Kaybetme korkum depreşti

Hiç kimse ölümü Barış Akarsu’ya yakıştıramadığı için her anne babanın yüreğine "Ya benim başıma da gelirse" korkusu düştü.

Galiba her ebeveyn ömür boyu böyle bir korkuyu yaşamaktan kendini kurtaramıyor. Kimi zaman bu korku depreşiyor, kimi zaman zihnin derinliklerine itiliyor.

Üç gündür bilgisayarın başına geçiyorum ama birkaç satır bile yazamadan geri kalkıyorum. Nehir’in kulağımın dibinde "Ne zaman tatile gideceğiz?" vızıldaması da cabası... Canım hiç tatile gitmek istemiyor. Yollar gözümde büyüyor. Güneyin sıcağını, kalabalığını düşündükçe geriliyorum. Pazar gününe kadar seçimleri bahane ettim. Seçimler de bitti. Acaba kıvırıp "Ben genel seçimi değil cumhurbaşkanlığı seçimini kastetmiştim" desem Nehir’i kandırabilir miyim?

Bir aydır öğlene kadar uyuyoruz. İkindiye kadar o koltuktan öbür koltuğa atlayıp vakit öldürüyoruz. Nehir henüz ödevlerini de bitirmedi. Söylemeyeyim diyorum ama duramıyorum. Hemen her gün aramızda ödev tartışması yaşanıyor. "Kızım okula gitmek, ders çalışmak hoşuna gitmiyor mu?" diye soruyorum "Yooo, okulumu ve derslerimi çok seviyorum" diyor. "Peki, beni neden söyletiyorsun, kendi kendine yapmıyorsun?" soruma "Ama çok ödev vermişler" yanıtını veriyor. İstiyor ki, sabahtan akşama kadar sokakta oynasın.

Bu yıl ilk kez onu sokağa bıraktım. Bildiğiniz sokak. Ama hem anneannesinin hem de benim gözümüz üzerinde... Kendi yaşıtı üç-dört arkadaşı var. Birbirleriyle de iyi anlaşıyorlar. Onların oyun saatinde (akşam altıdan sonra) bir yere gidiyorsak, oyun arkadaşları büyük bir hayal kırıklığına uğruyorlar. Arabaya binip hareket edene kadar nereye gideceğimizi, ne zaman döneceğimizi rapor ediyoruz. Steril bir ortamdan çıkartmakla iyi yaptığımı düşünüyorum. Enerjisini harcayacak bir yer bulamazsa anneannesiyle birlikte bana yükleniyor.

Hangi anneyle konuşsam, hepsi ağız birliği etmişçesine "Okullar açılsa da özgürlüğümüze kavuşsak. Bunları okul paklıyor" diyor. Aslında haklılar. Güvendiğiniz kişilere teslim ettiğinizde gözünüz arkada kalmıyor. Acaba Milli Eğitim annelerin bu isteğini duysa, yaz tatillerini bir aya indirse nasıl olur? Bu köşeyi okuyan liseli gençler de var. Sanıyorum ilk itiraz onlardan gelir.

Korkunun yoldaşı endişe

Bu tatil keyfim biraz kaçık. Barış Akarsu’nun ölümünden sonra bendeki "kaybetme korkusu" tavan yaptı. Geçenlerde komşulardan biriyle Nehir’in geçirdiği hastalığı konuştuk. Ablasının da aynı hastalık (İTP) nedeniyle ölümün eşiğinden döndüğünü anlattı. O gece bir rüya gördüm. Merak ettim ve internetten rüyamın anlamına baktım. Bakmaz olaydım. Yorum öyle kötüydü ki günlerce etkisinden kurtulamadım. Sanki her an başıma böyle korkunç bir olay gelecekmiş gibi tedirginlik içinde geçirdim o günleri...

Zaten çoğu zaman yakınlarımın başına kötü bir şey gelecekmiş ya da onlardan birini kaybedecekmişim korkusunu taşırım. Korku ve endişe duyguları, enerjimi tüketiyor.

Korku zaten başlı başına bir insanı yaşamdan uzaklaştırıyor. Yapmak istediği eylemlerden alıkoyarak onu pasifize ediyor, insanın başarısını, gelişmesini ve yükselmesini engelliyor. Zihnin oluşturduğu olumsuz düşünce kalıbından kurtulmak öyle kolay olmuyor. Endişe ise korkunun can yoldaşı...

Her an kötü bir şey olacakmış gibi diken üstünde yaşanmıyor. Yakın arkadaşlarıma "Siz de çocuğunuzu kaybetme korkusu yaşıyor musunuz?" diye soruyorum. Hepsi aynı yanıtı veriyor. "Tabii ki çok korkuyoruz. Hiç sebepsiz ağladığımız, kendi kendimize kuruntu yaptığımız çok oluyor. Ama hemen o kötü düşünceyi kafamızdan uzaklaştırıyoruz" diyorlar.

Dünyanın neresinde olursa olsun, çocukların başına gelen olaylardan fazlasıyla etkileniyorum. Empati yaptığımda yüreğim daralıyor. Bu saçma sapan duygu kalıplarından hızla uzaklaşmam lazım. İnanan bir insan olarak kızımı, sevdiklerimi Yaradan’a emanet ediyorum. Galiba her anne ömür boyu böyle bir korkuyu yaşamaktan kendini kurtaramıyor. Kimi zaman bu korku depreşiyor, kimi zaman zihnimin derinliklerine itmeye çalışıyorum. Barış Akarsu’ya kimse ölümü yakıştıramadığı için herkesin yüreğine "Ya benim başıma da gelirse" korkusu düştü.

Benim Secret’ı devreye sokmam, iyi enerjileri kendime çekmem gerekiyor. Galiba kızım haklı. En iyisi tatile çıkalım, endişe ve korkuları geride bırakalım. Yaşadığımız her anın tadını çıkaralım.

Çocuklara dondurma makinesi

Çocuklar, sıcak yaz günlerinde dondurma yemeden duramaz. Renk renk, çeşit çeşit dondurmalar çocukları cezbeder. Çocuklar kendi dondurmasını ve buzlu içeceğini hazırlasın diye Joker/Maxitoys iki yeni ürünü piyasaya sürdü. Çocuklar hazır dondurma tozuyla 8 dakikada dondurma yapabilecekler. Ayrıca buzlu içecek makinesinde yaz meyveleri ve buzu karıştırıp frozen hazırlayabilirler. Her iki ürünün satış fiyatı: 24.90 YTL
Yazarın Tüm Yazıları