10 soruda selülit

Güncelleme Tarihi:

10 soruda selülit
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 10, 2003 01:46

Selüliti 1950'lerde Fransız kozmetikçiler yaşamımıza soktu. O gün bugündür giderek daha çok duyuyoruz bu kelimeyi. Farkındalık arttıkça da birçok kadın ve ender de olsa erkek, selüliti dert ediyor.

Ayna önünde yapılan muayenelerde bacakların üst, diz ve bileklerin içi, kaba et ve baldırların arka kısmında selülitin izinin bile görülmesi insanın keyfini kaçırmaya yetiyor. Selülit sorununun kozmetik mi tıbbi mi olduğu hálá tartışılıyor, ama bir yandan da cildindeki bu portakal kabuğundan kurtulmak isteyen kadınlar için kozmetik ve tıp teknolojisi durmadan yeni mücadele yöntemleri geliştiriyor. Kremler, haplar, bantlar, enjeksiyonlar, yosunlar, masaj aletleri vb. çok sayıda seçenek var, üstelik her biri iddiayla sunuluyor. Bu konuda merak edilen bütün soruları Türk Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Derneği Başkanı Prof. Dr. Mesut Özcan'a sorduk.

1. Selülit nedir?

Vücudun genellikle kalça bölgelerinde ve bacaklarda, derinin portakal kabuğu ya da kapitone bir görünüm alması... Derialtı yağ dokusunun içinde küçük odacıklar oluşturan ve deriyi daha derindeki dokulara tutturan bağ dokusu bölmeleri vardır. Bu bölmelerin içindeki yağ kitlelerininin artması, derinin tonüsünü (diri kalmasını) sağlayan kolajen ve elastik liflerin sayısının azalması ya da bozulması sonucunda, bu bölmeler dışarıya doğru bombeleşir ve selülit denilen sorun ortaya çıkar. Bu bölgedeki yağ dokusunu iki elimiz arasında sıkıştırdığımız zaman bu görünüm daha da belirginleşir.

2. Bu bir sağlık sorunu mu yoksa kozmetik bir sorun mu?

Sağlık değil kozmetik sorunu. Ancak bir başka açıdan, bu kozmetik bozukluğun yarattığı psikolojik rahatsızlığı ruhsal bir sağlık sorunu olarak görmek de mümkün.

3. Yaş, beslenme ve alışkanlıkların rolü ne?

Yaşla birlikte cildin tonüsü azalır, lifler dejenere olur ve selülit riski artar. Dengesiz beslenme, fast-food, tahıl, şeker, yağ, tuzun çok tüketilmesi, sigara, alkol, kafeinli besinler, sürekli oturarak çalışma selülit oluşumunu arttırır. Ayrıca sık kilo alıp verme, cildin gevşemesine ve elastikiyetinin kaybına neden oluyor. Kiloların hızla verilmesi metabolizmayı da bozuyor. Dolaşım bozuklukları, kabızlık, tiroid bezinin az çalışması, karaciğerin kötü fonksiyonu da etkili.

4. Erkeklerde selülit olur mu?

Erkeklerde çok nadirdir. Bu hormonal farklılıkla açıklanıyor. Kadınlarda östrojen hormonunun artması selülite neden oluyor. Ergenlik, hamilelik, premenopoz, adet öncesi dönem, kritik dönemler. Bu dönemlerde selülit oluşumuna yatkınlık artıyor. Ayrıca demin sözünü ettiğimiz yağ dokusu bölmeleri kadınlarda daha geniştir. Kadının cildi daha ince, kolajen ve elastik lifler daha zayıftır.

5. Hamileliğin selüliti ortaya çıkardığı söyleniyor. Doğru mu?

Doğru. Çoğunlukla hamilelik selülitin ortaya çıkmasına neden olur. Doğumdan önce ve doğumdan sonra meydana gelen hormonal değişiklikler, ayrıca hamilelikte alınan kilo buna neden oluyor.

6. Ailede selülit varsa genetik olarak geçiyor mu?

Evet, bir ailede selülit görülmüşse o aileye mensup ergenlik çağındaki bir kız da selülite adaydır.

7. Son yıllarda daha çok sözünü duyuyoruz selülitin. Gittikçe daha mı çok görülüyor yoksa ilginin artışından mı kaynaklanıyor bu durum?

Genel yaşam tarzında ortaya çıkan değişiklikler selülitin daha fazla görülmesine yol açıyor olabilir. Ancak, konuya gittikçe daha fazla dikkat çekilmesi de selülitin daha sık görüldüğü izlenimini verebilir. Bu konuda bir istatistiki bilgimiz yok.

