Kan davası yaparım

Güncelleme Tarihi:

Kan davası yaparım
Oluşturulma Tarihi: Haziran 07, 1998 00:00

Haberin Devamı

Virajı alamayan ve kaldırım taşlarına çarpa çarpa giden bir araba, bakıcısının dolaştırdığı bebek arabasına vurdu. Kazada ölen 3 aylık Emine'nin babası Hikmet Çavuşoğlu kızının intikamını almak için yemin etti.

Gurbetçi Hikmet Çavuşoğlu, yıllardır yaşadığı Almanya'dan kesin dönüş yaptığında, kendisinden 22 yaş küçük Litvanyalı bir güzelle evleneceğini, aklından bile geçirmiyordu belki de. Çünkü, boşandığı Türk eşi ve iki çocuğunu orada bırakmış, Almanya'dan acı hatıralarla dönmüştü. Litvanyalı Olga ile karşılaştığı 1996 yılında, yeniden evlenmeyi kafasına koydu. Dediğini de yaptı. Bu mutlu evliliklerinden Emine adını verdikleri, bir kız çocukları dünyaya geldi. Eşi de, kendisi de turizmcilik yaptığı için, çalışan her anne-baba gibi, bebeklerini bir bakıcıya emanet etmekte sakınca görmedi. Bakıcı iyi biriydi. Bebeği, kendi yavrularından ayırmıyordu. Ta ki, trafik canavarı onları ayırana kadar.

Ehliyetsiz sürücü iddiası

Lara yolunda bebek arabasının içinde can veren 3 aylık bebeğin, babası ve annesinin tüm dünyası karardı. Acılı çift, bakıcı ve görgü tanıklarının ifadesine dayanarak, aracın sürücüsünün ehliyetsiz Yasemin Mayuk adında bir kadın olduğunu söyleyip duruyordu. Oysa, tutuklanan, Mayuk'un arkadaşı, Antalya'nın tanınmış ailelerinden birinin oğlu Mehmet Engin'di. Bu gencin, kaza sırasında direksiyonda oturduğunun söylenmesi, bebeklerini kaybeden aileyi çıldırtmaya yetti. Onlar şimdi, Yasemin Mayuk'un ortaya çıkıp, ‘‘İtiraf ediyorum. Direksiyonda ben vardım’’ demesini bekliyor. Peki, demezse ne olacak? Buna Hikmet Çavuşoğlu, hiç de onaylamadığımız şu sözlerle karşılık veriyor: ‘‘Ben de çocuğuma karşılık, onlardan bir can alacağım. Bunu açık açık söylüyorum. Onlardan birini öldüreceğim. Yakınlarını, kızını, çocuğunu. Yani, birini öldürüp, aynı acıyı onlara çektireceğim.’’

Çavuşoğlu'nun sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:

Bebeğinizi neden bakıcıya verdiniz ?

Eşim Roman şirketine ait seyahat acentesinde çalışıyor. Ben de aynı şirketin otelinde, genel müdürüm. İkimiz de çalıştığımız için, yakınımızda oturan bir bayanı, bakıcı tuttuk. Çok iyi bir kadındı. Biz, nasıl bakıyorsak, o da öyle bakıyordu.

Kaza nasıl olmuş?

Bakıcıya çocuğun ihtiyaçlarını karşılaması için evimizin anahtarını da veriyorduk. O gün evden bebek arabasını alıp, yakındaki pazara kendi iki çocuğuyla birlikte alış verişe gitmiş. Pazarı yaptıktan sonra, geri dönüş yolunda 12.00 sıralarında kaza olmuş. Eski Lara Yolu'nda, yolun birini geçip orta refüjde durmuşlar. Tam bu sırada, hızlı olduğu için virajı alamayan bir araç, refüjün kenarındaki kaldırım taşlarına çarpa çarpa gelip, bizimkilere vurmuş.

Kazayı size kim haber verdi?

Otelde toplantıdaydım. Kaçakçılık ve İstihbarat Şube Müdürü Sahir Bey'in beni aradığını söylediler. Sahir Bey, ‘‘Senin çocuğun nerede?’’ diye sorunca, gözlerim açıldı. Ne olduğunu sordum. Emine'ye bir arabanın çarptığını, hastaneye kaldırıldığını söyledi. Patronum, eşim ve ben hastaneye gittik. Kapıda beni gören emniyetten arkadaş-lar, ‘‘Başınız sağolsun’’ deyince, yıkıldım. Kızımın cese-dini gördükten sonra, kazanın nasıl olduğunu araştırdım.

Kazadan sonra birilerini aramış

Aracı kim kullanıyormuş?

