Kararsızlığın sakıncaları

İŞBAŞINA geldiğinden beri çetin sınavlarla karşı karşıya kalan AKP hükümeti, hemen her alanda karar almakta zorlanıyor ve gittikçe politik iradeden yoksun olduğu izlenimini veriyor.

Dış politika alanında ilk sınav Kıbrıs sorunu oldu. BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın kapsamlı çözüm önerisinin 13 Aralık'tan önce kabulünden kaçınmak büyük bir hata teşkil etti. Bu hatanın bedelinin ne kadar ağır olduğunu zamanla daha iyi anlayacağız. Daha şimdiden KKTC'de düş kırıklığı ve toplumsal gerginlik gittikçe artıyor. 28 Şubat 2003'e kadar AB zirvesinin çağrısına uygun bir çözüme kapı bugünden kapatıldığına göre ileride çok daha sıkıntılı gelişmeler yaşanacaktır.

* * *

Aslında Kıbrıs konusundaki karar o kadar zor değildi. Biraz gerçekçilik, biraz uzak görüşlülük ve biraz politik cesaret yeterliydi. Irak konusunda karar alınması ve onun uygulanması süreci ise çok daha güç ve çetrefil. Nitekim hükümetin bu konuda da tereddütler, abartmalı tehlike algılamaları veya gerçekçilikten uzak misyon iddiaları içinde bocaladığını gördük. Politikasının ana çizgilerini kamuoyuna izahta da yetersiz kaldı.

Irak konusunda her şeyden önce şunu belirtmek gerekir: ABD'nin müdahalesi askeri bakımdan ne kadar başarılı olursa olsun, siyasi bakımdan bir Pandora kutusunu açacaktır. Büyük bir olasılıkla Ortadoğu daha istikrarlı değil, daha istikrarsız hale gelecektir. Global teröre daha elverişli bir ortamın yaratılması ihtimali vardır. Irak'ın siyasi yapılanması o kadar olmayacak ve yeni yeni sorunlarla karşılaşılacaktır. Amaç enerji kaynaklarını güvenceye almaksa, bunun tam tersi bir sonuç da şaşırtıcı olmaz. Ne var ki Irak'a müdahale için ok artık yaydan çıkmıştır ve Türkiye'nin bu dinamiğin dışında kalması olanaksızdır. Hep jeopolitik konumumuzun bir koz olduğunu tekrarlar dururuz. Görüyoruz ki jeopolitik önem bazen nimet değil, külfettir.

* * *

Meşruiyet konusu üzerinde çok duruyoruz, fakat Irak bağlamında meşruiyet de nisbi bir kavram. Halen, kitle imha silahları meselesinde, ABD Irak'ın masum olduğunu kendisinin ispat etmesini istiyor. Irak da, aksine suçlu olduğunu ABD'nin kanıtlamasını talep ediyor. Bu oyundan herhalde ABD kazançlı çıkacak ve bu şekilde bir meşruiyet şemsiyesi bulunacak. Fransa'nın tutumunda gözlenen değişiklik Güvenlik Konseyi'nden ABD'yi destekleyen yeni bir karar çıkmasını kolaylaştırabilir. NATO'nun bir kararı ise 5'inci madde açısından Türkiye ve Türkiye'de konuşlandırılacak kuvvetler açısından ABD için önem taşımaktadır. Fakat uluslararası toplumda bir meşruiyet sembolü olarak görülmeyecektir. Diğer taraftan Irak'a karşı bu sefer girişilecek harekátta Körfez Savaşı'ndaki gibi bir koalisyon söz konusu olmayabilir. Müslüman ülkeler arasında özellikle Körfez ülkelerinin birçoğu da ABD'ye kapsamlı destek veriyorlar, fakat operasyonlara 1991'de olduğu gibi katılmayacaklar. Zaten Afganistan'da gözlendiği gibi, ABD artık operasyonlarda İngiltere dışında ortak istemiyor.

* * *

Türkiye'ye gelince, üslerinden ve limanlarından ABD'nin yararlanmasına izin vereceği kesin. Kuzeyden olası bir kara harekátı konusundaki tutumu da galiba olumlu olacak. Amerika'nın bu alandaki taleplerinin niteliği hakkında fazla bilgimiz yok. Fakat genellikle Kuzey Irak'ın topografik yapısının ancak havadan nakledilecek özel kuvvetlerin harekátına elverişli olduğu düşünülüyor. Amerikalılar, böyle bir operasyon çerçevesinde Kerkük ve bölgesini Kürtlerin bir oldu bitti girişimine karşı daha iyi koruyabileceklerini de hesaba katıyorlarmış. Amerikan kuvvetlerinin daha ilk aşamada Kuzey Irak'a girmesi, Türkiye sınırlarına doğru bir mülteci akını olasılığını da zayıflatır. Soruna bu açıdan da bakılmalıdır.

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin hangi safhada rol alacağı da henüz belirsizdir. Operasyonlar sırasında TSK'nın Amerikalılardan bağımsız olarak hareket etmesi düşünülemez. TSK'nın Kuzey Irak'ta operasyonel ve stratejik bir misyon yüklenmesinin uzun vadede geri tepebileceği göz ardı edilmemelidir. Savaşa doğrudan katılmak Türkiye'ye ancak zarar verir.

Önümüzdeki aylar Türkiye için çok sıcak olacağa benziyor. Hükümet Ankara'da karar alma sürecini süratle etkin bir hale getirmelidir. Her kararda sancılar içinde kıvranan bir hükümet ülkeye yarar sağlayamaz.
Yazarın Tüm Yazıları