Karadeniz’de yunus yılı

Güncelleme Tarihi:

Karadeniz’de yunus yılı
Oluşturulma Tarihi: Ekim 28, 2007 00:00

Bu yıl Karadeniz’de balık az. Bazı balıkçılar yunusların küçük balıkları tükettiğini, yunus avcılığının serbest bırakılmasını istiyor. Karadeniz’e kıyısı bulunan altı ülke tarafından kurulan Karadeniz Ekosistemini İyileştirme Projesi BSERP’in Karadeniz Etkinlikleri Bölgesel Koordinatörü Nilüfer Akpınar ise asıl tehdit altındaki canlıların yunuslar olduğunu söylüyor. Akpınar’ın iddiasına göre dip ve uzatma ağlarla kalkan avcılığı yapanlar yakalanan yunusları denize geri bırakmayıp öldürüyor.

Bu yıl Karadeniz’de balık az. Balık her yıl da bir öncekini aratıyor. Palamut mevsimi ama palamuttan bu yıl eser yok. Lüferin İstanbul Boğazı’na doğru gelmesi bekleniyor ama bir türlü gelmiyor. Yakalanan lüfer miktarı av mevsimi başında tahmin edilenin çok altında. Karadeniz’de balık nesli ciddi bir tehlike altında. Deniz kirliliği buna yola açan en önemli neden. Kirlilik konusunda başta gelen suçlu sintine bırakan gemiler; sonra da yerleşim bölgelerinden denize bırakılan çöpler ve kimyasal atıklar. Deniz kirliliğine aşırı ve yanlış avlanma da eklenince durum günden güne içinden çıkılmaz hale geliyor.

Karadeniz’e kıyısı bulunan altı ülke Bulgaristan, Gürcistan, Romanya, Rusya, Türkiye ve Ukrayna alarm düğmesine 15 yıl önce bastı. 21 Nisan 1992’de Bükreş’te Karadeniz’in Kirliliğe Karşı Korunması Sözleşmesi imzalandı. 31 Ekim 1996’da da Karadeniz Stratejik Eylem Planı hazırlandı. Karadeniz’in korunması için ortak hareket başladı. Bu çalışmaya da "Karadeniz Ekosistemini İyileştirme Projesi" kısaca BSERP adı verildi. Bu proje çerçevesinde bilim adamları araştırmalar yaptı, kampanyalar düzenlendi ve sahil şeridinde yaşayanların bilinçlendirilmesi için her yıl etkinlikler düzendi.

Bu yıl da BSERP öncülüğünde 31 Ekim "Uluslararası Karadeniz Etkinlik Günü" olarak kutlanıyor. Bu etkinlik "Her damla değer katar" projesinin desteğiyle yapılıyor. Merkezi İstanbul’da bulunan Karadeniz Komisyonu’nun organize ettiği etkinliğin bu yılki ana teması, kirlilik ve aşırı balık avı nedeniyle Karadeniz’de yaşamları tehdit altın giren yunuslar. Ana tema olarak yunusların seçilmesinin başka bir nedeni de bazı balıkçıların balık azalmasında tek suçlu olarak onları görmesi ve yunusların küçük balıkları yiyerek azalmasına neden olduğunu ileri sürmeleri.

YUNUSLARIN KATİLLERİ

Karadeniz Etkinlikleri Bölgesel Koordinatörü Nilüfer Akpınar balıkçılarla aynı fikirde değil: "Bu bölgedeki ülkelerin balıkçıları Karadeniz’de yunusların sayılarının arttığını, bu nedenle az balık çıktığını öne sürüyorlar. Yunus avının serbest bırakılmasını istiyorlar. Bu, bir cinayet olur. Uluslararası anlaşmalar gereği, yunus avı 1983’ten bu yana tüm Karadeniz’de yasak. Yunusların kayda değer bir ekonomik değeri yok. Ayrıca balık değil, memeli. İki yılda bir 11 ay gebe kalıp tek bir yavru doğuran ve yavrusunu 4-6 ay süreyle emzirerek büyüten yunusların sayılarının aşırı artmış olması mümkün değil. Tam tersine Karadeniz’de yunusların bollaşması ekosistemin iyileştiğine dair olumlu bir sinyal olurdu. Ancak yunusların yaşamı birçok nedenle tehdit altında. Yunusların en büyük katili Karadeniz’de kuraldışı avlanma yapan balıkçılar."

