Karısına silikon göğüs isteyen mafya bülbülü

Amerikan Federal Tanık Koruma Programı'nın kurucusu Gerald Shur, gangster ve teröristlere yeni kimlik kazandırıp, banliyö hayatına asimile ederek geçirdiği 30 yıldan sonra emekli oldu ve anılarını yazdı.

Programın işleyişi hakkında ilginç bilgiler veren Shur'a göre 11 Eylül sanıkları arasından da mutlaka bu tür tanıklar çıkacak. Shur, büyük balıkları ele veren bülbüllerin tuhaf istekleriyle ilgili matrak öyküler de anlatıyor. Örneğin, yeni bir hayata başlarken protez penis ve karısı için silikon göğüs isteyenler var.


Önümüzdeki dönemlerde 11 Eylül davaları açıldığında yığınla El Kaide üyesi Amerikan tanık koruma programından yararlanacak ve hiçbirimizin haberi olmayacak.

Çünkü 1967'den beri uygulanan bu program büyük gizlilik içinde yürütülüyor. Bugün ABD'nin dört bir yanında banliyölere dağılmış 7 bin 500 tanık taşıyor. Mensup oldukları suç örgütünün sırlarını ifşa ettikten sonra yeni bir kimlik ve iş edinerek toplum içinde kaybolan bu kişilerin yakınlarının sayısı da 14 bini buluyor.

Aralarında Kolombiyalı uyuşturucu kaçakçıları, ‘‘Omerta’’ kuralını bozan mafya bülbülleri, tetikçiler, uluslararası teröristler var. Sıradan Amerikalılarla aynı marketten alışveriş yapıyor, çocuklarını aynı okullara gönderiyorlar. Federal Tanık Güvenlik Programı'nın (WITSEC) en önemli kuralı, tanıkların sabıka kayıtları hakkında en ufak bilginin bile çevreye sızdırılmaması. Programdan yararlananların yüzde 82'si bir daha suç işlemediği halde, WITSEC yoğun eleştiri alıyor. Çünkü azılı suçluların bu program sayesinde ödüllendirildiği düşünülüyor.

Ancak sistem maksimum fayda esasına dayanıyor. Yani eğer tanığın ifadesi, büyük balığı mahkum ettirecek cinsten ise bülbülün önüne her türlü imkan seriliyor. Bunlara protez penisler, metresler için silikon göğüsler dahil. Ancak milyon dolar talep edenlere de prim verilmiyor.

Mafya çetelerinin iyice azdığı 1967'de WITSEC programının oluşuma öncülük eder Gerald Shur, Kolombiyalı kokain kralı Pablo Escobar'ın ünlü Medellin karteli için çalışan kaçakçılardan, 1993'de Dünya Ticaret Merkezi'nin bombalanmasına karışan teröristlere kadar binlerce suçluyu WITSEC'e dahil etmiş. 1994'te emekliye ayrıldıktan sonra da, gazeteci Pete Earley ile birlikte anılarını yazmış.

Shur'a göre tanıkların ödüllendirilmesi söz konusu değil. Öncelikle adaletle işbirliği yapmaları, sonra da ‘‘rehabilitasyonları’’ sağlanıyor. Rehabilitasyon gereği istekleri yerine getiriliyor. Örneğin protez penis isteyen tanıkla ilgilenen psikiyatr, ‘‘Bu adam istediği organa kavuşamazsa intihar edecek’’ deyince, akan sular duruyor. Ama öyle filmlerdeki gibi estetik cerrahi harikaları yaratılıp, adamlara yeni suretler kazandırılmıyor.

