Doğukan Manço: “Anahtar kelime: Üretim”

Güncelleme Tarihi:

Doğukan Manço: “Anahtar kelime: Üretim”
Oluşturulma Tarihi: Şubat 20, 2017 10:51

Birçoğumuz onu Barış Manço’nun oğlu olarak tanıdık. Zamanla kariyeri babası gibi müzikte ilerledi ama bambaşka bir tarzda. Survivor, Dj’lik, motor sporları derken artık hepimiz onun adını, önüne tanıtıcı ifadeler koymaya gerek duymadan anmaya başladık. Şimdi de bu sayfalarda kariyerini ve gelecek planlarını anlatıyor. Doğukan Manço kampüste!

Haberin Devamı

Müzik ile ilişkinizin piyano ve gitar dersleri ile başladığını okuyoruz genelde ama şüphesiz bu bağ genlerle de aktarıldı. Barış Manço’nun oğlu olmak nasıl bir his? Çünkü onu hepimiz çok özlüyoruz ve size, şu an ilerlemekte olduğunuz yola katkılarını merak ediyoruz.

İşin aslı babam da annem de Batıkan ile bana birtakım değerler kazandırmak, müzikle ilişkimizi geliştirmek adına dersler aldırdılar. Bunların içinde piyano dersi de vardı. Zamanla o hocalarla çok da yol kat edemediğimi ancak babam ile baş başa kaldığımda müziğe ilgi duyduğumu fark ettim. O dönemde piyanoda yol kat edip gitara başlayıncaya kadar farklı türleri dinleyen iyi bir dinleyiciydim. Hatta o dönemler amatör müzik editleme programları çıkmış ve onları kullanmaya başlamıştım. Bir de ses sistemi merakım vardı ki, hâlâ var. Babamın sağlığında odamda 2000w gücünde on hoparlör üç amfiden oluşan bir ses sistemim vardı. Şikayetler genelde arka caddedeki binalardan gelirdi.☺

Haberin Devamı

Genleri bilemem ama kulağımı babamla stüdyolara gide gele geliştirdiğim doğrudur. Müzik bir zevk meselesi olduğu için o alandaki çalışmalarımın başarılı olup olmadığı tabii ki dinleyicinin taktirine kalır, ancak çalışmalarımda babamın kat ettiği yolları örnek alıyorum. Bu da kendi tarzımı oluşturmamda bir pusula etkisi yaratıyor. Daha seçici olup, ince eleyip sık dokumamı sağlıyor.

 

Evinizde müzik de eksik olmamıştır mutlaka. Kimleri dinleyerek büyüdünüz?

Alışılmışın dışında ben çocukluğumda klasik müzik dinlemeyi severdim. Mozart ve Beethoven senfonilerinden tutun, Vivaldi’den Dört Mevsim’e kadar hepsini dinlerdim. Sonra her ne olduysa doksanlı yılların başında dünyayı kasıp kavuran Dr.Alban, MC Hammer’lar girdi hayatıma. Acid müzik, Technotronics falan derken bugün editlemekte olduğum müziklere kadar her türlü hit müziği arşivlemeye başladım.

Doğukan Manço: “Anahtar kelime: Üretim”

Haberin Devamı

Profesyonel yolculuğunuz radyoculuk ile başladı. Bu zaman dilimi size neler kattı, neler öğretti?

Orta okul bitip liseye başlarken Galatasaray’dan çıkıp Marmara Radyo TV Gazetecilik Anadolu Teknik Lisesi’ne girmiştim. O sırada uygulamalı dersleri stajyer olarak profesyonel mecralarda pekiştirmiştim. Böcek Yapım, Kiss FM ve Radyo Marmara’da çalışarak bu alanlardaki profesyonel adımlarımı attım. On senenin sonunda ise stüdyoda dinleyicilere yaptığım programları radyodan sahneye canlı olarak taşıma kararı aldım. Bu sayede eğitimini aldığım Disk Jockey’lik kariyerim sahnede de başlamış oldu. Her şeyden önce yaptığım işlerde eğitimli kadar alaylı da olduğum için hızlı geliştim ve teorik derslerini almış olmam da beni bilinçli ve güçlü kıldı. Hem okullu hem alaylı olmak büyük avantaj. Yaptığım işi doğru yaptığımı bilerek, yaşadığım her şeyi tecrübe sayarak bugüne kadar geldim.

