Kahve ve çikolata kalbe faydalı mı?

Avustralya’da yapılan son bir çalışma, çikolata ve kahvenin zannedildiği kadar ciddi bir kalp yararının olmadığını gösterdi

Haberin Devamı

Sağlık yönünden pek de olumlu gözle bakılmayan bazı yiyecek-içecekler zaman zaman ön plana çıkarılır. Hatta bazı araştırma sonuçları kanıt gösterilerek azıcık da parlatılır!
Çikolata ve kahvenin sağlığa yararlı olduğu yönündeki yaklaşımlarda da bu durum var. Çikolatanın, özellikle yüzde 80’den fazla saflaştırılmış olanlarının, yüksek oranda antioksidan içerdiği doğru. Bu antioksidanların tansiyonu düşürdüğü, kalbi koruduğu yönünde bazı bulgular da yayınlandı. Ne var ki bu bulgular çoğu zaman teyit edilmiyor, tam tersi bulgular bile görülebiliyor.

GÜNLÜK İSTİHKAK 25 GRAM

Avustralya’da yapılan son bir çalışma bunun en iyi örneği. Bu çalışma, çikolata ve kahvenin zannedildiği kadar ciddi bir kalp yararının olmadığını gösterdi. Bununla birlikte ben, ölçülü tüketmek koşuluyla, kahveden de bitter çikolatadan da vazgeçme taraftarı değilim. Günlük çikolata hakkınızı 25 gramla sınırlamanız ve bitter çikolata yemeniz; kahve içerken de bir-bilemediniz iki fincan kahvede kalmanız koşuluyla bu gıdaların tüketimine izin verilebileceğini düşünüyorum. Tabii ki başka bir sağlık sorununuz yoksa...

Haberin Devamı

Kolesterol ilaçları neden yorgunluk yapıyor?

KOLESTEROL

Kas yorgunluğu veya güçsüzlüğü, statin grubu kolesterol düşürücü ilaçların sık görülen ve çok önemsenen yan etkilerinden biri. Bu ilaçları kullananların çoğunda yorgunluk şikayeti olur. Ortalama her on hastadan birinde bu şikayetin varlığını belirliyorum. İlaç firmalarına göre bu rakam yüzde ikiyi-üçü geçmiyor ama ben bu rakamın özellikle düşük tutulduğu kanaatindeyim. Bu ilaçların bilhassa gemfibrozil ve diğer fibrik asit türevleriyle birlikte kullanılması halinde dikkatli olmak lazım. Bazı mantar ilaçlarıyla birlikte kullanıldığında da risk artıyor. Ayrıca yoğun bedensel aktivitesi olanlar, bilhassa ağır egzersiz yapanlarda miyopati ve kas ağrılarının ortaya çıkma ihtimali de yükseliyor.

Oynak tansiyon ne anlama geliyor?

TANSİYON

Tansiyon yüksekliği sorunu, çoğu zaman birkaç yıla hatta daha uzun zamana yayılan bir süreçte oluşuyor. Çoğu kişi tansiyonun tam olarak yerleşmediği bir ön dönem yaşıyor. Bu döneme eskiden ‘labil (oynak) tansiyon dönemi’ denirdi; şimdi ‘prehipertansiyon’ dönemi olarak adlandırılıyor. Bu dönemde kan basıncı genelde 120/80-140/90 mmHg arasında gidip geliyor. Zaman zaman daha yüksek değerler de ölçülebiliyor ama yaklaşık olarak her on ölçümden yedi veya sekizi, bu iki rakam civarında. Eğer kalıcı bir tansiyon sorunundan korunmak istiyorsanız, bu dönem çok önemli. Bu dönemde alınabilecek bazı tedbirler sizi tansiyonlu biri olmaktan koruyacak, yaşam boyu ilaç kullanmanızın önüne geçecek. Eğer böyle bir sorununuz varsa şu noktalara dikkat etmenizi tavsiye ederim: Öncelikle diyetinizi gözden geçirin. Yiyeceklerinizdeki tuz miktarını azaltın. Sodalı içecekler ve kutu meyve suları içmeyin. Meşrubatın her türlüsünü azaltın. Alkolü bırakın, potasyum magnezyum ve kalsiyumdan zengin beslenmeye gayret edin. Mesela kuru üzüm, kayısı, şeftali, muz ve haşlanmış patates potasyumdan zengin yiyecekler. Özellikle muzda bol miktarda potasyum olduğunu unutmayın. Fazla kilolarınız varsa en kısa zamanda onlardan kurtulun. Düzenli bir egzersiz programı oluşturun; haftada en az üç gün, 45 dakika yürüyüş yapın. Stresten mümkün olduğu kadar uzak kalın. Belirli bir stres kaynağı varsa ya ondan uzaklaşın ya da onu ortadan kaldırın. Sigara içiyorsanız, bırakın. Kafeinli içeceklerden uzak kalın. Uyku sorununuz varsa, çözün. Sadece bu önlemler bile tansiyon hastası olmanızı ve ilaç bağımlısı haline gelmenizi önleyecektir.

