Kavala’dan İstanbul’a bir beyaz Türk

Güncelleme Tarihi:

Kavala’dan İstanbul’a bir beyaz Türk
Oluşturulma Tarihi: Aralık 30, 2012 00:00

Zeynep Emeç, belediye başkanlığından tütün fabrikatörlüğüne, İTO başkanlığından cumhuriyetin ilk istihbarat teşkilatı MİM MİM’in kuruculuğuna ve milletvekili olarak Meclis’e uzanan müthiş bir hikâyenin kahramanı Hüseyin Kavalalı’nın kitabını yazdı.

Haberin Devamı

Hüseyin Kavalalı, 1910’larda Kavala’da belediye başkanlığı yaptığı dönemde Yunanlıların baskısına dayanamayarak ailesini de alıp İskenderiye’ye göç etti. Ancak İskenderiye’nin aşırı nemli havası, babası İbrahim Paşa’yı hasta edince İstanbul’a göç etme kararı aldı. Kardeşi Abbas Kavalalı’yla İskenderiye’de kurduğu tütün şirketini İstanbul’a taşıdı. Tütün ticaretinin yurtdışına açılmasına önderlik eden Kavalalı, İngiltere’ye ve Avrupa’nın birçok ülkesine tütün ihraç etti. Başarılı bir ticaret adamı olmasından dolayı Atatürk, “Sen ticareti çok iyi biliyorsun, gel İstanbul Ticaret Odası Başkanı ol da bir şeyler öğret herkese” dedi.
İTO BAŞKANLIĞINDAN MİLLİ İSTİHBARATA
Kavalalı bu teklif üzerine İTO Başkanı oldu. 1924 yılında Atatürk’ün isteği üzerine bu kez İş Bankası’nın kurucuları arasında yer aldı. 1929 ekonomik buhranı Kavalalı’yı da vurdu, tütün şirketini küçültme kararı aldı. Evde çalışanların sayısını yarıya düşürse de kızları English Highschool for Girls’te eğitim almaya devam etti. Okulda iki Müslüman vardı, Kavalalı’nın kızları Nakime Çullu ve Bedaat Banguoğlu. 1927-1931 arası yine Atatürk’ün isteğiyle milletvekili oldu. Milletvekilliğinden sonra küçülen tütün şirketini de kapatınca ailesini alıp İzmir’e yerleşti. Tuncay Özkan’ın yazdığı ‘MİT’in Gizli Tarihi’ adlı kitap, Hüseyin Kavalalı’nın Kurtuluş Savaşı sırasında Anadolu’ya büyük silah yardımlarında bulunduğunu ortaya çıkardı; tabii bir de Cumhuriyetin ilk milli istihbarat teşkilatı MİM MİM’in kurucuları arasında yer aldığını.
KİTABI NASIL YAZDIM?
Kitabın yazarı Zeynep Emeç, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Almanca Mütercim Tercümanlık Bölümü’nden mezun. Ulusal iki gazetede muhabirlik ve editörlük yapmış. Biyografi-roman türündeki ilk kitabının nasıl ortaya çıktığını, niçin ve nasıl yazdığını şöyle anlattı:
“Kitap hazırlığı sürecinde eşim Ali Selim Emeç’in bugüne kadar topladığı belgelerden çok yararlandım. Ancak eşimin anneannesi olan Nakime Çullu, en büyük kaynağımdı. Bana 4 yıl boyunca, zorluklarla geçen güzel hayatını anlattı. Kimi zaman not aldım kimi zaman kayıt tuttum, her tıkandığım noktada ona başvurdum. O güzel yaşamı anlatırken günümüzde yaşamın ne kadar bireyselleştiğini ve zorlaştığını bir kez daha gördüm. Sadece köşk içinde yaşadığı güzel günleri değil, II. Dünya Savaşı’nda yaşananları, ihtilallerde yaşanan zorlukları da anlattı.
BU ÜLKE İÇİN SADECE ÇALIŞMADI HER ŞEYİ GÖZE ALDI
Kitabı yazmamdaki en büyük neden, Hüseyin Kavalalı’ya duyduğum hayranlıktır. Sebebi ise Kavalalı’nın sadece bu ülke için çalışması değil, bu ülke için her şeyi göze almasıdır. Elindeki parayla ailesinin giderlerini karşıladıktan sonra geriye kalan tüm parasını ülke için gerekli yerlere tahsis etmesidir. O zaman da bu zamanda da insanlar sadece kendi geleceğini düşünürken bir insanın bu şekilde düşünüp ve davranması beni oldukça etkilemiştir. Ancak kitapta ironik bir durum vardır ki o da şöyle: Hüseyin Kavalalı, her zaman Atatürk’e yakın olmasına ve CHP milletvekili olmasına rağmen torunu Naziye Çullu (Emeç) Demokrat Parti kurucusu ve milletvekili Selim Ragıp Emeç’in oğlu Aydın Emeç’le evlenmiştir.
İLK ÇOCUĞUMU
ÇOK SEVDİM
Soğuk bir kış akşamı tanıştım kitabın kahramanı, eşim Ali’nin anneannesi Nakime Çullu’yla. Krem rengi ipek gömleği, siyah kumaş eteği, arkadan toplanmış saçlarıyla kapıyı açtığında heyecandan kalbim yerinden çıkmak üzereydi. Sıcaklığıyla ve güler yüzüyle sakinleştim. O kadar güzel ve keyifli anılarla dolu bir hayattı ki, yaşadığı yıllarca dinlemeye doyamadım. O dönemde gazeteci olarak çalıştığım için bilgileri sadece beynime kaydetsem de bir süre sonra kâğıda dökmeye başladım. İlk sayfalarda her cümlenin arkasından bakıp düşünsem de bir süre sonra klavye kendiliğinden yazmaya başladı. Kimi zaman yazdıklarıma hayran kaldım, kimi zaman da onlardan düşmanım gibi nefret ettim. Ama kelimelerle anlaşıp orta yolu bulduk. Ben sevdim ilk çocuğumu, umarım siz de seversiniz...”

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!