Jüriden dost olmaz

Güncelleme Tarihi:

Jüriden dost olmaz
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 11, 2017 12:58

Bu zamana kadar birçok edebiyat jürisinde bulundum. Görevimi hakkıyla yerine getirmeye çalıştım. O kadar çok anı birikti ki, bazıları bir fotoğrafla sökün ediyor..

Haberin Devamı

Önümde yıllar öncesinden bir fotoğraf. Karede yer alan isimler soldan sağa şöyle: Tahsin Yücel, Cemal Süreya, ben, Fahir İz, Cevat Çapan, Akşit Göktürk, Füsun Akatlı ve Haldun Taner! Bir Sedat Simavi Jürisi hatırası… 

Birçok jüride yer aldığım için, dağarcığımda epey jüri anısı var.
Yıllar önce ENKA, şiir dalında önemli bir ödül düzenlemişti. Katılımcılar rumuzlu katılacaklardı. İmzası belirsiz ürünler jürinin önüne geldi. Ancak bazı dosyaların kime ait olduğunu, üslubundan, şiir dilinden bilmiştik. Uzun tartışmalardan sonra, aralarından iyi olana ödül verilmesini kararlaştırdık. Tam adını ilan edecekken, jüri üyelerinden Tarık Buğra ve Sabahattin Kudret Aksal, “Bu bizim içimize sinmedi” dediler. Bu itiraftan sonra hepimiz destekledik, rumuzlu da olsa kimin olduğunu bildiğimiz dosyaya ödül verilmedi. Hemen hemen bütün katılanlara mansiyon dağıtıldı! Belki de bu yüzden ödülün etkisi olmadı. Sonra da tekrar edilmedi...

Haberin Devamı

Başımdan geçen bir başka ödül hikâyesi var ki, hâlâ vicdanım sızlar. Cağaloğlu’ndaki Hürriyet binasının dördüncü katında Sedat Simavi Edebiyat Ödülü jürisi toplanmıştı. Bütün kitaplar arasında iki kitap öne çıkmıştı. Bugünün usta öykü ve roman yazarı olan bir isim henüz genç bir yazar olduğu halde ödüle giden yolda epey mesafe kat etmişti. Favori isimdi aslında benim de adayımdı, ancak neden bilmem “O genç, çok iyi bir yazar, ileride mutlaka bu ödülü alacaktır” dedim. Bu cümlen nasıl bir etki yarattıysa ödül o sene (1980) Oktay Rifat’ın ‘Bir Cıgara İçimi’ kitabına verildi.
Favori genç yazarın alacağına, o kadar inanmıştım ki, jüri toplantısından hemen sonra onunla buluşacaktık. Aralık ayıydı. Hava buz gibi. Hürriyet’in kapısında buluşup Hasır Lokantası’na gittik. Mekân da soğuk ama ben suçluluk duygusuyla soğuk terler döküyorum. Çok sevgili arkadaşım benim ağzımdan çıkacak müjdeyi bekliyor…
Konuya bir türlü giremiyorum, sözü geveleyip duruyorum. En sonunda arkadaşım anladı, “Yahu üzülme senin beni ne kadar savunduğunu biliyorum, diğerleri vermemiştir” dedi. Kendimi İsa’ya ihanet eden havarisi gibi görüyordum...
Aradan yıllar geçti. O yılların genç yazarı ustalığını defalarca ispatladığı döneminde Sedat Simavi Edebiyat Ödülü’nü aldı. Doğrusu hatamı düzelttiğine inanmıştım.
Ancak aradan geçen zamanda meğer dostum gerçekleri öğrenmiş. 1980’de jüride yer alan bir dostumuz, “Sen aslında o sene ödülü alacaktın ama çok sevdiğin Doğan Hızlan, senin ödülünü önledi” demiş... Belki kendisi de Oktay Rifat hayranı olan dostum Oktay Rifat’ın hatrına bu olayın sözünü bile etmedi…
Bir fotoğraftan Oktay Rifat’a geldim... Umarım onun şiirlerinin, romanlarının yeniden okunmasına vesile olur.

BAKMADAN GEÇME!