Kaçan sermayenin gelmesi bekleniyor

BANKACILIK sektöründe planlanan radikal operasyonunun nedenleri ve yöntemleri bir süre daha tartışılacak. Üzerinde tartışıldıkça bu operasyonun yaratacağı sonuçlar, çeşitli yönleriyle daha bir netlik kazanmaya başlıyor.

Bir kere şunu tekrarlamak gerekir ki; bu operasyondan başka çare yoktu.

Hatırlayın... Krizden sonra bankaların değeri çok düştü ve çok sayıda yabancı banka, gerek Fona alınan bankalar, gerekse mevcut bankalara ilgi göstermeye başladılar. Ancak daha sonra iş değişti ve yabancı bankacılar çark etmeye başladı. Ancak birkaç banka yabancılara satılabildi.

Yabancı bankacıların vazgeçmelerinde, 'mevcut sahiplerin yönetimi yabancılara devretmek istememesi' en büyük etken oldu. 'Banka sahiplerinin bu kadar dik durmalarının ardında ne vardı?' diye düşündüğümüzde aklımıza ilk gelen şey 'Demek ki bunların bankalarına henüz koymak istemedikleri paraları var' oldu.

Bu iş olmayınca, eriyen banka sermayelerinin güçlendirilmesi için iki yol kaldı. Biri bankaların tümüyle devleştirilmesi, diğeri de başka ülkelerde de uygulanan, 'Bankalara geçici olarak devletin sermaye koyması' yöntemi.

Türkiye ikinci yolu seçti. Çünkü başka çaresi kalmamıştı...

Bu kargaşada gözden kaçıyor ama mevcut planın en önemli unsurlarından birini, 'Mevcut sahiplerin de bankalara sermaye koyması' oluşturuyor. Bizim edindiğimiz izlenime göre, hakim sermayedarın para koymasına özel önem ve ağırlık verilecek.

Daha önce de yazdık, sermayedarlar yurt dışına çıkardıkları paralarını Türkiye'ye geri getirmek için 'yeniden kár edecekleri bir ortamın doğmasını' bekliyorlardı. İşte bankacılık operasyonu bunun için ateşleyici bir unsur olacak.

BDDK'nın hakim ortaklara yurt dışındaki paraları getirmeleri için telkinde bulunacağını, bir anlamda 'şart olarak' ileri süreceklerini biliyoruz.

Yani kaçan sermayenin bankacılık kanalıyla gelmesini BDDK zorlayacak.

KÁR ORTAMI DOĞUYOR

Bizce yapılacak bu zorlama sadece bankacılık kesimine yaramayacak, tüm ekonomiyi kaplayacak bir hareketin ateşleyicisi olacak.

Çünkü, bankacılık operasyonu şartıyla, IMF'den gelecek 16.4 milyar dolar ve bunun gereği olarak yapılacaklar, ekonominin yeniden hareketlenmesine, canlanmasına, sermaye için yeniden 'kár kapıları'nın açılmasına neden olacak.

Böyle olunca, bankacılık dışında olup da yurt dışında park etmiş duran Türk sermayesinin de, ülkeye geri dönmesi gerekiyor. Bir yetkili, bu konuda, 'Eğer bir sermayedar bunlara rağmen yurt dışındaki parasını ülkeye getirmiyorsa, demek ki. bundan sonra Türkiye'den değil, başka ülkelerden ekmeğini yiyecek' diyor.

Biz bu sözün altında yatan anlamı, 'hem bankacılık, hem bankacılık dışında, yurt dışına çıkmış paraların geri getirilmesinin yakından izleneceği' olarak okuduk.Yani getirmeyenler için, resmi olmasa da, olumsuz bir yargı oluşacağı izlenimini edindik.

Bizce böyle olması doğal... Başka ülkeler de olduğu gibi, sermayedarların zor dönemlerinde ülkelerine yardımcı olmaları gerek. Bu geliş, zorla değil de ekonomik şartlar sağlanarak isteniyorsa, ki buna çalışılıyor, bizce doğal karşılamak gerekir.

Daha önce dediğimiz gibi bankacılık operasyonu programın, olmazsa olmaz ikinci fazı. Mümkün olduğunca adil ve şeffaf biçimde operasyonun yürütülüp, kaçan sermayenin gelmesi dahil, sayısız olumlu sonuçlar yaratılmaya çalışılmalı.

Bu arada yabancı sermaye artık bankacılık kesimine girmez diye de düşünülmemeli. Gerçekten kar kapısı görürse, diğer altyapı sorunları da giderilirse, yabancı sermaye yine sektöre girer. Ancak bu kez daha büyük paralar ödeyerek girmek zorunda kalır. Unutmayalım, yerli ya da yabancı, güçlü sermayeli bankacılık halkın lehinedir...
Yazarın Tüm Yazıları