Kahkaha efektsiz sitcom seyretmek

Kahkaha efekti televizyonda ilk olarak ABD’de ‘Hank McCune Show’da kullanılmış. Seyredenlerin yeterince gülmediklerini düşünen McCune, ‘kahkaha efekti’ koyarak olayı tetiklemeyi düşünen ilk televizyon insanı olmuş yani.

İşe yaramış mı? Bilemiyorum tabii, bildiğim tek şey programın üç sene sürmüş olması. 1950’lerin televizyon dünyasında başarı olarak kabul edilmez herhalde.

Ben bunu nereden biliyorum peki? Yazı yazacağım zaman oturup biraz okuyorum tabii, neymiş ne değilmiş diye.

Neyse, bizim kahkaha efekti dediğimiz, terminolojide ‘laugh track’ olarak bilinen hadise özetle insanlara nerede güleceklerini gösteriyor. Yalnız insanların gülmek için bir başkasının kahkahasına ihtiyaç duyacağı düşünülmüş vesaire...

Başarılı da olmuş tabii. Normalde ‘Ne dedi şimdi bu?’ diyeceğiniz bir durumun, cümlenin veya jestin ardından ‘kahkaha efekti’ gelince siz de ister istemez kıkırdayabiliyorsunuz.

*

Bayram veya seyran durumu yokken ben bu işe niye takmış olabilirim kafayı? Açıklayayım... Denk gelince seyrettiğim, oyuncularını sevdiğim bir Türk sitcom’una (Sitcom, ‘situation comedy’nin yani ‘durum komedisi’nin kısaltması oluyor bu arada) takılmışım.

Şöyle şeyler yaşanmakta:

- Ne haber ya? Nereden böyle? (Ho-ho-ho!)

- İyi, sende bir yaramazlık var mı? Yok di mi? (Hı-hı-hı!)

Toplu yemeklerde ‘serpme meze’ denen bir yöntem vardır. Ordövr tabağı yerine masalara ‘serpme meze’ tabakları konur. O hesap ‘serpme kahkaha’ uygulaması yapılıyor belli ki.

Biraz daha dikkat ederek seyretmeye başladım.

Bölüm boyunca çok iyi espri neredeyse yok. İyi espri de az. Oyuncuların jestlerine filan gülünebilecek durumlar oluyor ama ne hikayede ne de diyaloglarda komik kabul edilebilecek bir espri bulmak neredeyse imkansız.

*

‘Ben kötü niyetliyim’ demeye daha yakın vaziyette, Comedy Max’i açtım, televizyonun sesini de ‘mute’ tuşu marifetiyle ortadan kaldırdım.

Bilmeyenler olabilir, Comedy Max, dizileri alt yazıyla orijinal sesleriyle yayınlıyor. Harika bir uygulama bu tabii. Çünkü çeviri sırasında tanınmaz hale gelen espriler de olabiliyor.

Sadece alt yazıları okuyarak ve diziyi seyrederek 22 dakika geçirdim. 22 dakika ABD’deki ortalama sitcom süresi. Sekiz dakika da reklamlar için ayrılıyor, hadise yarım saatte bitiyor. Bizdeki gibi üç gün üç gece sürmüyor yani...

Aman amma meraklıymışım lafı uzatmaya ben de. ‘Bu hafta yerin biraz geniş’ demelerinin de etkisi olabilir tabii...

Neyse ne... Ses kısıkken bir veya iki yerde güldüm. Sonra aynı bölümü, bir de sesi açık dinledim, en az 10 yerde güldüm...

*

Lafı nereye getireceğim peki ben? Bir yere getirmeyeceğim tabii. Sadece şunu önereceğim. Sitcom’larımızdan bir tanesi, dünyada çeşitli sitcom’larda yapıldığı üzere canlı seyirciyle çekilse diyeceğim... Stüdyodaki seyircilere ‘Bu noktada kahkaha atın’ uyarısı filan da yapılsın. Bakalım kaç yerde, kaç kişi, nasıl gülecek.

Bir de ricam olacak. Bu kahkaha efekti denen nanenin çeşitleri vardır herhalde. Artık aynı insanların kahkahalarını dinleye dinleye, 100 metre ilerimde gülseler ‘Aha işte bu o adam!’ diyebilecek seviyeye geldim.

Arada bir değiştirilemez mi?..

