Kaşı gözü oynayan karidesi yer misin yemez misin

Önceki gece bol yaldızlı restoranların en meşhurunda, Kopenhag’taki Noma’daydım.

Haberin Devamı

Noma’nın yaldızlı hali şunlardan kaynaklı elbet: Üst üste üç kere dünyanın en iyi restoranı seçilmişliği var, iki Michelin yıldızlı, aylar öncesinden rezervasyon yaptırmak zorunda kalıyorsun ve çoğu zaman da yer bulamıyorsun. Dahası Noma’nın oyuncaklı yemekleri tüm dünyalının dilinde. Kimisi diyor ki, “Aman dikkat, karınca yediriyorlar!”
Deneyimlemiş bir başkası, “Canlı canlı karides de geliyor” diye alt yazı geçiyor.
Carslberg’in bir daveti dolayısıyla Kopenhag’ta fink atarken Noma deneyimini yaşamamak olmazdı. Geleneğe uyuldu, meşhur restoranın kapısından içeri girildi ve işte vay benim başıma gelenler...

SICAK KARŞILAMA

Aman tanrım, o nasıl sıcak bir karşılamaydı öyle! Kapıda en az 10 kişi sağlı sollu sıraya dizilerek, “Merhaba, hoş geldiniz” dedi. Hepsinin ortasından geçip “Merhaba yavrucum” derken kendimi asker selamlayan cumhurbaşkanı gibi hissettim.

ERKEK MEKAN

Kapıda karşılayandan tut da mutfaktaki aşçılara kadar erkek bir mekan Noma. İlginç ama, biri dışında hiç kadın çalışan görmedim! Çalışan erkekler de özenle seçilmiş gibi. Hepsi birer stil abidesi. Dövmelisi, saçı yandan kazıtmalı olanı, salon erkeği gibi sırıtanı; çeşit çeşittiler kısacası...

MUTFAKTA BİR TÜRK VAR

Rezervasyonunuz ikinci kattaki salonda ise şanslısınız. Mutfağı görme şansınız var. Biz ikinci kattaydık ve yemek başlamadan önce mutfağa aldılar. Az sonra yenilecek şeylerin nasıl hazırlandığını görmüş olduk.
Ve sürpriz! Mutfaktaki aşçılardan biri de Türk’tü, Fatih Tutak. Singapur’da bir otelde aşçı olarak çalışıyormuş Fatih.
Altı aylığına Noma’da staj yapmaya gelmiş.
Malum, Noma bir aşçının CV’sine koyacağı en havalı deneyim. O yüzden dünyanın tüm genç aşçılarının gözü burada. Fatih de şanslılardan biri...

YAPRAK DA YEDİM KÜLLÜ HAVUÇ DA

Yemeklerin nasıl hazırlandığını gördükten sonra masaya geçildi. Ve hiç bekletmeden yemekler servis edilmeye başlandı. Ben böyle bir hız görmedim! Tabakların biri geldi biri gitti. Tabii ki hepsi gıdım porsiyonlu, tadına bak bırak türünden şeylerdi...
Danimarka’da yetişen ağaçlarından birinin (karaağaç) tohum yapraklarını sosa batırıp yedim mesela!
Ya da özenle oyulmuş bir patatesin içindeki karışımı hüpletip hemen üstüne küller üzerinde servis edilen ve artık et gibi olmuş bir havucu yedim!

CANLI KARİDES DENEYİMİ!

Ama asıl bomba önümüze canlı canlı getirilen karideslerdi. Küçük kavanozlar içinde getirilen ve hala kaşı gözü oynamakta olan minik karidesleri tereyağlı bir sosa batırıp yenmemiz isteniyordu.
Ama yok, ben yiyemedim.

YAŞASIN EKMEK GELDİ!

Başlangıç tabaklarından sonra (ki o da 11 tabak filan ediyor) masaya ekmek geldiği an benim bayram ettiğim andı sevgili okur. Çünkü böyle bir yerde ekmek servis edilmez diye düşünüyordum. Ve ne yalan söylemeli, o gıdım porsiyonlu başlangıçlar üstüne ekmek ve tereyağı ikilisi pek şahane geldi.

BU TABAK TRAFİĞİ BİTMEZZZ

Ana yemek tabakları da en az başlangıçlar kadar çoktu, 12 tane filan! Dolayısıyla akşamın yedi buçuğunda oturduğum masadan ancak onbire doğru kalkabildim. Evet, bir ara sıkıntıdan patladım. Çünkü ilk başta hoşunuza gidiyor, “Aa bu yediğimiz ne len?” oyunu.
Ama sonra o ilginçlik bünyeyi yormaya başlıyor. Dahası, bu yemeklerle katiyen doymam diyorsun, ama tabaklar vızır vızır dönerken bir bakmışın toksun!

ZEHİRLENME VAKASIYLA İLGİLİ

Unutmadan bir şey daha: Malum, şubat ayında Noma’da yemek yiyen 63 kişi zehirlendi ya. Mutfaktaki bir çalışandan yemeklere sızan norovirus denilen virüs dolayısıyla...
Bu haberin etkisiyle olsa gerek, dünyanın dört bir yanından kopup gelmiş ve çoğu da Noma uğruna ücretsiz çalışan aşçıların stili kadar yemek hazırlayan ellerine de baktım. Çoğu eldiven kullanıyordu, ama bazıları ı-ıh!

VE SON SAYIKLAMALAR

Bu yazıyı yazarken hâlâ sağlam olduğuma göre zehirlenmemişim... Bence Noma orijinal yemek buluşları kadar şahane bir pazarlama harikası aynı zamanda...
Ve: Nerede benim yağlı kebabım?

Yazarın Tüm Yazıları