Karanlık ruhlar arasında küçük bir gezinti

11 Haziran 1981 akşamı, Issei Sagawa, Japon geleneklerine göre döşenmiş Paris’teki dairesinde, teybin sesini açtı.

Almanca şiir okuyan bir kadın sesi duyuldu. Halının üzerine bağdaş kurdu. Önündeki cam tabaktan aldığını yavaşça ağzına götürdü. Uzunca çiğnedi, "Mısır yağı damlatılmış, ton balıklı sushi tadında" diye geçirdi içinden. Dinlediği, Sorbonne Üniversitesi doktora öğrencisi, Hollanda asıllı Renee Hartevelt’in sesiydi. Yediği de sol göğsü.

Hafta içi, karanlık bastığında Boulogne Ormanı pek kalabalık olmaz. Issei Sagawa iki valizle taksiden indiğinde, kendisini gören olmadı. İçindekileri, küçük köprüden suya atmaya niyetliydi. Az ötede kendisine doğru birilerinin gelmekte olduğunu sandı, vazgeçti, eve döndü.

Ertesi gün, oradan geçmekte olan bir adam, sanki kapağı açık gibi duran iki valiz gördüğünde öğleden sonra 3 olmak üzereydi. Merak edip yaklaştı. Bir kadın kolu dışarı sarkmıştı. Birkaç saat sonra, 20’lerindeki genç ve güzel kadının parçaları Paris Adli Tıp Enstitüsü’nün morg masasındaydı. Dedektif Roger Robillard ve komiser Jacques Poinas, /images/100/0x0/55ead522f018fbb8f89996b5kimliğini ve ev adresini süratle belirlediler. Uzunca bir süredir Japon Issei Sagawa ile birlikte olduğunu öğrendiler ve 13 Haziran gecesi, Sagawa’nın apartman dairesinin ziline bastılar.

ÇEKİNGEN JAPON İÇİN SEVMEK YEMEKTİR

Issei Sagawa, aslında yakışıklı bir Japon erkeği. Bir ayağı hafif aksıyor. Ama onu asıl rahatsız eden sesinin inceliği. Belki de bu nedenle karşı cinsle ilişkilerinde biraz çekingen. Çocukken bir rüya görmüş. Kardeşi ile birlikte bir tencerede kaynatılıyormuş. Daha sonra birisi onları yemiş. O rüyadan sonra, insan yeme ile ilgili fantezileri olmuş. İriyarı, sarışın, beyaz tenli kuzeyli kadınları yemeyi hayal ediyor ve bunun sevgisinin büyüklüğünü kanıtlayabileceği tek yöntem olduğuna inanıyor.

Sagawa’nın bu konudaki ilk deneyimi başarısızlıkla sonuçlandı. Japonya’dayken, kendisine anadilini öğreten Alman kızın apartmanına pencereden girdiğinde, kız uyanıp bağırdı. Bir süre psikiyatrik tedavi gördü. Dedikodular başlayınca babası, Kurita Su Endüstrileri şirketinin sahibi Akira Sagawa, onu Paris’e gönderdi.

YEMEĞE DEĞİL YENMEYE DAVET

Sagawa 1981’de, Sorbonne Üniversitesi’nde öğrenciyken, 25 yaşındaki Renee Hartevelt ile tanıştı. Renee, sarı saçlı, beyaz tenli, tek başına yaşayan, Hollandalı bir kadındı. 3 dil biliyor ve Fransız edebiyatı doktorası yapmayı umuyordu. Sagawa, ondan Almanca öğretmesini istedi. Genç kadın kabul etti. Kısa zamanda arkadaş oldular. Birlikte konserlere, sergilere gittiler. Bir gün Sagawa onu yemeğe davet etti. Almanca bir şiir söylemesini istedi. Ayrıldığında, oturduğu yerleri kokladı. Tekrar yemeğe davet etti. Aynı şiiri okumasını, bu kez teybe almak istediğini söyledi. Renee, 11 Haziran 1981’de Sagawa’nın apartmanına son kez girdi.

Sagawa ile Renee, Japon usulü çay içmek üzere yere oturdular. Çayın içerisine biraz viski koydular. Sagawa, onu sevdiğini ve birlikte olmak istediğini söyledi. Renee karşı çıktı. İlişkilerinin sadece entelektüel düzeyde kalmasını istedi. Şiiri okurken, Sagawa onu .22 kalibrelik bir tüfekle ensesinden vurdu. Önce sol göğsünün ucunu, daha sonra burnunu kesti ve her ikisini de yedi. Ertesi gün yemeğe devam etti. Kimi parçaları kızarttı, hardala batırdı. Bir yandan da, şiir söyleyen sesini dinledi. Cesedin üzerinde sinekler uçuşmaya başlayınca, bedenden kalanları bir valize doldurdu. Devamını biliyorsunuz. 13 Haziran 1981’de tutuklandığında, buzdolabının her yerinde Renee Hartevelt’in eti bulundu.

