Kadın örgütleriyle değil bazı kadınlarla sorunum var

Güncelleme Tarihi:

Kadın örgütleriyle değil bazı kadınlarla sorunum var
Oluşturulma Tarihi: Şubat 12, 2006 00:00

Göreve geldiğinden bu yana Türkiye’de kadınların sorunlarına ilişkin yaptıklarıyla sık sık gündeme gelen Kadın ve Aileden sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, bir o kadar da eleştirilen bir bakan. Özellikle de toplumsal cinsiyet eşitsizliği, kadın-erkek eşitliği, kadına yönelik şiddet gibi konularda yıllardır çalışan, Türk Ceza Yasası ve Medeni Yasa’daki kadına yönelik ayrımcı maddelerin ayıklanmasında büyük katkısı olan ve Türkiye’deki kadın hareketini oluşturan kimi kadın örgütleri tarafından!

Çubukçu, her fırsatta kadınların oluşturduğu sivil toplum örgütleriyle (STK) çalışmanın öneminden bahsetse de kimi önemli kadın örgütleriyle arasını bir türlü düzeltememiş görünüyor. Öyle ki bir kısmı hakkında, "kişisel haklarına hakaret ettikleri" gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu ve Ankara’da şu anda süren bir dava bile var. Olayı hatırlatalım:

Anayasa’nın 10. maddesine kadınlar lehine "pozitif ayrımcılık" maddesi eklenmediği için, diğer bakanlar ve milletvekilleriyle birlikte kendisine faks çeken ve "Sizi, bu çağdışı ayrımcı tutumunuzdan dolayı kınıyoruz" diyen mektup nedeniyle faksın altında imzası bulunan Kadınlarla Dayanışma Vakfı, Amargi Kadın Dayanışma Kooperatifi, Edirne Yıldırım Toplum Merkezi yöneticileri ile Müjde Bilgütay, Efsa Kuraner, Liz Amado ve Emine Birgi hakkında suç duyurusunda bulunan Bakan Çubukçu, bildiğimiz kadarıyla, dünyada kadınlarla mahkemelik olan tek kadın bakanı. Son olarak 2000 yılından bu yana Birleşmiş Milletler’in (BM) kadınlarla ilgili tüm toplantılarına katılan STK temsilcilerini bu yıl 27 Şubat-10 Mart tarihleri arasında New York’ta yapılacak BM Kadının Statüsü Komisyonu (KSK) yıllık olağan oturumuna çağırmamakla eleştiriliyor.

Sizin kadın örgütleriyle aranız neden kötü?

- Var mı öyle bir şey?

Var tabii... Kadın bakanısınız ve kadın örgütleriyle mahkemeliksiniz.

- Kadın örgütleriyle mahkemelik değilim. Ama bazı kadınlar benim kişilik haklarımı ihlal ettiler. Yaşamının uzun bir bölümünü insan haklarının yerleşmesine adamış biri olarak söylüyorum, bir insana hakaretle, eleştirme arasındaki farkı bilmeniz lazım. Yargıya intikal etmiş konu, bahsetmeyeceğim. Ama kadın örgütlerine değil, bazı kadınlara açılmış bir dava sözkonusu olan.

Ama TCK değişiklikleri için çalışan kadın örgütlerinin temsilcileri o bazı kadınlar dedikleriniz...

- Kadın kuruluşları onlara herhangi bir şekilde sahip çıkmadığına göre? Bir önemli kadın derneği çıkıp demeli ki bu benim üyem, arkasındayım! Söylenmiyor. Hakkımda böyle bir tavır geliştirilmesini yadırgıyorum. Bir aylık bakandım, kadın örgütleriyle biraraya geldim. Her gittiğim yere de temsilcilerini çağırıyorum. Bu ülkede bir şeyler değiştiyse onların sayesinde. Takdir ediyorum. Kadın örgütleriyle hiçbir sorunum yok.

Peki hükümetinizle kadın meselelerine ilgi konusunda bir sorun yaşıyor musunuz?

- Ben Ak Parti’nin kurucusuyum. Parti programında CEDAW (BM Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi) maddelerinin hayata geçirileceği sözü veren tek siyasi parti AKP.

Namus bahanesiyle işlenen cinayetleri sadece töreyle sınırlamak ve ağırlaştırıcı hükmün tam olarak yer almaması hálá tartışılıyor...

- Kadın örgütleri dışında siz bana on tane hukukçu çıkarın böyle düşünen!

Kadın örgütlerinin konuşması çok doğal değil mi? Yasa değişiklikleri büyük ölçüde onların çabasıyla oldu.

- Tabii ki yanlış değil. Ben oradaki tartışmanın siyasi değil, teknik olduğunu söylüyorum. Biz töre cinayetlerine indirim olmasın ama namus cinayetlerine olsun, dolayısıyla kadınlar namus nedeniyle öldürülüyorlarsa bunlar hafif cezayla kurtulsun, demedik. Böyle bir zihniyetimiz olamaz. Burada namus kavramı Türkiye’de ve Türkçe’de çok geniş bir manayı içerir. Bilim namusu da vardır ve kadınlar da namus cinayeti işleyebilir.