8. Selülitle mücadele ederek tam anlamıyla yok edebilir miyiz?

Selülit tamamen yok edilemez. Genetik eğilim varsa kesinlikle önüne geçmek mümkün değildir, ancak oluşumu geciktirilebilir. Düşük yağ içerikli beslenme, tuz, şeker ve alkolün azaltılması, sigara içilmemesi, kahve yerine bitkisel çayların tercih edilmesi, her gün elle ya da özel aletlerle selülitli bölgeye masaj yapılması, bol su içilmesi ve daha fazla egzersiz yapılması bu mücadelede çok önemli. Ayrıca kolajen yapımına katkıda bulunan C vitamininin önemini de unutmamak gerek.

9. Tedavide hangi yöntemlerin işe yaradığı kanıtlandı bugüne kadar?

Selülit tedavisinde uygulanan mezoterapi ve çeşitli kremlerin etki mekanizmaları hakkında elimizde bilimsel veriler yok. Bu nedenle plastik cerrahlar olarak bu yöntemlerin etkinliği

konusunda endişelerimiz var ve tavsiye etmekte tereddüt ediyoruz. Liposuction (yağ emilmesi) yapılabilen bölgelerdeki selülitler, oraya liposuction yapıldığı zaman zaten iyileşiyor. Ancak liposuction yapılamayan bölgelerdeki selülitler için uygun diyet ve sporla birlikte aletli veya elle masaj yararlı olabilir. Derinin kolajen ve elastik liflerinin güçlenmesini sağlayan özel üretilmiş lazerler de tedavi edici olabilir. Masaj kan ve lenf akımını hızlandırır. Dokuların daha fazla oksijen almasını sağlar. Ayrıca derinin dermis tabakasındaki kolajen ve elastik liflerin güçlenmesine katkıda bulunur. Vakum etkisiyle derialtı yağ dokusundaki daha önce bahsettiğimiz bölmelerin bir miktar gevşemesini sağlayarak ciltteki portakal kabuğu görünümünün düzelmesine yardımcı olur.

10. Selüliti kamufle etmek mümkün mü?

Selüliti giysiler dışında kamufle edecek bir yöntem yok!

TEDAVİDE HANGİ YÖNTEMLER KULLANILIYOR

Liposuction:
Özel kanüllerle (çok ince kamışlar) yağın emilmesi işe yarıyor. Ancak bu yöntem her bölgeye uygulanamıyor. Örneğin uyluğun ön ve arka yüzlerine yapılamıyor.

Mezoterapi: Damar uçları, özel ilaçlarla uyarılıyor, deri altındaki damarlar açılıyor. Açılmış kılcal damar uçlarına verilen selüliti giderici ilaçlar, doğrudan sorunlu bölgeye etki ediyor.

Selülit masajı: Masaj derialtı kan dolaşımını iyileştiriyor. Kanın damarlarda ilerlemesinde kas kasılmalarının önemi büyük. Masaj bunu sağlıyor, böylece kan daha düzenli olarak akıyor.

Lenfatik drenaj masajı: Elle veya lenf drenaj makinesiyle uygulanıyor. Masaj, deriyi önce hafif harekete geçiriyor. Yapılan hareketler damarlardaki lenf akışını etkiliyor. Belirli noktalara parmaklarla bastırıldığında, kullanılmış lenfler atılarak yenileri oluşuyor. Bu da o bölgedeki kan dolaşımının hiç güç kullanılmadan hızlanmasını sağlıyor.

Elektrolipoliz: Elektrik akımlarıyla hücre içindeki yağlar parçalanıyor.

Endormoloji: Deri yüzeyinde vakumla dalga formu oluşturuluyor. Bağ dokusu yeniden yapılanıyor, kan ve lenf dolaşımı düzenleniyor, derinin düzleşmesi sağlanıyor.

ÖNEMLİ REÇETE: BOL SU AZ TUZ

Günde en az 2 litre su içmeye gayret edin.

Günde 0.5 gramdan daha fazla tuz almayın ve diyet tuzunu tercih edin.

Sabah kahvaltıdan önce ve gece yatarken 2 bardak su için.

Alkol, kola neskafe, kahve, oralet ve bozadan uzak durun.

Şekerli gıda ve tatlılardan uzak durun.

Patates, pirinç, elma, havuç suyu tutar. Az tüketin.

Doymuş yağ ve karbonhidratı azaltın.

Günlük gıdanızın yüzde 75'i sebze, meyve, baklagil, geri kalanı ise et ve diğer hayvansal gıdalardan oluşsun.

Dil peyniri hariç diğer peynirleri suda bekleterek yiyin.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!