 

Haberin Devamı

Sizi dönem dönem DJ kabinlerinde görmeye başladığımızda 2000’lerin sonlarına gelmiştik. 2012’de ise ilk single çıktı. Hisleriniz nasıldı? Endişeleriniz oldu mu? Nasıldı o süreç?

2012 yılına kadar kendi çapımda amatör remixler yapıyordum ama piyasadaki DJ’lerden farkım olmasını istiyordum. Bunun için ne yapmam gerektiğini düşündüğümde ortaya çıkan anahtar kelime şuydu: Üretim. Birtakım çalışmalar üretip bunu insanlarla paylaşmam gerektiğine kanaat getirdim ve cesaretimi toplayıp ilk adımımı attım. Zaman geçtikçe kendimi geliştirip daha iyisini yapmaya çalıştım. Kimisi çok sevildi kimisi daha az sevildi ama dedim ya, bu iş zevk meselesi. :)

 

İlk singleınızda babanızın şarkısına remixlemiştiniz ve beğenilmişti. Tekrar böyle bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?

Haberin Devamı

İlk singleı babamın şarkılarından birisini seçmemin sebebi, aslında onun yolunu izliyor olmamdı. Nick the Chopper 1976’da çıkmıştı ve babam 1979’da Nick The Chopper’ı remixleyerek Türkiye’de bir ilke imza atmıştı ve 1998’de aynı şarkıyı Türkçe sözler katarak yeniden düzenlemişti. Bu adımları bana güç verdi. İnsanlar remix nedir bilmezken bu adam böyle bir şey yaptı. Demek ki buradaki anahtar kelimeler, cesaret ve yenilikçilik diye düşündüm. Aynı parçayı yeniden düzenlemek istedim. Çünkü olay cesaret edip yenilik katmaktaydı. Tekrar böyle bir çalışma yapmayı tabii ki düşünüyorum. Beni takip edin fena sürprizlerim olacak!

 

Sosyal medyada kardeşinizle birbirinize verdiğiniz desteğe sürekli şahit oluyoruz. Farklı alanlarda ilerliyor olsanız da hep yan yanasınız. Bunun müziğinize de katkısı oluyordur mutlaka. Bu destek, bu bağ sizin için nerede duruyor?

Haberin Devamı

Batıkan ile zevklerimiz isimlerimiz kadar zıttır ama kuvvetli bir ruh bağımız vardır. Batıkan ile kavga etmeyeli herhalde yirmi yıldan fazla olmuştur. Son zamanlarda hayata dair planlarımız da bağımız da daha kuvvetlendi. Birbirimizin desteğini daha çok hissediyoruz.  Amma velakin müzik konusunda hiç mi hiç uyuşmuyoruz, zevk meselesi konusu kardeş de olsan devreye giriyor. ☺

Doğukan Manço: “Anahtar kelime: Üretim”

Drift ve motosiklet tutkunu olduğunuzu biliyoruz. Bu tutkunun çıkış noktası nedir?
Çocukluğumdan bu yana müzikten daha tutkulu olduğum iki alan vardı. Birisi extreme sporlar diğeri ise motor sporlarıydı. Beş yaşında amatör olarak kartinge başladım. On beş yaşında profesyonel olarak yarıştım. On sekiz yaşıma geldiğimde rally eğitimlerine katılıp yarışmaya başladım. Babamın aramızdan ayrılışıyla hayatımdaki bütün ilgi alanlarıma ara verdim. Maddi, manevi o dönem öyle gelişti. Sadece okulumu bitirmem gerektiğini biliyordum. Aslına bakarsak benim için hayatın güzel tarafları 1999’da dondurulup mezun olduktan sonra yeniden başladı diyebiliriz. Kendimi maddi yönden biraz toparlayınca mezuniyetin ardından 2009 yılında Türkiye’ye dönüp yeniden yarış arabası alarak pistlere döndüm. Motosiklet de severim ama annem müsaade etmiyor. Kaç yaşına gelirsem geleyim özellikle bu konuda anne sözünden çıkamıyorum işte. Dört teker olsun da ne yaparsan yap dedi, ben de arabayı iki tekerde sürüyorum ona inat. :)

 

Survivor’dan sonra başka bir yarışma programından teklif aldınız mı? Yer almak ister miydiniz?

