Karadeniz’i kadınlar anlatırsa

Kadın öykü yazarları, Karadeniz’e nasıl bakıyorlar?
Karadeniz, onların öykülerine nasıl yansımış?
İklimiyle, doğasıyla, insanıyla Karadeniz bir kitapta toplandı.

Haberin Devamı

Efnan Dervişoğlu’nun hazırladığı Kadın Öykülerinde Karadeniz’de, 23 öykü yazarının öykülerinin ışığında Karadeniz anlatılıyor.
Sel Yayıncılık, daha önce Hande Öğüt’ün hazırladığı Kadın Öykülerinde İstanbul ile yine Efnan Dervişoğlu’nun hazırladığı Kadın Öykülerinde Ankara’yı yayınlamıştı.
Kadın Öykülerinde Karadeniz kitabında yer alan 23 yazarın ve öykülerinin adı şöyle sıralanıyor:
Müfide Güzin Anadol / Babacan, Dilek Aslaner / Kıymalı, Erendiz Atasü / Bayburtlu, Gülseren Engin / Denize Bakmak, Fatma N. / Sema’nın Toprağı, Müge İplikçi / Yalnız, Zerrin Koç / Ben Sizi Çok Aradım Şükrü Bey, Esra Odman / İki İncir, Leyla Ruhan Okyay / Onlar Denize Karıştılar, Derya Önder / Tavara, Aysel Özakın Ingham / Sessiz Bir Dayanışma, Semra Özdamar / Kasırga’da Son Horon, Sevgi Özel / “Sorma Ne Haldeyim”, Kevser Ruhi / Kehribar Kadınlar, Dilber Saka / Deli Deniz, Yaşar Seyman / Yüreğim Baharlanır Karadeniz’de, Çiğdem Sezer / Apışarası Sokak, Aslı Solakoğlu / Hasmım Sinop, Yeşim Ustaoğlu / Fatma Teyze, Umran Uygun / Ganita, Saliha Yadigâr / Yaylalar, Sevda Yüksel / Avuçlarımda Kalan, Zeynep Aliye / Mavi Balina.
Antolojinin sonunda yazarların yaşamı ve eserleri üzerine kısa notlar var.
Dervişoğlu, sunumuna bir dörtlükle başlıyor:
“Karardi Karadeniz
Sardi dört yanimuzi
Bir gaybana sevdaluk
Alacak canimuzi”
“Hırçındır, delidir de gerçekten kara mıdır bu deniz? Belki de kıyısında büyüttüğü çocukları yurdun, dünyanın başka bölgelerine dağılmıştır da yağmurları üstüne yağdıran ve hep bekleyen bir deniz, bahtı kara bir ana olup çıkmıştır, kim bilir?”
Yinelediğim ve kesinlikle katıldığım bir düşünce.
Bir bölgeyi, bir kenti, insanlarını, özelliklerini edebiyat metinlerinden tanımak isterim. Gördüğüm, rastladığım gerçeğe hayal gücü katılmazsa tahammül edemem.
Karadeniz’i anlatan öykülerin içine yazarlar birçok hususu koymuşlar. Karadeniz’i okurken, gördüğünüz, bildiğiniz yerleri, okuduğunuz yazıları, dinlediğiniz türküleri, bu öyküler aracılığıyla zenginleştireceksiniz.
Öykülerde tanıklıkları, yaşantıları bulacağınız gibi, edebiyat kurgusu içinde burayı tanıyacaksınız.
Karadeniz ve Karadenizli kavramlarının, edebiyata yansıdığında, buranın tanındığını her okur fark edecek.
Doğanın sertliği altında hem sevecen bir insan, hem de hüzün vardır.
Müfide Güzin Anadol’da bu ortaya çıkar.
Gülseren Engin, bir balıkçı köyünde yaşayan kadınların, denizden çocuklarının ve kocalarının dönüşünü şöyle özetler: “Çarşaf gibi sularından bir çizgi çekerek, kayar gibi gelir tekneler. Pat patları ta uzaktan duyulur. Böyle günlerde balık doludur ağlar. Erkeklerimizin yüzü güler. Bizim de elbette... Hem kocalarımız, oğullarımız döndü diye seviniriz, hem de karnımız doyacak diye...”
Müge İplikçi, Trabzon’dan İstanbul’a gelen bir kızın, sevdiği erkekle karşılaşmasının sevimli, coşkulu anını yazmış.
Aysel Özakın Ingham, Sessiz Bir Dayanışma’da insan ilişkilerindeki bir yazarın gözlemleyeceği duyarlılığı anlatıyor.
Semra Özdamar, gerçekle hayalin birleştiği bir tip çiziyor.
Sevgi Özel, yeni Karadeniz’in insan çeşitlemelerini yapmış.
Karadeniz’in edebiyata yansımasını gösteren hoş bir antoloji.

KİTAPTAN

Haberin Devamı

BAYBURTLU / Erendiz Atasü’nün öyküsünden...

Haberin Devamı

Ustaları severim. Genç ve bıçkınlarını değil... Görmüş geçirmiş, kişinin özünü bir bakışta kavrayacak kadar çok insan tanımış, saçlarına kır düşmüş, belleri hafif bükülmüş orta yaşlılarını... Elleriyle iş gören insanları severim. El becerisinden yoksun tüm kişiler gibiyimdir, ayrı bir bilinçleri varmışçasına, şaşmadan, duraksamadan bir şeyler yaratan ellerdeki gizem büyüler beni. Bu ellerin yaşlı sahiplerini severim ben. (...)
Yaşlı ustalar başkadır. Hiçbir zaman boşanamayacağını sonunda kavrayabilmiş bir kocanın kadere boyun eğişi gibi kabullenmişlerdir işlerini. Ellerinden geldiğince hoş tutarlar onu. Bir düşleri varsa eğer, bu olsa olsa donatılmış bir akşam sofrasıdır. Yaşamanın ne çetin ceviz olduğunu kimse onlardan iyi bilemez. (...)
- Yaa, dedi Bayburtlu. Aramızda ortak bir yan bulmak onu sevindirmişti.
Karadeniz’in açık saçık türkülerine yansıyan doğallığıyla namus uğruna bıçak çektiren sert tutuculuğu arasındaki zıtlık, çocukluğumun geçtiği kentten uzak bir ses gibi yankılanıyordu belleğimde. İstanbul’da başı açık gezip Trabzon’da saçlarını sımsıkı örten, tombul beyaz kollarını yaz sıcağında yün hırkalarla gizleyen akça pakça, dolgun kalçalı, şen şakrak akraba kızları... Kim bilir, her biri şimdi nerelerde...
- İçtiysek ne olmuş, diye sürdürdü Bayburtlu. Kimsenin karısına, kızına kötü gözle mi baktık... O anda gözleri yazlık giysimin açık yakasına kaydı ve hemen çekti, suçüstü yakalanmışçasına kıpkırmızı kesildi. Yakamın gereğinden çok kaykıldığını ayrımsadım. İlahi Bayburtlu, aylardan beri kadın olduğumu duyumsamamıştım.

Haberin Devamı

DOĞAN HIZLAN’IN SEÇTİKLERİ

Bruno Nardini Leonardo Da Vinci Can
Hüseyin Rahmi Gürpınar Şık - Tutuşmuş Gönüller Everest
Edgar Allan Poe Bütün Öyküleri (3 Cilt) Dost
Ahmet Musaoğlu Küresel Isınma Tuzağı  Trabzon Belediyesi Yayınları
Steve Toltz Bütünün Bir Parçası Pegasus

Yazarın Tüm Yazıları