Görgü tanıkları başta, bakıcı ve çocukları da, aracı sarışın bir bayanın kullandığını söylediler. Bakıcının yaralı çocuğu, hastanede kendine geldikten sonra, ‘‘Bize bir kadın çarptı. Getirin onu parçalayacağım’’ demiş. Çünkü, o kadın kazayı yaptıktan sonra, duran araçtan inmiş ve hemen telefona sarılıp, birilerini aramış.

Fakat kaza ile ilgili bir erkek sürücü tutuklandı

İşte onu anlatıyorum. Kardeşimle birlikte Lara Karakolu'na gittik. İfademizi alan polis memurunun, aldığı ifadeden şüphelendim. Çünkü, bana bir şey sormadan sürekli yazıyordu. Bir ara masanın üzerindeki ehliyet dikkatimi çekti. O ana kadar, kızıma çarpan aracın sürücüsünün bayan olduğunu biliyordum. Ancak, ehliyet bir erkeğe aitti. Kimin diye sordum. Kaza yapana ait olduğunu söyleyince, kazayı bir kadının yaptığını söyleyip, itiraz ettim. Bana, ‘‘Sen, bayanı mayanı ne karıştırıyorsun?’’ diye bağırdı. Adamın nerede olduğunu sorduğumda ise elinden yaralandığı için hastaneye gönderdiklerini söyledi. Daha sonra, ‘‘Böyle, günde 20 tane kaza oluyor. Kaza yapan, komşumuz Gaziantep Restoran'ın sahibinin oğludur. Bunlar iyi insanlar’’ dedi.

Polisin olayı örtbas etmek istediğini mi söylüyorsunuz?

Evet. Çünkü, görgü tanıkları kazanın refüjde, polis yolun ortasında olduğunu söylüyor. Üstelik, tanıkların söyledikleri ile karakolda polisin yazdığı ifadeler birbirini tutmuyor. Ayrıca, kadının kazadan sonra cep telefonuyla aradığı kişi, nasıl oluyor da polislerle birlikte olay yerine geliyor. Polis, sonradan ehliyeti olmadığını öğrendiğim o kadını, olay yerinden uzaklaştırıp, araba sahibi genci aracı kullanıyormuş gibi gösteriyor. Ortada bir ölü varken, o genç sonra ortadan kayboluyor. Nerede diyorum. SSK'ya gittiğini söylüyorlar. Orada kaydını bile bulamadım. Başka hastanelere soruyorum, yine yok.

Raporu okumak istedim

Polis, komşuları diye neden suçluyu korusun ki?

Bakın anlatayım. Kazadan bir gün sonra kardeşimle birlikte yine Lara Karakolu'na gittik. Amacım karakol amiri ile konuşmaktı. Sarı Mahmut lakaplı amire, ‘‘Ben emniyetin yeminli tercümanıyım. Polis dostuyum. Bu kazanın nasıl olduğu konusunda bana yardımcı olur musunuz?’’ dedim. Kaza raporunu okumak istedim. Raporu vermeyip, kendisi okudu. Kazayı yaptığı söylenen gencin ortalıklarda olmadığını, niçin gözaltına almadıklarını sordum. Bana bağırdı. Ben de ona küfrettim. Üzerime yürüdü. Yaşlı bir polis, acımızın büyük olduğunu söyleyip, bizi oradan uzaklaştırdı.

Size para teklif edildiği doğru mu?

Karakolda ifade verip çıktığımda, dışarıda birtakım kişiler vardı. Bana, ‘‘Olan olmuş. Kız sürücü, erkek sürücü olayını karıştırma. Bu işi kapatalım’’ deyip 15 milyar lira teklif ettiler. Bende onlara, benim çocuğumu geri getirin, ben size 50 milyar lira vereyim dedim. Kazayı yapan kadın, tutuklanan erkeğin sevgilisiymiş. Onu korumaya çalışıyorlar.

Bundan sonra ne yapmayı planlıyorsunuz?

Bu kadının kazayı işlediği ortaya çıkmazsa, pılımı pırtımı toplayıp ben de Letonya vatandaşlığına geçeceğim. Eşimin memleketine gidip, oraya iltica edeceğim. Bir Türk olarak, olanlardan utanıyorum. Bir insanın parası varsa, her şeyi yaptırabildiğini gördüm. Türk adaleti gerçek suçluyu bulmazsa, kendi kanunlarımı uygulayacağım.

Nasıl yani?

Ben de çocuğuma karşılık, onlardan bir tane can alacağım. Bunu açık açık söylüyorum. Onlardan birini öldüreceğim. Yakınlarını, kızını, çocuğunu. Yani, birini öldürüp, aynı acıyı onlara çektireceğim. Ama şimdi sabrediyorum ve bekliyorum. Adaletin vereceği karara göre hareket edeceğim.






Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!