Kazan kaynıyor

Ege CANSEN
Haberin Devamı

Hem tüm dünyada hem de Türkiye'de ekonomi kazanı kaynıyor. Ülkeler, firmalar ve kişiler, kendilerini muhtemel badirelerden korumak veya esasen içine düştükleri sıkıntılardan kurtulmak için sürekli çare düşünüyor. Bu maksatla (devalüasyon dahil) bir dizi ekonomik kararlar alıyor. Gelişmiş ülkeler ise, ‘‘hiçbir tedbir almama’’ kararı alıyor. Bu ülkeleri idare edenler, piyasaların ve ekonomi aktörlerinin kendi mantıkları ve iradeleri içinde hareket etmesinin, yani devletin, ekonomiye herhangi bir müdahalede bulunmamasının, bu badireden en az hasarla çıkmak için ‘‘doğru’’ yol olduğuna inanıyorlar.

Önce satırbaşlarıyla son gelişmeleri özetleyelim.

1. Gelişmekte olan ülkeler (emerging countries), özellikle son on yıl içinde, güdük mali piyasalarını, gelişmiş ülkelerin dev piyasalarıyla birleştirdiler. Buna isterseniz ‘‘finansal globalizasyon’’ diyelim. Ancak bu ülkelerin ‘‘sosyo-kültürel’’ altyapısı, özellikle ‘‘hukuk düzenleri ve ahlak anlayışları’’, gelişmiş ülkelerinkine uymuyordu. Bu yüzden, gelişmekte olan ülkelerde, yüzeyde görünen hayat seviyesi yükselmesine rağmen, altyapıda çürüme azdı, hatta yeni çürükler doğdu. Bu çürükler, yani ülkelerin aldığı dış borçların, kalkınma yerine egemen kişileri zengin etmede kullanılmasının yarattığı çarpıklıklar, şimdi çeşitli şekillerde yüzeye vurmaktadır.

2. Batı ekonomilerinde, enflasyonla mücadele tam anlamıyla başarıya ulaştı. Adeta ‘‘enflasyonsuz bir dönem’’e girildi. Bu sefer de karşımıza ‘‘deflasyonist bir tablo’’ çıktı. Özellikle, hammadde fiyatlarındaki düşüşler, uluslararası iktisadi ilişkilerde yeni dengesizliklere yol açtı. Şimdi bu uyumsuzlukları ortadan kaldıracak adaptasyonlara ihtiyaç var. Mesela, ileri teknoloji ürünlerinin ucuzlaması gibi.

3. Son yıllarda ‘‘reel olmayan’’ yani finansal ekonomi; ‘‘reel’’ yani madde üretimi ekonomisinin önüne geçti. Bu ekonomik sektörde, çok büyük servetler kazanıldı. Belki yüzlerce ‘‘türev’’ denilen ‘‘mali yatırım aleti’’ üretildi. Bu aletler, özde ‘‘kaldıraç’’tan (leverage) başka bir şey değildi. Kısaca bu ‘‘abidik-gubidik’’ ürünler, ‘‘elin tek taşıyla, elin beş kuşunu vurma’’ mantığına dayanıyordu. Bir gün baktık ki, vurulan kuşlar, bizim eskiden vurduklarımız, hatta kendi elimizle beslediklerimizmiş. Reel olmayan ekonominin, değer yaratmaktan çok, değer transfer etmeye yaraması, burada kazanılan servetleri ‘‘uçucu’’ kılmaktadır. Borsa düşmeleri bir bakıma bundan başka bir şey değildir.

Şimdi dünyanın önünde duran en büyük mesele, Rusya'nın ekonomik, dolayısıyla siyasi olarak istikrara kavuşmasıdır. Şurası muhakkak ki, IMF'nin standart reçeteleri Rusya'da pek işe yaramamıştır. Bundan sonra da yaramayacaktır. Belki de Rusya'nın işine hiç karışmamak, herkes için en iyi sonucu doğuracaktır. Şunu da ilave edeyim. Karşılaşılan soruların ‘‘kitapta’’ hazır cevabı yoktur. İktisat bilimi, yeni bir açılımla, bugünün yeni sorunlarına, yeni analizler ve yeni çözümler geliştirmek mecburiyetindedir.

SON SÖZ: Yanlışta ısrar, sebat değil; inattır.













Yazarın Tüm Yazıları