Karaçi nerede?

Geçen sene birkaç haftalığına iş için şehir dışına çıktığımda, Karaçi hasretime dayanamayıp kaçmıştı.

Ben döndükten bir hafta sonra uluyarak kapıda bitivermişti. Kışın da bir kere apartmanın içine kaçmıştı, gecenin köründe en üst kattan ulumasını duyunca gidip kurtardım. Anlayacağınız bu konuda hassas ve tedbirliyiz.

Geçen hafta iki günlük kısa bir tatile çıktık. Ev çok sıcak olmasın, çocuklar hava alsın diye de çalışma odasının balkon kapısını açık bıraktık. Kedilere bakmaya gelen veterinerler iki gün boyunca Karaçi’yi göremeyince panik olmuşlar. İkinci kattaki balkondan atladı sanmışlar. Eve gelen yardımcı da bulamamış. Hatta o, istediği zaman balkondan gidip, keyfi olunca döndüğünü iddia ediyor. Tek tesellileri, içeriği azalan mama kabı olmuş.

İşte benim sihirbaz kedim! Bu evdeki bütün zulalarını biliyorum Karaçi’nin. İlk zamanlar ben de panik oluyordum ama biraz sabır ve dikkatli gözlemle bütün noktalarını öğrendim. Saklandığında elimle koymuş gibi buluyorum artık. En tahmin etmeyeceğiniz, aslında en kolay yerlerden çıkıyor. Mesela, evde temizlik varken yatağa “saklanıyor”. Yorganla yatak arasına girip yastıkların yanına yatıyor. Dışarıdan bakınca yastıktan ayırt edemiyorsunuz. Bakmak değil, görmek lazım dedikleri bu olsa gerek.

Efe sohbetleri

Efe’nin sabah gezmeleri benden soruluyor. Akşamları babası çıkarıyor. Hafta sonları da onunla. Her sabah aynı yerlere gide gele, karşılaştığım köpek sahipleriyle arkadaş oldum yıllar içinde. Ayaküstü neler konuşuyoruz neler... Ergenekon’dan keneye, diyet mamadan ekonomik krize uzanan geniş bir yelpazemiz var.

Bu sohbet anları dışarıdan komik gözüküyor olabilir. Bir tarafta her ağaç dibine, her otomobil lastiğine çiş yapan köpekler, bir tarafta biz sohbette; gözlerimiz her an köpeklerde. Ne kadar hararetli de konuşsak ara ara kurulmuş makine gibi bölünüyoruz: Kaka. Kendimi kovboy filmlerindeki eli silahlı adamlara benzetiyorum bazen. Bir elimde sabah kahvem, diğerinde bir poşet, aportta bekliyorum. Efe kakasını yapsın da, hemen toplayayım.

Buzdolabı poşetleri bu iş için çok pratik. Hem 50’li, 100’lü paketlerde satılıyorlar hem de market poşetlerine göre küçük ve ince oldukları için doğaya daha az zarar verdiğimi düşünüyorum. Marketlerin torbalarını da değerlendirmek mümkün. Fakat market poşetlerinin altı veya köşeleri yapıştırma yerlerinden çok kolay deliniyor. Eğer daha önce kullandığınız bir naylon torbaysa, mutlaka kontrol edin. Kakayı torbaya alıyorum derken avuçlamanız işten bile değil!

Bu sene İkea’nın evcil hayvan reyonunda, rulo halinde dışkı toplama poşetleri satılmaya başladı. Yakın zamanda büyük marketlerin evcil hayvan reyonlarında da görmeye başladım bu poşetleri. İyi bir şey. Çevreye ve birlikte yaşadıklarınıza karşı saygılı olmak istiyorsanız, her türlü imkàn mevcut!
Yazarın Tüm Yazıları