Kalıcılar ve gidiciler

Acaba bugün nasıl bir yazı istersiniz?

Bayram münasebetiyle şöyle hafif bir şey mi olsun?

‘‘A kızım, sen ne zaman ağır yazdın?’’ dediğinizi duyar gibi oluyorum.

Yazmışımdır.

Ama şöyle:

Ağırlık illa ciddiyet demek değildir biliyorsunuz; kimilerinin sindirmekte zorluk çektiği çok yazım olmuştur.

Bugün hafif bir şey olsun dediğim, hem sizi her zamanki gibi derin düşüncelere gark etmesin, hem de ona buna dokunmasın.

Annemden bahsetmedim mesela çoktandır.

Gerçi haşá... Bana göre annemin dahil olduğu hiçbir konu hafif olamaz. Ama yazının içine anne, sevgili, kedi falan girdi mi otomatikman hafif addediliyor.

Fakat nasıl addedilirse addedilsin yazmak zorundayım. Adalet duygumdan ötürü.

Misal, şimdi Tayyip Erdoğan'ın, okuma, yani yakın gözlüğünü takıp sokağa çıktığını, sonra ‘‘A, gözüme bir şey oldu’’ dediğini duysam yazmaz mıyım? Yazarım. Anneminkini neden örtbas edeyim?

Diyeceksiniz ki, ‘‘Tamam, bunu Tayyip Erdoğan'ın yapması ilgimizi çeker ama annenden bize ne?’’

Haklısınız.

Lakin anneminkini yazacağım ki, Erdoğan'a yüzüm olsun.

*

Gözlükten laf açılmışken...

Başkaları da bizdeki boyutta bir gözlük sorunu yaşıyorlar mıdır, bayağı merak ediyorum.

Hepimizin en az iki gözlüğü var ama hiçbirimizinki gözümüzde değil nedense. Sehpanın üzerinde. Ailecek bir araya geldiğimizde bit pazarındaki gözlük tezgáhına dönüyor sehpa. Hani deneye deneye göze en uygun olanın seçildiği tezgáhlar...

Bizim yaptığımız da bu.

Gerektiğinde herkes ortadan bir gözlük alıp takıyor, bakıyor... Yok. Yenisini alıp takıyor, yine bakıyor... Iıh, bu da değil.

Kimse gözlüğünü dışarıdan bakınca tanımadığı için, takıp denemeden bir kerede çekip alan yok.

İnsanın gözlüğüyle, gözüne takmanın ötesinde bir ilişkisi olması lazım. Arada eline alıp evirip çevirecek, sapına şusuna busuna bakacaksın. Yoksa bizim gibi olursun.

Biraradalığımızın sonundaki tablo şu:

Ablam anneminkini atmış çantasına gitmiş, annem benimkini takmış televizyon seyretmeye çalışıyor, ben ablamınkini takıp takıp çıkarıyorum.

Telefonlara sarılıyoruz, ‘‘Benimki sende mi?’’, ‘‘Seninki bende.’’

Kardeşim son sözünü söyledi geçenlerde:

‘‘Bu gözlük trafiğini artık bünyem kaldırmıyor, sizi terk edicem.’’

Kız haklı. Ara sıra olur böyle şeyler ama her gün olmaz hakikaten.

Ama kardeşim bütün gözlükler doğru gözde de olsa gidecek bir sebep bulur. Gideceğinden değil ama bir ayağı kapının dışında yaşayanlardandır o.

*

Bu açıdan bakınca insanlar ikiye ayrılıyorlar galiba.

Gidiciler ve kalıcılar.

Ben kalıcılardanım. Gittiğim her yere yerleşirim. Beş dakikalığına bile uğramış olsam.

Gidicilerle kalıcıları bir bakışta anlayabilirsiniz.

Mesela bir restoranda etrafınıza bakın... Kimin masanın üzerinde birden fazla şahsi eşyası varsa kalıcılar grubuna giriyor demektir. Gidiciler bir şey gerekiyorsa çantalarından, ceplerinden çıkarır, kullanır tekrar yerine koyarlar. Asla yayılmazlar.

Kalıcıların evden taşınması çok zordur. Döşemeye duvarlara işlemişlerdir adeta. Çok eşya biriktirirler. Çöp ev yaratıcıları kalıcıların arasından çıkar.

Kalıcılarla gidicileri çantalarının içine bakarak da ayırabilirsiniz. Gidicilerin çantası deprem çantası gibidir. İçinde onları uzun süre idare edecek her şey vardır. Gitmeye karar verdikleri an, omuzlarına asar ve çıkarlar.

Kalıcılar bu dünyaya kazık kakacaklarını zannederler, gidiciler gidileceğini bilirler.

Bazen kalıcı olmak iyidir, bazen gidici.

A, ben annemi anlatacaktım güya.


mış-muş

Evlilik dışı ilişki kalbi vuruyormuş.

Not: Yuvana dön kocacım.

Yün ören stres atıyormuş.Stresin suçlusu bulundu: Triko.

Baykal hükümetin gidişatından kaygılıymış.

Dakika bir, gol bir.

Sosyete tatil için Dubai'yi tercih etmiş.Birleşik Türk Sosyetikleri.

Yeni teoriye göre hayat okyanusun dibinde başlamış.

Yerin dibinde de bitiyor zaten.

AKP, irticacı diye ordudan atılan subayı Milli Savunma Komisyonu Başkanı yapmış.

Bizde ‘‘Hırsıza anahtar teslim edeceksin’’ diye bir söz vardır.
Yazarın Tüm Yazıları