Kadınlar gittiğinde...

TÜRKAN Hoca o yazımı çok sevmişti:

"Kadınlar bir gün çekip gittiklerinde, peşlerinde ’yetim-öksüz’ kalan çok olur.

Mutfaktaki dolap, perdeler, kavanozun içindeki eski düğmeler, özenle saklanmış küçülmüş giysiler, dolap diplerindeki kurdeleler...

Çekmecenin dibinde artık kimsesizdir eski tarak.

Sabah karanlığında mutfaktan gelen tıkırtılar susar, yetim kalmıştır tabaklar.

Bir kadın gittiğinde hep suyu unutulur saksıların.

Sık sık boynunu büker ’sarıkız’.

Teki kalmış o eski bardağın anlamını bilen olmaz, değerini kimse anlayamaz krom hac tasının.


Balkon artık sessizdir.

Koridor kimsesiz.

(.......)

Bir kadın gittiğinde...

Bir kadın gittiğinde ne çok kişi gider aslında; bir ağır işçi, bir temizlikçi, bir bakıcı, bir bahçıvan, bir muhasebeci...

Bir anne gider...

Bir dost...

Bir arkadaş...

Bir sevgili...

Ne çok kişi yok olur aslında, bir kadın gittiğinde..."

*

Oysa ben o yazımı sevmemiştim.

Çünkü bir kadın gittiğinde, aslında çok şey bırakıyordu arkada.

Bugün televizyonunuzu açıp bakın; bu kadar ifade, anlam, mesaj, söz... Bugün ağlayan o kendisi gibi binlerce yüz, kaç insan bırakabilir arkasında?..

Diyelim ki "çağdaş yaşam"ın anlamını bu topluma kim bu denli anlatabilmişti?.. Ya da içine düştüğümüz felaketin boyutlarını?..

*

Yine de o yazıyı sevmişti Türkan Hoca:

"...Hep böyle olur; bir kadın gittiğinde; övgüler, uyarılar, yakınmalar, dualar yetim kalır.


Kapı eşiğindeki ’Dikkat et...ler duyulmaz, annesi gitmiştir ’geç kalma...’nın.

Kadınlar, arkalarında büyük boşluklar bırakarak giderler.

Bir kadın gittiğinde pek çok kişi gitmiştir aslında. Ve bir kadın gittiğinde pek çok ’yetim’ bırakmıştır arkasında..."
Yazarın Tüm Yazıları