Kadınlar hangi erkekleri sever

ÇEVRENİZDEKİ erkeklere sorun:

Haberin Devamı

“En beğendiğiniz kadın kim?”

Benim yaptığım testlerin çoğunda iki isim öne çıkıyor:

“Scarlette Johansson ve Penelope Cruz...”

Kadınlara, hangi erkek diye sorduğunuzda da bir isim:

Javier Bardem.

* * *

“GQ” Dergisi, zamanımızın en çekici kadın figürünün Scarlette Johansson olduğunu ilan etmiş.

Nedir bu kadını günümüz erkeğinin gözünde “cazibe ikonası” haline getiren?

Beyaz, duru bir ten mi...

Yüzündeki, hafif yabanıl, hafif umursamaz, hafif her an her maceraya açık ifade mi.

Yoksa son yarım yüzyılın erkek dünyasından çaldığı “yuvarlak hatları”, ait olduğu erkekler müzesine iade etmesi mi.

Tarifi çok zor.

* * *

Peki kadınlar Javier Bardem’i neden severler?

Tek tek baktığında, ne burun, ne kulak, ne yüz, ne bir şey.

Çirkin bile diyebilirsin.

Lakin bütün bunlar bir araya geldiğinde öyle bir terkip ortaya çıkıyor ki...

“Barcelona” filminde dünyanın en büyük iki arzu objesini, aynı anda koynuna alabiliyor.

En monogami taraflıları, en ahlakçılar bile bunu normal karşılıyor.

Öyleyse biz de aynı soruya dönelim. Kadınlar hangi erkeği beğenirler?

Özellikle de “olağanüstü kadınlar”.

Mesela Marilyn Monroe? Böyle bir kadın Arthur Miller gibi asık suratlı, çirkin denilebilecek bir adamda ne bulur?

* * *

Haberin Devamı

J. Randy Taraborrelli, “Marilyn Monroe’nun Mahrem Hayatı”(*) adlı kitabında, Monroe’nun âşık olduğu Arthur Miller’ı şöyle anlatıyor:
“İnce uzun; sakallı haliyle Abraham Lincoln’ü andıran bir adamdı. Ancak yüzü bilgelikle kaplıydı. Yüzündeki ciddi ifade onu mizah duygusundan yoksun gösterirdi. Ama bu yanlış bir izlenimdi. Bugünün standartlarına vurursanız, yakışıklı bir erkek sayılmazdı. Ama kendini kabul ettiren bir duruşu vardı.”

Yazarın en çarpıcı tespiti ise şu:
“Marilyn Monroe’nun beraber olduğu erkekler, onun ‘her erkeği’ beğenebileceği bir çeşitlilik gösteriyordu...”

“1950’li yıllarda erkeklerin Monroe’yu beğenmelerinin nedeni buydu. Çünkü ülkenin bütün erkekleri ülkenin en güzel kadınına sahip olabilirdi.”
Jim Dougherty, Johnny Hyde, Joe DiMaggio, Frank Sinatra...

Bunların hiçbiri öyle olağanüstü yakışıklı erkek kategorisine girmezdi.

Şimdi gelelim erkekler açısından asıl önemli ve hayati soruya...

“Javier Bardem” sendromu yani, kadınların “yakışıklı” olmayan erkekleri beğenmesi, erkek çoğunluğu bakımından iyi bir haber midir, yoksa berbat bir şey mi...
Mantık şu: Beğendiğiniz kadın, yolda dikkatinizi çekmeyecek herhangi bir erkeği beğenebiliyorsa.

“Sıradan bir erkek” olarak, sizin de şansınız vardır değil mi...

Sakın bana “Canım Javier Bardem öyle sıradan bir adam mı” demeyin.

Mahallede komşunuz olsaydı ne hissederdiniz? Etraf Javier Bardem suratlı adamla dolu. Konuya bir de şu açıdan bakın.

Eğer kadınlar sadece yakışıklı, fit erkekleri beğenselerdi; hiç olmazsa kendi açınızdan hafifletici bir neden bulabilirdiniz.

“Ne yapalım Allah bize vermemiş” der geçerdiniz.

Marilyn Monroe ve Javier Bardem hepimize gösteriyor ki, Allah herkese vermiş.

O zaman neyle avunacaksınız.

Yani “Javier Bardem sendromu” karışık iş...

Gerçek rakip her zaman Kıvanç Tatlıtuğ değil..

Tavsiyem: Etrafı iyi kollayın...

J. Randy Taraborrelli: “The Secret Life of Marilyn Monroe”, ilk basım Grand Central Publishing 2009; Paperback: PAN Boks, 2010

Yazarın Tüm Yazıları