Sagawa, 3 psikiyatri uzmanının "tedavi edilemez antropofaji" (kanibalizm, etoburların kendi türünü yemesi) tanısı üzerine, 4 yıl Paris’teki Paul Guiraud Hastanesi’nde kaldı. Babasının çabalarıyla Tokyo’daki Matsuzawa Hastanesi’ne nakledildi. Başhekim Dr. Tsuguo Kanego’nun, "ceza ehliyetine sahiptir" raporu üzerine cezaevine kondu. 12 Ağustos 1986’da serbest kaldı.

Renee Hartevelt’i nasıl yediğini en ufak ayrıntısına kadar anlattığı "In the Fog" (Sisin İçinde) adlı romanı 200 bin sattı. Kanibalizm ile ilgili bir antolojinin editörlüğünü ve bir gazetenin köşe yazarlığını yaptı. Deneyimlerini TV kanallarında anlattı. Kadın bedenleri üzerine yatarak çıplak pozlar verdi. Porno filimlerde oynadı. Rolling Stones, "Too Much Blood" adlı şarkısında onun öyküsünü anlattı.

Sarışın, güzel Hollandalı’yı haşlayarak, kızartarak, ketçap, hardal ve soya sosuna daldırarak yiyen Sagawa, bir Japon gourmet dergisine kapak bile oldu.

Şimdilerde, "Medya beni kanibalizmin babası yaptı, ben de bundan çok memnunum" diyen Issei Sagawa, genellikle kadın kalçalarını çizdiği tablolar yapıp satıyor ve artık beyaz tenli, sarışın, iriyarı, Batılı bir kadın tarafından yenmek istediğini söylüyor.

İnternette tanıştılar ilk parçayı beraber yediler

43 yaşındaki bilgisayar teknisyeni Berlinli Armin Meiwes, 12 yaşından bu yana hayal ettiği yemeği internette buldu. 2001 başlarında, çok sayıda üyesi olan ve kanibalizmin tartışıldığı bir söyleşi odasına, "Franky" takma adıyla "18-30 yaşlarında genç erkek aranıyor - kasaplık" diye gönderdiği mesaja cevap veren 430 kişi arasındaki, 41 yaşındaki bilgisayar mühendisi Bernd Jürgen Brandes ile uzunca bir süre yazıştı ve ona neler yapmak istediğini açıkça anlattı. Jürgen’in özel bazı taleplerinde ve uygulamanın ayrıntılarında anlaştılar. 9 Mart 2001’de Rothenbug tren istasyonunda buluştular. Grimm Kardeşlerin masallarındakini andıran, büyük, bakımsız bahçe içindeki, 2 katlı garip evin çatı katına çıktılar. Jürgen, yanında getirdiği 2 kutu uyku ilacını ve bir şişe "Schnaps"ın tamamını içtikten sonra, Meiwes malum parçayı kesti, flambe etti ve birlikte yediler. Meiwes, her şeyi video kameraya çekti ve "Bir dahaki sefere Riesling değil, belki bir Pomeral içmeli" diye düşündü. Sabaha karşı, Jürgen kan kaybından öldü. Meiwes, kurbanının boğazını keserek yemeğe devam etti. Kalanını siyah poşetlere sararak buzdolabına dizdi. Kemikleri bahçeye gömdü.

KASAPLIK ERKEK ARANIYOR

9 Temmuz 2001’de, Avusturyalı bir üniversite öğrencisi, tesadüfen girdiği bir söyleşi odasında, "Franky" takma adlı birisinin, "kasaplık genç erkek" aradığını okudu. Nasıl birisi olduğunu merak etti. Anlattıklarından, bu konuda deneyimi olduğunu fark etti. Wiesbaden’deki Federal Kriminal Dairesi’ni (Bundeskriminalamt) aradı. Birkaç saat sonra "Franky", polis olduğunu anlamadığı birisiyle yazışmaya başladı. 2 ay sonra, aynı teklifi ona yaptı. 22 Aralık’ta evi aranıyordu. 16 bilgisayar, 200’e yakın sürücü ve 300 kadar video kaset ile, buzdolabında siyah poşetler içerisinde dondurulmuş et parçalarına, tavandan sarkan kasap çengelleri ve boy sırasına göre dizilmiş bıçaklara el koydular. Cinayete ilişkin kanıt bulamadıklarından ayrılmak zorunda kaldılar. Ertesi sabah Armin Meiwes, akıl sormak için avukatı Harald Ermel’i aradı. Ermel, teslim olmasını önerdi. İkna edemeyince, polisi kendisi aradı.

Kassel Eyalet Mahkemesi, bilirkişi raporlarına ve Meiwes’in çektiği 2.5 saatlik video kaydına dayanarak, akıl hastası olmadığına karar verdi. Alman Ceza Kanunu’nun 212. maddesini (Totschlag) uyguladı ve 8.5 yıl hapse mahkum etti.