(Ha-ha-ha... Burada gülüyorsunuz)

Tamam dağılabiliriz (Ho-ho-ho...)

Dağılın dedim, kalp kırarım, gülünecek bir şey yok! (Ehheh-hehh-he!)

MÜHİM NOT: Hiç kahkaha efekti kullanılmadan yapılan şahane sitcom’lar da mevcut. Bakınız şu sıralar Comedy Max’te yeniden yayınlanan ‘Curb Your Enthusiasm.’ Bu dizi Seinfeld’ı yaratan elemanlardan Larry David’in ve çok acayip bir şey. Tavsiye ederim.

Galacticos ve Galatasaray

Tromsö felaketinin ardından içinde ‘Avrupa’ ve ‘Galatasaray’ geçen bir cümle kurmak çok zor. Fakat hikaye güzel olduğu için bağrımıza taş basarak anlatacağız, ne yapalım.

Tarih 19 Ekim 2005. Yarışmanın sonlarına geldiğimizi düşünürsek, saat de sekize az bir şey var...

Ne yarışması? Tabii ki ‘Weakest Link’. BBC Prime’da aksatmadan seyrettiğim, bizde bir ara ‘Zayıf Halka’ diye denenen ama tutmayan yarışma programını seyrediyorum.

İki yarışmacı finalde 1400 pound için yarışıyor. 3,5 milyar TL gibi bir şey yanılmıyorsam...

Yarışmacılardan biri kadın, diğeri erkek. 40 yaşlarındaki kadın, üniversitede görevli. Medya üzerine dersler veriyor.

Finalde kendilerine yöneltilen beşer soruya en çok doğru cevap veren kazanacak.

Karizmalar üstü insan Anne Robinson, kadın yarışmacıya ‘Galacticos adıyla da bilinen ünlü İspanyol futbol kulübünün gerçek adı nedir?’ diye soruyor.

Andi adındaki kadın hemen ‘Galatasaray’ diyor...

Evde ‘Gol!’ diye ayağa kalkıyorum. Cevap yanlış (Doğrusu Real Madrid) ama coşkuyla karşılıyorum.

Dileyen arkadaşlar ‘züğürt tesellisi’ne örnek vermek için bu anekdotu kullanabilirler bu arada, izin veriyorum.

Andi Abla yarışmayı, dolayısıyla 3,5 milyar TL’yi kaybetti ama kalbimizde şampiyon oldu; helal olsun!

Avrupa başarısı diye beni bu noktaya getirenler utansın; kahpe felek!..

Eurovision’la hesap gecesi

Bu gece Eurovision’un 50’nci yılı dolayısıyla Kopenhag’da özel bir gece düzenlenecek, malumunuz...

Eurovision tarihinden seçilen 14 şarkı (Sertab Erener’in şarkısı da var aralarında) yarışacak bu kez.

Bir kere ‘Congratulations!/Tebrikler!’ adı altında yapılan bu etkinlikle (Etkinliklere gelesin! demek istedi canım bir anda, yok bir şey, siz devam edin bakalım) ilgili yaygın bir yanlışı düzelteyim öncelikle.

14 şarkının da birinci olduğu sanılıyor ki bu yanlış. Mesela...

1- ‘Volare’ olarak daha çok bilinen ‘Nel Blu Di Punto Di Blu’, 1958 yılının üçüncüsüydü...

2- Cliff Richards’ın ‘Congratulations!’ı 1968’in birincisi değil ikincisiydi.

3- Mocadedes’in 1973’te İspanya’yı temsil ederken söylediği ‘Eres Tu’ da ikinciydi. Eurovision’un web sayfasını ziyaret ederek daha detaylı bilgi elde edebilirsiniz.

Bu gece sürpriz bir gelişme olmazsa Eurovision’la hesap kesmek için televizyon karşısına kurulacağım. Dürüst olmak gerekirse, sürpriz çıkmasa da bizzat sürpriz olurum ve bu işten kaçarım gibi geliyor bana. Fakat deneyeceğim. Bir bakalım Johnny Logan ne vaziyette, ABBA katılacak mı?..

Şu dakikadan sonra Eurovision fanatiği olmam nasıl olsa, di mi ama? Bir de olurmuşum. Vay kardeşim, filme gel o zaman!
Yazarın Tüm Yazıları