Kaybolmak

HİÇ kaybolamadım bu kentte.

Haberin Devamı

Çünkü Ankara kaybolunamayan kenttir.

Güvencesi de, talihsizliği de, mutluluğu da mutsuzluğu da şehrin bu özelliğinde gizlidir.

Güvencesi zaaf yaratır.

Ve yaşadığı yere bağlılık.

Oysa “gezgin”in tek avantajıdır kaybolmak.

Cebeci Asri Mezarlığı’nın kuytusunda üşümüş bir mezar taşındaki yazıyı okurken örneğin:

“Hep kendime ait bir toprağım olsun isterdim,

üzerinde üç mevsim zakkumlar pembelenen...”

Ya da sadece “gezgin”in yolunun düştüğü banliyö garlarından birisinde, kır pidesinin üzerine sade kahve içerken, hayret.

Zordur Ankara’da gezgin olmak da, kaybolmak da.

* * *

Bir süre için bile görünmez de olunamaz ki, İstanbul’un tersine.

İnsan bu şehre sığınabilir belki ama gizlenemez.

Haberin Devamı

Kaybolamaz bu kentte.

Ama hatıraları kaybolur.

Her yıkılan bahçeli küçük evle boyu uzayan, daralan sokakta solar anıları.

Caddenin ismi/kimliği değişir, çocukluğunun adresini bulamaz.

Yol geçer istimlak edilen küçük bir bağın içinden...

Ve devrilir iğde ağacı, silinir kokusu bellekten.

Kaybolamaz, mırıldanır Volkan Şenkal’ın dizelerini:

“Caddeler çok insan seli

Kıydığınız çiçeklerin, taşların adını da yazınız

(...) Başka başka insan yüzleri

Beni de artık unutsanız...”

* * *

Bahçe daralır, sokak daralır, gökyüzü avuç içi kadar kalır apartmanların arasında...bir el sıkıca kavrar yüreği, karıştırır gönül içlerini.

“An” silinir, “kara” kalır geriye...

Yazarın Tüm Yazıları