İyi ki modacılar gazete tasarlamıyor

Referans gazetesi dün okurlarına ilginç bir ek verdi.

15-18 Şubat arasında yapılacak İstanbul Moda Festivali nedeniyle hazırlanan eki, genç moda tasarımcıları hazırlamış.

Referans’ın moda ekini modacılara hazırlatmak fikrini çok sevdim.

18 sayfalık ekin, 9 sayfası onlara ait.

Özlem Süer, Nejla Güvenç, Bora Aksu, Gülin Girişmen, Gamze Saraçoğlu, Banu Bora, Hatice Gökçe, Ümit Ünal ve Ezra-Tuba Çetin gazetenin birer tam sayfasının mizanpajını yapmışlar.

Çok eğlenceli işler ortaya çıkmış. Kimi İstanbul fotoğrafları kullanmış, kimi İstanbul yazısı üzerinde oynamış, kimi bir kadın fotoğrafından hareket etmiş...

Ama böyle bir günlük gazete çıksa herhalde yayın hayatı en kısa gazete olur.

Modacı arkadaşlar, bir gazete sayfası değil de bir tuval üzerine çalışır gibi hazırlamışlar işlerini.

Gazete kalıplarına en yakın sayfaya Gamze Saraçoğlu imza atmış, bir moda editörü gibi hazırlamış sayfasını.

Banu Bora daha çok bir afiş tasarlamış.

Nejla Güvenç ve Gülin Girişmen tam ’uçmuşlar’...

Zaten Referans’ın amacı da bu, ilginç bir ilave ortaya koymak.

Bunu da başarmışlar, bu yüzden ilaveyi sevdim.

Ama yine de iyi ki modacılar günlük bir gazete tasarlamıyor demekten kendimi alamadım.

Yoksa ne haber okuyabilirdik, ne de yorum...

Tabi tam tersini de düşünmek mümkün.

Gazeteciler kıyafet tasarlasa, modacıların gazetesinden daha iyi sonuç çıkmazdı ortaya.

Batman, Bin Ladin’e karşı,

Polat niye ABD’ye olmasın?


Kurtlar Vadisi Irak’ı savunanların argümanları arasında, "Amerika yıllardır bu tür filmleri çekiyor" var.

Yani Hollywood’un yarattığı kahramanlar, yıllardır beyazperdede ABD düşmanlarına haddini bildiriyor.

Polat Alemdar niye bildirmesin?

Diyorlar...

Sanki biz o Hollywood filmlerini ayakta alkışlıyormuşuz gibi.

İşte şimdi de, benim en sevdiğim kahramanlardan biri olan Batman, son macerasında Bin Ladin’e karşı savaşacakmış.

Gotham City’ye saldıran Bin Ladin’e haddini, Batman bildirecekmiş.

Gerçek hayatta Ladin’i haklayamayan ABD, işi beyazperdede Batman’e havale etti.

Polat’ın çuval intikamına soyunmasından farkı yok yani...

Her ne kadar misyonları aynı gibi gözükse de Polat’la Batman arasında dağlar kadar fark var...

Batman, Polat gibi didaktik olmaz...

Masal dünyasından fırlayıp, gerçek hayatla birebir örtüşmez...

"It’s just a movie"den çıkıp bir manifestoya dönüşmez...

Batman ideolojisini çok daha ince işler...

Polat kaba sabadır, parmağını gözümüze sokar...

Batman’la Polat arasında da bu kadar fark olsun değil mi?..

Olimpiyattan kalan ders

Torino Kış Olimpiyatları’nda 6 sporcuyla yarışmamızı eleştirmiştim ya...

Okurlar da üzülerek izlediğini söylüyor yarışları.

Gençlik ve Spor Genel Müdürü Mehmet Atalay ise "66’ncı olmamızı bile başarı kabul ediyoruz" diyor.

Kayak Federasyonu Başkanı Özer Ayık, Torino’nun Türk gençlerini alkışladığını iddia ediyor.

Gerçekten de RAI televizyonu alkışladı; "Türkler çok inatçı, sonuncu da olsalar yarışı tamamlıyorlar" dedi.

Kimse kimseyi kandırmasın!

Herkes dünkü Hürriyet’i önüne koyup düşünmeli.

Ne diyordu olimpiyatlardaki en iddialı sporcumuz patinajcı Tuğba Karademir:

"Bu sporu yapmak için Kanada’ya göç etmek zorunda kaldım. Umarım diğer Türk kızları rüyalarını gerçekleştirmek için yurdunu bırakmak zorunda kalmaz."

Kış olimpiyatlarından bize düşen en büyük ders bu olmalı!

Panini’de akşam

Nişantaşı’nın en sevdiğim mekanlarının başında geliyor Panini... Geçen akşam yemekteydim.

Akşam ambiansı en az öğle yemeği kadar güzelmiş...

Gerek Nişantaşı, gerekse Mayadrom Panini yıllardır kalitesinden kaybetmeden yoluna devam eden mekanlar.

Mönüsüyle, atmosferiyle, modern çizgisiyle ve caddeden gelip geçenleriyle iyi bir Avrupa kafesinden aşağı kalır tek yanı yok...

Yolunuz düşerse uğrayın derim.
Yazarın Tüm Yazıları