruyor. Çekimler geçtiğimiz Şubat ayından beri sürüyor. 400 dakikayı bulan belgesel 13 bölümden oluşuyor. Cüneyt Türel’in sunacağı belgeselin müziklerini Sezen Aksu yapıyor. Fazıl Say da bu dizi için bir senfoni hazırlıyor. Bu çalışmanın sponsoru Denizbank.

Nebil Özgentürk, kendi çalışmasını bitirdikten sonra belgeselin ikinci aşamasına geçiyor. Ünlü Türk sinemacılarına, "Buyurun, siz de kendi Cumhuriyetinizi kurun" diyor. Projeyi sunduğu tüm yönetmenler severek katılacaklarını açıklıyor. 14 yönetmen katılıyor projeye: Halit Refiğ, Osman Sınav, İrfan Tözüm, Sinan Çetin, Zülfü Livaneli, Ali Özgentürk, Mustafa Altıoklar, Yılmaz Erdoğan, Cem Yılmaz, Yavuz Turgul, Şerif Gören, Metin Erksan, Fatih Akın ve Çağan Irmak’ın kısa filmlerinde ilginç ve çarpıcı öyküler var.

Halit Refiğ, Cumhuriyet’in kuruluş döneminin en tanınmış edebiyatçılarından Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun 1930’larda Kadro hareketine katıldığı için iktidar tarafından dışlanarak gönüllü sürgüne gideceği günden bir gece öncesini getiriyor ekranlara. Ülkeyi terketmesinin kendisi için "iyi olacağını" öğrendiği akşam, eşi Leman Hanım’la evinde yaşadıklarını anlatıyor. Yakup Kadri’yi Talat Bulut, eşini ise Ayda Aksel canlandırıyor.

Mustafa Altıoklar, 2001’e kadar yürürlükte kalan ve idamın yasalardan çıkışıyla ortadan kalkan "Kadınlar eğer hamileyse çocuklarını doğurana kadar idam edilemez" hükmüne atıfta bulunan bir kısa film çekiyor. Filmde, darağacına gönderilen bir kadının hamile olduğu anlaşılınca ipten geri dönmesi ve daha sonra yaşananlar anlatılıyor. Altıoklar’ın da rol aldığı filmde hamile kadını Nehir Erdoğan canlandırıyor.

Bu iki film çekildi. Zülfü Livaneli’nin kısa filmi de geçtiğimiz hafta tamamlandı. Diğer sinemacılardan bazılarının senaryoları da ortaya çıktı:

Ali Özgentürk, Cumhuriyet’in ilk yıllarında, Anadolu’nun ücralarına gidip çocukları aydınlatmak için uğraş veren bir eğitim gönüllüsünün hikayesini anlatacak.

Yılmaz Erdoğan’ın hikayesi, doğum yeri olan Hakkari’de geçiyor. Sevgi üzerine kurulmuş bu kısa filmde silahların tamamen susmasını, dağlarda, vadilerde, yaylalarda sadece kuş seslerini duymak isteyen birkaç insanın öyküsü yer alacak. Tabii ki filmin teması barış olacak.

Şerif Gören, 6-7 Eylül İstanbul’undan bir hikayeyi çekecek. 1955 yılında, Türkiye-Yunanistan ilişkileri Kıbrıs nedeniyle bozulduğu sırada, "Atatürk’ün Selanik’teki evine bomba atıldı" denilerek kışkırtılan ve binlerce dükkanı talan ederek, İstanbul’daki azınlık yurttaşlara saldıran yağmacı grubun hakim olduğu sokaklar anlatılacak. Kısa film bu sokaklarda ve atmosferde var olmaya çalışan bir insanın dramını aktaracak.

Cem Yılmaz, Sadun Boro’nun anılarına uzanacak. Senaryoda, 1968’de küçük teknesiyle dünyayı gezen Boro Türkiye’ye dönmüş, Fenerbahçe açıklarından İstanbul kıyılarına doğru yol almaktadır. Binlerce İstanbullu deniz kıyısında toplanmış Boro’yu muzaffer bir kral gibi karşılamaya hazırlanmaktadır. Boro’nun babasıyla dayısı da büyük denizciyi karşılamaya çıkanların arasındadır. Bir sandala atlayıp Boro’nun teknesine doğru yol almaktadırlar. Amma velakin sandalın dibi deliktir ve onların bundan haberi yoktur...

Fatih Akın, Osman Sınav, Yavuz Turgul, Çağan Irmak, Metin Erksan ve İrfan Tözüm’ün filme çekecekleri senaryolar henüz belirlenmedi.

SABAHATTİN ALİ ROLÜNDE ALTAN ERKEKLİ

Tiyatrocu Rutkay Aziz sınırda öldürülen öykücü Sabahattin Ali’ye dair kısa bir tiyatro oyunuyla bu belgesele sinemanın dışında bir katkı sağlayacak. "Aldırma Gönül Aldırma" şarkısının sözlerini kaleme alan ünlü yazarı bu oyunda Altan Erkekli canlandıracak.

UĞUR MUMCU’YU GÜVEN KIRAÇ CANLANDIRIYOR

Zülfü Livaneli, kendi yönettiği 5 dakikalık bölümde 1983’te Paris’te gazeteci Uğur Mumcu’yla geçirdiği bir günün hikayesini anlatıyor. Film Nebil Özgentürk’ün Ortaköy sırtlarındaki dairesinde çekildi. Zülfü Livaneli bu evi gördüğünde "İşte burası gibi bir salonum vardı Paris’te. Orada yeni yaptığım parçayı Uğur Mumcu’ya dinlettim" deyince filmin orada çekilmesine karar verildi.

Bu bölümde Uğur Mumcu’yu Güven Kıraç, Zülfü Livaneli’yi Emre Kınay oynuyor. Kıraç, makyajla bir saat içinde Uğur Mumcu’ya dönüşüyor. Bu kısacık role televizyon kayıtlarından Mumcu’nun sesini dinleyip, yüzünü, gülüşünü, vücut dilini günlerce inceleyerek hazırlanmış.

Zülfü Livaneli, filme çektiği o günün hikayesini anlatıyor. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra Paris’e yerleştiği dönemde Tülay German’la birlikte bir albüm çalışması yapıyormuş. Albümü bitirdiği günlerde Uğur Mumcu Paris’e gelip müzisyenin konuğu olmuş. Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun Nazım Hikmet için yazdığı "Yiğidim Aslanım Burda Yatıyor" şiirini yeni bestelemiş Livaneli. Uğur Mumcu, parçayı dinledikten sonra "Bu eser ölenlerin ardından yakılmış mükemmel bir ağıt gibi" demiş ve gözlerinden birkaç damla yaş süzülmüş. Bu beş dakikalık bölümde iki dostun Paris’te buluştuğu o hüzünlü akşam anlatılıyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!