Karalahana aşkına

Güncelleme Tarihi:

Karalahana aşkına
Oluşturulma Tarihi: Ocak 21, 2012 00:00

Bu hafta Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, Galatasaray Yönetim Kurulu Üyesi Abdurrahim Albayrak ve sanatçı Sinan Özen’le yeşilin maviye aşık olduğu, neşeli insanların, mis kokulu çayın ve enfes lezzetlerin memleketi Rize’deyiz

Haberin Devamı

Tulum sesi insanı hamsi gibi sallandırıyor
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI

Rize’nin Çayeli ilçesi Gümüşpınar Mahallesi’nde doğan Hayati Yazıcı, okula gitmek için mahalle ve okul arasındaki patika yolu kullanırmış. Ortaokulu Çayeli ve Trabzon’da okuyup liseye Erzurum’da devam etmiş. Eşi Selma Hanım Erzincan’da doğup büyümesine rağmen Rize Çamlıhemşinli. Evlerinde Rize kültürünün ve mutfağının hakim olduğunu söyleyen Yazıcı’ya Rizelilerin başarı sırlarını sorduğumda; Rize’deki engebeli arazinin hemşerilerine mücadele azmi ve yeteneği verdiğini söylüyor. Ve çalışmak için gurbete giden Rizelilerin hep zirveyi hedeflediğini ve asla memleketleriyle iletişimlerini kesmediklerini sözlerine ekliyor.
Birçok akrabasını İstiklal Savaşı’nda kaybeden Hayati Bey’in ailesinde horon oynamak ayıp ve yasakmış. Bu yüzden horon oynayanları hep imrenerek seyretmiş: “Onun aslı ‘horon tepmek’ değil, ‘horon etmek’tir ama horon oynamak da denir” diyerek tulum sesi duyduğunda kanının kaynadığını söylüyor. “Tulum sesi insanı hamsi gibi sallandırıyor” sözleriyle Karadenizlilerin klasik titreme hareketini yapıyor. En sevdiği Karadeniz türküsü ‘Çayeli’nden Öteye’yi Sinan Özen’le birlikte mırıldanıyor. Ve türkünün sonunda İTÜ öğretim üyelerinden Volkan Arslan’ın yaptığı sürpriz tulum ziyafetiyle coşuyoruz.
Çok salaş bir çay ocağında tahta bir taburede içilen çayın tadının hiçbir yerde bulunamayacağını söyleyen Yazıcı; çay demlenin püf noktalarını da şöyle anlatıyor: “Kireçsiz ve iyi suyu kaynatacaksınız. Demlik porselen olmalı. Kaynayan suyu hafifçe ısınmış demliğe dökeceksiniz. Çay hemen demlenmez, 20-25 dakika beklemeniz lazım. İşte o zaman güzel olur.”

Haberin Devamı

Bir tarafı sarı-kırmızı diğeri mavi-yeşil forma
ABDURRAHİM ALBAYRAK

Yaşam mücadelesiyle çocuk yaşta tanışan Türk futbolunun en renkli yöneticilerinden işadamı Abdurrahim Albayrak; ilkokul yıllarında kestane pişirip, simit satarmış. Ağaçtan telefon direkleri yapan amcasına yardım etmek için ağaçları soyup aldığı 25 kuruşun sevinciyle bir gün koşarken ayağı kaymış. Kendisi yere, 25 kuruşsa suya düşmüş. Abdurrahim Bey Rize’ye gittiğinde belki parasını bulabilir diye o yere hep bakarmış.
Neşeli kişiliğinde kuşkusuz Rizeli olmasının da etkisi büyük. Sarı-kırmızı renklere tutkun Abdurrahim Bey’e “Galatasaray ve Çaykur Rizespor maç yapsa, gönlünüzde hangi aslan yatar?” diye soruyorum. Böyle bir durumda bir tarafı sarı-kırmızı, diğeri mavi-yeşil forma yaptıracağını söylüyor.
Abdurrahim Bey’e “Galatasaray maçlarını izlerken dışarıdan bir gözle kendinizi nasıl anlatırsınız” diye soruyorum. Kendini kaybettiğini hatta zarar bile verdiğini söylüyor: “Maç 3-2, yanımda da tanımadığım bir hanımefendi. Bir-iki vurdum, kendisinden çok özür diliyorum. Oğlumu da tanıyan bu hanımefendi onu arayıp kendisini bırakmamı söylüyormuş” diye anlatıyor.

Haberin Devamı

İnsanları sert görünse de sıcaktır
SİNAN ÖZEN

Rize’nin Çayeli ilçesinde dünyaya gelen Sinan Özen’in çocukluğu babasının işi nedeniyle İzmit ve İstanbul arasında geçmiş. Çocukken yazın Rize’ye gitmeyi dört gözle bekleyen Sinan Bey’e, babası memleket eksikliğini hiçbir zaman hissettirmemiş. Sinan Bey; liseyi okuduğu Rize’de doğal yapının korunduğunu görmekten mutlu oluyor. En büyük üzüntüsüyse büyüklerinin hayatta olmaması. Rize’de sokaktaki sert mizaçlı insanların kalplerinin bile sımsıcak olduğunu söyleyen Sinan Bey’den Abdurrahim Bey’in sırrını öğreniyoruz. Tam 20 yıldır her çarşamba şirketlerinde misafirlerine mıhlamadan karalahana dolmasına, İspir kuru fasulyesinden mısır ekmeğine kadar pek çok yöresel lezzet ikram ediyormuş.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!