Haberin Devamı

Takıntı bir hastalık belirtisi olabilir mi?

RUH SAĞLIĞI

Takıntısız insan yoktur ama her şey gibi takıntının da fazlası sağlığa zararlı. Takıntı, aşırı boyutlara vardığında hastalık olarak bile değerlendirilir. Takıntılı davranışlar, anlamsız, gereksiz yere tekrarlanıp duran hareketler ya da tavırlardır. Ana neden, bazen huzursuzluğu önlemek bazen de korkulan, endişe edilen bir olayı engellemeye çalışmaktır. En sık görülen takıntılar şunlar: El yıkama, sayı sayma, sessizce aynı şeyleri tekrarlayıp durma, bazı eşyaların temizliğinden endişe duyma ve bu nedenle tekrar tekrar yıkama... Takıntı probleminin ortalama her yüz kişiden ikisinde olduğu belirtiliyor. Bu probleme, aşırı titiz, kuralcı, gergin, mükemmeliyetçi, sorumluluk duygusu yoğun ve içe kapanık kişilerde daha sık rastlanıyor. Sorunun tedavisi için bir ruh sağlığı uzmanıyla iş birliği yapmak gerekiyor. Takıntı hastalığının tıbbi adı ise ‘obsesif-kompulsif bozukluk!’

Haberin Devamı

Alkalen su içmek daha mı iyi?

DETOKS

Tamamlayıcı tıp uzmanları ve detoks tutkunlarına göre yiyecek planınızda asidik maddeler arttıkça sağlığınız risk altına giriyor. Gıdaları ‘asidik-alkali’ şeklinde gruplamak son zamanlarda sık kullanılan bir parametre. Mesela limon, karpuz, taze sebzelerin neredeyse tamamı, fındık, ceviz, badem, zeytin alkali yiyecekler; yumurta, süt, peynir, yoğurt, beyaz şeker, gazlı ve kafeinli içecekler, alkol ve beyaz un asidik besinler olarak değerlendiriliyor. İçtiğiniz suyun yüksek pH da olması da vücudunuzun asitbaz dengesini etkileyebiliyor. Bu nedenle su içerken tercihinizi alkalen gücü yüksek sulardan yana kullanmanız faydalı olabilir. Bazı beslenme uzmanları asit gıdaların gaz, sinirlilik, baş ağrısı, halsizlik, yorgunluk yapacağına ve kilo alımını kolaylaştırabileceğine inanıyor. Alkalen beslenme tarzının özellikle kadınlar açısından önemli olduğu belirtiliyor. Pratik olarak alkali gücü arttırmanın en kolay yolu, şekeri-unu azaltmak, yiyeceklere mümkün olduğu kadar fazla limon sıkıp, bol miktarda su içmek gibi görünüyor.

Haberin Devamı

Yüksek fruktozlu mısır şurubu neden önemli?

İÇECEKLER

Yüksek fruktozlu mısır şurubu son yıllarda en yaygın kullanılan şeker kaynaklarından biri haline geldi. Fruktoz şurubunun kullanımı arttıkça, kilo sorunu da global bir tehlikeye dönüştü. Fruktoz şurubu normal şekere oranla daha ucuz. Bu nedenle gazlı-kolalı meşrubatlardan paketlenmiş atıştırmalara, baklavalardan dışarıdan aldığınız sütlü tatlıların önemli bir bölümüne ve hatta reçellere kadar pek çok gıdaya bu yeni şeker ekleniyor. Fruktoz şurubundaki şeker kana çok hızlı karışıyor. Kendinizi kısa bir süre sonra aç hissetmenize yol açan bazı hormonal ve kimyasal sistemleri tetikliyor. Bunların en önemlisi ve en tehlikelisi de insülin salgısının çok ama çok artması. Artan insülin salgısı kanınızda şeker dalgalanmalarına yol açıyor. Beyninize, daha fazla yemeniz ve yağ hücrelerinizde daha çok yağ depolamanız yönünde talimatlar gönderiyor. Son yılların en etkili diyeti olan düşük glisemik yüklü beslenmenin en önemli noktalarından biri, fruktoz şurubu içeren yiyecek ve içeceklerden uzak durmak. Bunun yolu da meşrubatların, gazlı-kolalı içeceklerin, abur cubur atıştırmaların etiketlerini okumaktan geçiyor. Kısacası, etiket okumak çok önemli bir nokta.

Yazarın Tüm Yazıları