HER YIL 2-3 BİN YUNUS ÖLÜYOR

Akpınar’a göre, yunusların sayısı artmak şöyle dursun azalıyor. Karadeniz havzasında her yıl 2-3 bin yunus ölüyor. Üstelik yunusların bir başka ölüm nedeni de deniz kirliliği. Çünkü her yıl binlerce ton nitrojen ve fosfat kalıntısı hiçbir arıtma uygulanmadan doğrudan Karadeniz’e dökülüyor. "Karadeniz kıyılarındaki fabrikaların birçoğunda arıtma tesisi yok. Karadeniz ekosistemi 1970 ve 1980’lerde yüksek orandaki azot ve fosfor kalıntıları nedeniyle ciddi zarar gördü. Bu atıklar planktonların çoğalmasını sağladı. Ayrıca, ABD’nin doğu kıyılarından yük gemilerinin su deposunda Karadeniz’e kadar gelen ’Mnemiopsis leidyi’ adlı taraklı denizanası 1984-1996 arası doğal dengeyi çok bozdu. Zooplankton ile balık yumurtalarını yiyerek birçok balık türüne ve özellikle de hamsi popülasyonuna çok ciddi zarar verdi. Beslenme bakımından hamsiye bağımlı mezgit, uskumru, kalkan ve palamutun da azalmasına yol açtı. 1996’da yine ABD kıyılarından gelen beroe ovata türü bir başka denizanası ise Mnemiopsis leidyi’leri yiyerek doğal dengeyi eski haline getirdi. Kısacası hamsi seven denizanası türünden kurtuluyoruz."

KARADENİZ’DEKİ ÜÇ YUNUS TÜRÜ

Mutur (Phocoena phocoena): Genellikle sığ sularda ve kıyılara yakın yaşıyor. Vücudu diğer yunuslara göre daha toparlak, kafası küçük. Koyu gri, siyah, kül renginde. Karın bölgesi açık beyaz. Boyu 1,5 metre civarında, ağırlığı 40-86 kilogram. Sadece Karadeniz’de yaşıyor. Ege ve Marmara denizlerinde nadiren görülür, balıkla beslenir. Tercihi mezgit ve istavrittir. 7-8’lik gruplar halinde dolaşır. Türkiye kıyılarında ilkbaharda yapılan kalkan avcılığı sırasında popülasyonundan önemli miktarda kayıp verir.

Afalina (Tursiops truncatus): Türkiye’de genellikle kıyılara yakın bölgelerde yaşar. Vücudu torpil gibidir. Kısa burunlu, gri-siyah renklerdedir. Karın bölümü gri-beyazdır. Balıklarla, karides ve kafadanbacaklılarla beslenir. Özellikle tekir, barbunya, hamsi, istavrit yer. 2-4 metre boyundadır, 650 kilo ağırlığa yaklaşır. En fazla 20’lik gruplar halinde dolaşır. Deniz araçlarıyla yarış etmeyi sever. Ağlara takılarak öldükleri sık sık görülür.

Tırtak (Delphinus delphis): Türkiye’nin tüm kıyılarında rastlanır. İnce ve uzundur. Üst bölümü koyu gri ya da siyah, karın kısmı beyazdır. Bazılarının başının altı krem veya portakal renkli, başının arka kısmı ise soluk gridir. Boyu 2,5 metreye, ağırlığı ise 135 kilograma ulaşabilir. Balık ve diğer deniz canlılarıyla beslenir. Mürekkepbalığı sever.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!