SANSAR JIMMY

Cinayetten suçlu bulunduktan sonra ötmeye başlayan ‘‘Sansar’’ lakaplı mafya infazcısı Jimmy Fratianno'nun karısı Aladena ise tanık koruma programı sayesinde silikon göğüslere kavuşmuş. Karısına Sansar Jimmy gibi sadık olmayanlar da var. Mafya bülbüllerinin pekçoğu, eşleri yerine metreslerine yeni kimlik verilmesini istemiş. Ancak geride kalan eşler öldürüleceği için bu istekleri geri çevrilmiş. ‘‘Adamlar boşanma davası yerine beni kullanmaya başlamışlardı’’ diyor Shur.

Bir de pazarlıktan bezdiğini söylüyor. Özellikle Ortadoğulu teröristlerin, iş bulmadan önce hükümet tarafından verilecek ödenek olarak ayda 600 dolar teklif edildiği zaman, pazarlığı mutlaka 1800 dolardan açtığını, hatta önemli bir terör davasında, adını veremeyeceği bir tanığın 1 milyon dolar istediğini ve reddedildiğini anlatıyor.

Kültürel farklar da çetrefilli konulardan birini oluşturuyor. Yine Ortadoğulu bir tanık, karısının üniversiteye gidip, Batılı gibi giyinmesine, otomobil kullanmasına izin vermeyeceğini söyleyince, bir danışman psikolog sayesinde adamı ikna etmeyi başarmışlar.

Tanıkların tip ve tarzlarına uygun bölgelere yerleştirilmesi de önemli bir ayrıntı. İlk yıllarda herkes Florida ve California'ya gitmek istediği için, bütün tanıklar bu iki eyalete gönderilmiş. Hatadan dönmeye çalışırken de başka hatalar yapılmış. Brooklyn'li Sal, kıllı göğsü ve altın madalyonuyla Güney Dakota'ya gönderilince yerel halkın dudağı uçuklamış.

Azılı katillerin ele geçirildikten sonra yeniden toplum içine salıverilmesine karar vermek o kadar kolay değil. Büyük risk taşıyan bir iş. Shur iki örnek veriyor.

1992'de mafya babası John Gotti'yi ele veren ‘‘Boğa’’ lakaplı Salvatore Gravano, 19 kişinin katili olduğu halde tanık koruma programına giriyor. Çünkü diğer 35 katilin yakalanmasına yardımcı oluyor. Boğa Salvatore şimdi başka kimlikle uslu bir hayat sürüyor.

Ama tersi de oluyor. Banka soyguncusu Marion Albert Pruett, cinayet işleyen bir meslektaşı aleyhinde ifade verip serbest kaldıktan sonra eyaletler arası seri soygunlara girişmiş ve sekiz kişiyi öldürmüş.


İlk mafya bülbülü Joe Valachi


Gerald Shur, 1961'de Şantaj Suçları Masası'nda çalışmaya başladığında ABD mafya düzenine teslim olmak üzereydi. Örgütlü suç şebekeleri 50 endüstri dalında faaliyet gösteriyordu. Birçok bölgede mal sevkiyatı, sendikalar, türlü ihaleler ve New York'ta La Guardia Havaalanı inşaatı mafyanın kontrolü altındaydı. Ancak dönemin FBI Başkanı Edgar Hoover, mafyanın varlığını itiraf etmek istemiyordu. Bu ortamda New York'taki Vito Genovese ailesinin 30 yıllık üyesi Joe Valachi, 317 mafya üyesini ihbar etti. Omerta kuralını ilk bozan Valachi oldu. Çünkü Vito Genovese'nin bir narkotik davasından ötürü nezaretteydi ve öldürüleceğini anlamıştı. Erken davrandı ve nezarette tetikçisini öldürdü. Ancak kurban yanlış kişiydi. Gardiyanı çağırıp federallere konuşmak istediğini söyledi. Amerikan adaleti ilk kez Valachi'nin ötmesi sayesinde mafyanın neye benzediğini öğrendi. Bir kere kendilerine ‘‘mafya’’ değil, ‘‘Cosa Nostra’’ (Bizim İşimiz) diyorlardı. Bundan sonra tanık koruma programı oluşturuldu.
Yazarın Tüm Yazıları