Survivor istisnai bir programdı. Beni aynı şartlarda zorlayacak bir yarışma olduğunu görürsem o zaman değerlendiririm belki. Söz konusu yarışma ise şimdilik pistler beni bekler.

 

Daha önce cover yaparken son singleınızda söz yazarlığı da yaptınız. Bundan sonraki çalışmalarınızda da söz, beste tarafında devam edecek misiniz?

Aramızda kalsın ama söz yazarlığını mecburiyetten yaptım. ☺ Çünkü o dönem çok araştırmama rağmen içime sinen başka bir şarkı bulamamıştım. “Yoksa ne yapalım yani? Kendi şarkımızı yazarız,” dedim ve Hande Ünsal ile birlikte oturup yazdık. Daha önce öğrencilik hayatımda karşılaştığım zorluklarda tecrübe ettiğim bir gerçek vardı. İş başa düşünce insan birçok şeyi kendi başına da yapabiliyor. Bundan sonra müzik yaptığım sürece yazabilirim de. Şartlar gösterecek. 

 

Beraber çalışmaktan keyif alacağınız Türk sanatçılar var mı? Nasıl bir proje olmasını istersiniz?

Olmaz mı? Son dönemde heyecanlandığım projeleri de üretmeye devam ediyoruz. İşin sürprizi kaçmasın, isim söylemeyeyim ama rock ve hip hop alanlarında iyi müzisyenlerle görüşme halindeyim.

 

Doğukan Manço’nun bugünkü playlistinin en popüler üç parçası hangisi?

Benim listemdeki en popüler üç parça: Lambaya Püf De (Remix) , Zühtü ve Sarı Çizmeli Mehmet Ağa (Remix).

 

Size göre gelmiş geçmiş en iyi üç yerli ve yabancı albüm hangisiydi?

Şimdi “Mabam olduğu icin söylemiyorum” klişesi ile gireceğim konuya ama benim için olduğu kadar müzikle ilgilenen müzisyen, dinleyici herkesin en iyileri arasında yer alan, gelmiş geçmiş en iyi albüm Barış Manço’nun 1981’de yayınlanan “Sözüm Meclisten Dışarı” albümüdür. Yabancılardan ise Michael Jackson’ın “Thriller” albümü efsanedir. Ve yine yerli albümlerde MFÖ’nün “Ele Güne Karşı” albümü de benim en iyiler listemde ilk sıralarda.

 

Güzel bir noktaya ilerliyorsunuz. Bundan sonrası için planlarınız neler?

DJ’liği severek yapıyorum, profesyonel açıdan bakarsak diğer birçok meslek gibi tek düze gitmiyor. Dünyayı sürekli takip edip değişen trendler ile birlikte yenilenmek ve üretim yapmak gerekiyor. Ayrıca bu benim için sadece iş değil. Hobimi meslek edindiğim için şanslıyım. Ve hayatımın her anında müzik olduğu için de dersimi çalışıp yenilikler getiriyorum. Kariyerim açısından yeni dönem için televizyona yönelik projeler de yapıyorum. Kısa zaman içerisinde ekranda da daha çok görüşeceğiz. Bu da çok heyecan verici benim için. Bunun dışında hem motor sporlarına devam ediyor hem de müzik çalışmalarımı gerçekleştiriyor olacağım. 2017’nin benim için daha da çok çalıştığım daha çok müzikli bir yıl olmasını planlıyorum.

 

Röportaj: Erkmen Özbıçakçı

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!