Kandil kutlaması konserle olur mu?

KANDİL gecesi ne yapılır?

Ne yapılacak? Televizyonlar ‘mevlit’ yayını yapar ve millet de huşu içinde bu yayını izler.

Başka?

Başka bir şey yoktur.

Peki bu, dinin emri midir?

Din, kandil gecelerinde ‘mevlit’ dışında bir etkinliğe izin vermez mi?

Kandil coşkusunu, neşesini yansıtacak ‘mevlit’ dışında başka bir etkinlik yapılamaz mı?

Modern yaklaşımlara açık ilahiyatçılar, bu soruya ‘Tabii ki yapılabilir’ yanıtını veriyorlar.

Peki eğer din, farklı kutlama biçimlerine kapalı değilse, neden yeni bir kutlama formu ortaya çıkarılamıyor?

Ben bu sorunun yanıtını İslam toplumunun, henüz ‘kent yaşamı’ ile tam olarak tanışamamış olmasında buluyorum.

Unutmayalım:

Sofistike törenler, incelikli organizasyonlar ancak kentli toplumların işidir.

***

Batı’da cenaze törenlerinde gördüğümüz ‘ağırbaşlı zarafet’ ya da düğün törenlerinde rastladığımız ‘göz alıcı özen’, sanıldığının aksine Hıristiyanlık’tan değil Hıristiyanların kentli oluşundan kaynaklanıyor.

Tıpkı bizdeki sakilliğin dinden değil, dine inananların çoğunluğunun köylülüğünden kaynaklandığı gibi.

Aksi takdirde Müslümanlık uygulamalarının, Batı’ya gittikçe daha incelikli formlar kazandığı gerçeğini nasıl izah edebiliriz?

Mesela...

Makedonya’da dini bayramlarda, kentin en büyük tiyatrosunda, senfoni orkestrası eşliğinde kadın-erkek karışık korolarla yapılan bayram kutlamalarındaki inceliği nasıl açıklarız?

***

Geçen Berat Kandili’nde Samanyolu Televizyonu’nda yayınlanan ‘Kandil Özel Programı’, farklı kandil kutlama arayışının ülkemizdeki ilk örneği gibiydi.

Büyük bir konser salonunda toplumun değişik kesimlerinden kadınlar ve erkekler buluşup, ünlü sanatçıların söylediği ‘ilahi’ formundaki türkü ve şarkıları dinlediler.

Böylece kandil coşkusu, farklı bir formla yaşanmış oldu.

‘İlle de mevlit’ yaklaşımının ilk kez dışına çıkıldı.

‘Gelenek demek din demektir’ anlayışına saplanıp kalmanın gereksizliği ortaya çıktı.

‘Özlem duyulan yeni bir form bulundu’ müjdesini vermiyorum.

Sadece arayışın başladığını muştuluyorum.

Kutlu olsun.

Bir sırrı açıklıyorum: Gülen için istek şarkı

SAMANYOLU
Televizyonu’ndaki ‘Kandil Özel Programı’nda ‘Gülay’ adlı sanatçı da sahne aldı ve gecenin ruhuna uygun ilahiler seslendirdi.

Ancak ‘genel istek’ üzerine, gecenin ruhuna pek uygun düşmeyen bir türküyü de söyledi.

O türkü, ‘gelmeyen sevgili’ye seslenen ‘Sen Gelmez Oldun’ türküsüydü.

Peki ‘Kandil gecesi’, dünyevi aşktan söz eden bu içli Azeri türküsünün genel istek alması neyin nesiydi?

Bu sorunun yanıtını, dünkü Zaman’da Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı’nın yazısını okurken buldum.

Şöyle diyor Dumanlı:

‘Gülay’ın seslendirdiği ‘Sen Gelmez Oldun’ şarkısı bir şarkı olmaktan çıkıyor, uhrevi bir hasret havasına bürünüyor.’

İşte bu cümle, beynimde şimşeklerin çakmasına neden oldu.

Özellikle ‘uhrevi’ ve ‘hasret’ sözcüklerinden ‘şifre’yi çaktım.

Ve şöyle dedim:

‘Tamam, buldum! İçli Azeri türküsü Fethullah Gülen için söylenmiştir.’

***

Şimdi lütfen, ‘Sen Gelmez Oldun’ türküsünün şu sözlerini, hep birlikte, bu bilgi ışığında okuyalım:

‘Deyiptin baharda görüşelim / Bahar geldi geçti sen gelmez oldun / Yaradan eşkine ne olur dön / Kuşlar kondu göçtü, sen gelmez oldun. / Biz bu sonbaharda buluşacaktık / Bahar geldi geçti, sen gelmez oldun. / Demiştin kapına gelirim diye / Kulağım kapıda, ses vermez oldun / Boş yere mi yemin ettik ikimiz / Kuşlar yuva kurdu, sen gelmez oldun.’
Yazarın Tüm Yazıları