Kabul bulmayacak duaya "Amin" demek…

Sabah olur Hasan bey işe gider, başlar emir yağdırmaya; "Ali'nin hesabını kesin, bir boka yaradığı yok zaten herifin. Bilmem ne şirketine olan borcumuza karşın getir uyduruktan bir çek yazayım, uğraşsın dursun inbe nasıl tahsil edeceğim diye. Namık denen herif hala borcunu ödemedi değil mi? Oğlum Mehmet, git bu herife azıcık gözdağı ver. Hasan abimin selamı var de, giderken bana da bir çay söyle."  "Of, Allahım sana şükürler olsun... Hüüüp! Oh, iyi geldi be..."

……………………………..

“Alo... Sevdacım hadi hazırlan, malum akşama kandil. Yarım saate alıyorum seni, Eyüp Sultan'a gidip biraz dua edelim.”

“Ay şekerim iyi ki geldik. İnşallah tüm dileklerimiz gerçekleşir.”

“Amin şekerim amin... Ay bak aklımdayken sana ne diyeceğim Sevda; şu bizim karşı komşu Hatice var ya, ay kesin kocasını boynuzluyor. Hem de bence Müzeyyen'in kocası Ferhat'la.”

“Ay yok artık Sevda, ciddi misin?”

“Ciddiyim şekerim, daha geçen gün gördüm kapı önünde bir şeyler konuşuyorlardı. Kaltak, kaltak işte. Zaten ilk günden beri gözüm tutmamıştı. Ay sen beni tanırsın, valla böyle giderse dayanamayacağım Müzeyyen'e konuyu açacağım. Sen güven benim iç sesime. Ay ne iyi ettik de geldik Eyüp Sultan'a, içimi huzur kapladı valla...”

…………………..

“Hanım hanım, koş benim tesbihimi getir. Seccademi de bir zahmet seriver, namaza oturacağım.”

“Baba annem komşuda, ben getiriyorum hemen.”

“Getir kızım getir, koy şuraya...” (Of of şu kalçalarına bak benim gelinin, şeytan diyor ki; al kucağına, bir o yana bir bu yana... Neyse ben bir ara getiririm bir punduna...)

“Getirdin mi kızım, hah ser şuracığa... Bismillah ezan da okunmaya başladı...”

…………………..

“Mahmut ağa, müsaitseniz bir iki maruzatım vardı.”

“Söyle Süleyman, nedir?”

“Ağam dediklerin yapıldı; Hasan Veli Köyü'nde okul inşaatının temelini attık. Bu gün kaymakam bey geldi, yaptığınız yardımlar için teşekkür edecekmiş. Bir de sizin adınıza köylü kadınlara kilim dokutmuşlar, onu getirdi. Valla çok büyük adamsınız ağam...”

“Estağfurullah oğlum, büyüklük Allah'a mahsus... Ha sana ne diyeceğim; bu bizim kan davalı şerefsizlerin düğünleri varmış. Bir güzellik düşünüyorum; git tam tarihi ve yeri öğren. Ha giderken de bana bir orta kahve söyle."

"Hüüüp... Oh, Allah'a şükür... Allah'a şükür…"

………………………..

Politikacı Selami bey umreden dönüşünde uçaktan indiği gibi kendini partisine atar. "Selam arkadaşlar, umre ziyaretim valla çok iyi geçti. Orada insan kendini çok farklı hissediyor; bol bol dua ettim. Kabe'yi 5 kere tavaf ettim; içim huzurla doldu. Burada durumlar nasıl? Var mı önemli bir şey?"

“Var efendim, çok ilginç bir şey oldu. Bu sabah elimize karşı parti başkanının açık saçık görüntülerinin olduğu bir kaset ulaştı. Sizi bekledik ne yapalım diye, buyurun seyredin...”

“Vay anasını be... Süpermiş, dört ayak üstüne düştük. Acil her yere dağıtın...”

“Ama efendim, bir daha düşünseniz... Hani bu adamın ailesi var, anası babası, karısı, çoluğu çocuğu var...”

“Bana ne len varsa var, yaparken düşünseydi... Dağıtın dedim her yere! Ha bana bir de yorgunluk çayı söyle..."

"Hüüüüppp... Oh, Allahım şükürler olsun…"

…………………..

Aç ellerini dua et, Allah'tan her şeyin en güzelini iste, bekle... Sonra sanatçısından tut, doktorundan, iş adamından, avukatından, politikacısına... Aklına gelen her türlü meslekten her tür insan, sürekli birilerinin ayağını kaydırmaya çabalasın, yetimin hakkını yesin, insanların ekmeğiyle oynasın, elalemin eşine bacısına göz diksin, milletin üç kuruş parasını çarpsın çurpsun, el koysun, dolandırsın, kazık atsın, yalan söylesin, hak yesin, öldürsün, tecavüz etsin, taciz etsin... Sonra aç elini dua et, Allah'tan her şeyin en güzelini iste, bekle… Çok beklersiniz... Ha sizin dualarınız kabul oluyorsa, benim de adım Ayşe değil!