Ama yaygın olarak artık namus denince sadece kadının "iffeti" anlaşılıyor...

- Yo yo yo, kesinlikle öyle değil. Çünkü töre cinayetleri çok daha kolay tanımlanabilir. Türkiye’de kadınların en çok işlediği suç cinayet. Bunların yüzde 80’i de namus suçu. Yani mesela tecavüze karşı işlemiş... Namus adına işlenen cinayetlerde bütün indirimi kaldırırsanız, bu kadınları nasıl koruyacaksınız?

Bir dakika, kafam karıştı. Olmaz ya, mesela bir kadın başka biriyle birlikte oldu diye kocasını öldürdü ya da birini ona tecavüze kalktığı için öldürdü. Bu ikisini aynı kefeye mi koyuyorsunuz?

- Değil. Ama bir kadın çocuğuna tecavüz etti diye de birini öldürebilir. Bunların hepsi namus saikiyledir. Namus saikiyle cinayet işleyenler de sadece erkekler değildir. Kadınlar da bu suçu işleyebilir. Oysa töre cinayetlerinde mağdurlar sadece kadınlar. Burada korunmak istenen kadınlar.

Siz bu haliyle yeni TCK’nın yeterli olduğunu düşünüyor musunuz?

- Yasa bugünkü koşullara uygun bir düzenleme. Zaten biz kadın örgütleriyle birlikte çalıştık bunu. 100 değişiklik isteniyorsa 94’ü gerçekleşti! Elbette bir siyasetçinin beklediği teşekkür değildir. Ama doğruları anlatamazsak Türkiye’deki kadınları nasıl bilinçlendireceğiz? Sanki kadınların aleyhine, çok kötü bir şey yapılmış gibi bir yansıma oldu. Bazı dizilerle ilgili itirazım da o yüzden.

Bahsettiğiniz dizi Aliye. Orada kadın sanki hiç çıkar yolu yokmuş, çok çaresizmiş gibi gösteriliyor, çok haklısınız...

- O inancı güçlendiren sanatçılar da ortaya çıktı sonra... Kadınların haklarını kullanabilmesi için bu hakların talep edilebilir olması, bu ortamın oluşturulması gerekir. Bir inanç oluşturmaya çalışıyoruz.

KOTAYA KARŞI MI, DEĞİL Mİ?

Sizi kadın kotasına karşı olduğunuz için de eleştiriyorlar, karşı mısınız?

- Dünyanın hiçbir yerinde siyasi partiler yasasında, Anayasa’da kadın kotası düzenlemesi yoktur. Parti tüzüklerine bırakılmıştır. Biz de diyoruz ki tüzüklerine bırakılabilir ve partiler karar verir.

Tüzükte ya da başka bir yerde, siz kotadan yana mısınız, değil misiniz?

- Ben bu konu siyasi partilerin tüzüklerine bırakılmalı, diyorum. Biri 50 diyebilir, biri 20 diyebilir, biri hiç istemiyorum diyebilir...

Siz kadından sorumlu devlet bakanı olarak ne istiyorsunuz? Somut olarak...

- Söylüyorum. Benim ne istediğim önemli değil. Siyasi partilerin karar vermesi gerektiğini düşünüyorum. Bu somut bir cevap.

KADIN ÖRGÜTLERİ Dışlanıyoruz

Amargi, Ankara Kadın Dayanışma Vakfı, Cumhuriyet Kadınları Derneği, Çanakkale El Emeğini Değerlendirme Derneği ve Danışma Merkezi, FilmMor Kadın Kooperatifi, Gökkuşağı Kadın Derneği, KA-DER Ankara, Kadının İnsan Hakları Yeni Çözümler Vakfı, KADAV Kadınlarla Dayanışma Vakfı, Kırkörük Kadın Kooperatifi, Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı ve VA-KAD Van Kadın Derneği temsilcilerinden oluşan bir grup kadın, Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ve Kadının Statüsü Genel Müdürü Esengül Civelek’e bir mektup yazarak, dünyada son 20 yıldır kadın hareketinden aktif STK temsilcilerinin kadınları ilgilendiren tüm BM toplantılarında resmi delegesyonlarında yer aldıklarını belirttiler. Bunun bir gelenek haline geldiğini ve 2000 yılında gerçekleşen BM Pekin+5 toplantısından başlayarak Türkiye’de de bu uygulamanın yerleştiğini hatırlatan kadın örgütleri, "Bu sayede tarihinde ilk defa Türkiye uluslararası arenada BM nezdinde etkili rol oynamaya başlamış ve BM camiasında büyük takdir toplamıştır" dediler. Bu yılki BM olağan KSK oturumu için Türkiye resmi delegasyonuna, konunun uzmanı hiçbir kadın STK temsilcisinin davet edilmemiş olmasını eleştiren kadın örgütleri, bunun Devlet Bakanı Çubukçu’nun kadın hareketini dışlama eğiliminden kaynaklandığını düşünüyor ve aralarından seçecekleri dört temsilcinin söz konusu toplantıya katılmasını talep ederek bakandan acil cevap bekliyorlar.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!