Federal Mahkeme, bu kararı 22 Nisan 2005’te bozdu. Nedeni, hükmün kurulmasında, cinayetin "cinsel doyum saikiyle" işlendiğinin gözönünde tutulmaması ve müebbet hapis cezası öngören 211. madde (Mord) yerine, 212’nin uygulanmasıydı. 12 Ocak 2006’da, geçtiğimiz perşembe Armin Meiwes’in yargılanmasına yeniden başlandı. Dava ile ilgili son kararın Mart ayında verilmesi bekleniyor.

FİLMLER, ŞARKILAR YAPILDI

Armin Meiwes’ın cinayeti, yazar, yönetmen ve müzisyenlere ilham kaynağı oldu: Ocak 2005’te, gazeteci Lois Jones, kurbanın yakınları ve cezaevinde Meiwes ile gerçekleştirdiği söyleşilere dayanan "Cannibal"i yayınladı. Eşcinsellerle ilgili sosyal ve politik filmleri olan Alman yönetmen Rosa von Praunheim, Kuzey Ren-Vestfalya Film Enstitüsü’nden 20 bin Euro destek alarak "Dein Herz in meinem Hirn" (Beynimdeki Kalbin) adlı filmi tamamladı. Hıristiyan Demokratların büyük muhalefetine rağmen, Eylül 2005’te Montreal Festivali’nde ilk gösterimini yaptı. Yönetmen Martin Weis’ın, Kelebek: Bir Grimm Aşk Öyküsü adlı filmi, 9 Mart’ta Almanya’da gösterime girecek. Alman rock grubu Rammstein’ın "Mein Teil" (Parçam - argoda penisim) adlı şarkısı, 6 Şubat 2006’da verilecek 48. Grammy Ödüllerinde, en iyi metal performans dalına aday.

Hamburglu yapım şirketi Stampf-werk, şu sıralar Armin Meiwes’ın 90 dakikalık bir belgeselini çekiyor.

KOPYA KANİBAL

2005 başlarında ressam Ralf Meyer de, vatandaşı Armin Meiwes’dan etkilenerek, eşcinsellerin üye olduğu bir internet sitesine "30’larında, kızartmaya uygun zayıf erkek" ilanı vererek bulduğu 33 yaşındaki müzik öğretmeni Joe Ritzkowsky ile Berlin’in güneyinde Neukoelln’deki evinde buluştu. İlişki sırasında ensesine tornovida saplayarak öldürdü, parçaladı. Yiyebildiği kadarını yedi, iç organlarını tuzladı ve depoladı. Gerisini kedilerine verdi. Sonra pişman olup, polisi aradı. Berlin savcısı, 15 yıl hapis talebinde bulunduysa da, 105 sayfalık bilirkişi raporu üzerine akıl hastası olduğu kabul edildi ve 13 yıl boyunca güvenlik tedbirine hükmolundu. Henüz romanını yazacak, şarkısını besteleyecek kimse çıkmadı.

KANİBALİK SİTELERDE 1 MİLYON MERAKLI

İnternetteki parçalanmış ve yenmiş insan fotoğraflarının büyük bir bölümü, aslında gerçeği yansıtmıyor ve photoshop benzeri yazılımlarla yaratılıyor. Ancak aralarında Japon Sagawa’nın ya da Alman Meiwes’inkiler gibi gerçeklerinin de bulunabileceğinden hareketle, fotoğraf yükleyen ve bunları indirenlerin IP adresleri, tıpkı küçük çocuklara ait fotoğrafları paylaşan ya da uyuşturucu ve bomba yapımını öğreten siteleri ziyaret edenlerinki gibi saptanıyor, gerektiğinde sadece o bilgisayara özgü olan ve bir ikincisi bulunmayan IP adresinden, bilgisayarın bulunduğu yer belirleniyor ve arama izni çıkartılarak el konuyor.

Türkiye, 1 Temmuz 2004’te yürürlüğe giren Avrupa Konseyi Siber Suç Sözleşmesi ile bunun ek protokolünü imzalamamış olsa da, bu konuda yeni Türk Ceza Kanunu ile Ceza Muhakemesi Kanunu’muzda kısmen de olsa, düzenlemeler bulunuyor. Bu suçlara ilişkin delil elde etme, bunları saklama, değerlendirme ve yargıya sunma konusunda uzmanlaşan kolluk personeli ve savcılarımızın sayısı da hızla artıyor.

Interpol verilerine göre, internetteki cinsel içerikli kanibalik sitelerde, hayallerini paylaşan 1 milyona yakın kişi var. Alman Federal Kriminal Dairesi de, 204 Alman’ın yenmek üzere öldürülmeye talip olduğunu, 13 kişinin böyle bir eylemi seyretmek, 29 kişinin de insan yemek istediğini bildiriyor.
Yazarın Tüm Yazıları