İtirafları reklam uğruna mı?

Günter Grass’ın itirafları kızımı şaşırttı. Nobel ödüllü yazarın 17 yaşındayken, Nazilerin SS birliklerine katılmış olduğunu okuyunca ağzından "aaaaa" diye hayret ifadeleri döküldü.

Gençlerin "şaşma yeteneğinin" yaşlılardan daha güçlü olduğu bence doğru ama okuduklarıma bakılırsa Grass çoğu insanda da "şaşma" ,"öfke" ve hatta "şok" yaratmış.

Bu duyguların nedeni, yazarın gençliğinde SS’lere katılmış olmasından ziyade bunca yıl suskun kalmış olması. Öyle ya, insan 17 yaşında iken her türlü saçmalığı yapabilir.

Zaten Grass da itiraflarının yer aldığı otobiyografik "Soğanı Soyarken" kitabıyla ilgili bir söyleşide amacının "ailenin sıkıcı ortamından kaçmak" olduğunu söylüyor.

Henüz 15 yaşındayken bir denizaltına kapağı atmak istemiş.

Başaramayınca, II. Dünya Savaşı’nın neredeyse son günlerinde SS birliklerine kaydolmuş.

Kimsenin bunlara itirazı yok.

Soru işaretleri daha fazla altmış yıllık "suskunluk" üzerinde yoğunlaşıyor.

Ya da geçmişinde böylesine bir yük varken yıllar yılı Almanya’nın Nazi suçlarını sorgulayan "gevezeliği" üzerinde.

BRANDT’A HAYRAN

Grass,
kendisi gibi Nobel ödüllü Heinrich Böll ile birlikte Almanya’nın ve Almanların geçmişleriyle yüzleşmelerini hararetle savunmuş biri.

Günter Grass’ın da dahil olduğu "Grup 47" adındaki aydınlar grubu, savaş sonrası Adenauer’in başını çektiği "suskunluk politikasına" karşı çıkmış.

Savaş sonrası Almanya’nın "yalan" ve "unutkanlık"tan ziyade şeffaflık üzerine kurulması için mücadele etmiş.

60’lı yıllarda "Almanya daha fazla demokrasi cesaretini göstermeli" diye ortaya çıkan Willy Brandt’ın yanında yer almış.

"Teneke Trampet"in yazarı, 20 yaşında Nazilerle işbirliği yerine sürgünü tercih etmiş olan Brandt’a hayran.

Peki 20 yaşındaki Brandt Nazilerin iç yüzünü görmüş de kendisinden sadece üç yaş küçük Grass nasıl anlamamış olup bitenleri?

Doğum yeri olan Dantzig’de amcası kurşuna dizilmiş.

Almanya’nın nihai zaferiyle ilgili kuşkularını açıkça dile getiren Latince öğretmeni ortadan kaybolmuş ama Grass hiçbir şey anlamıyor.

AMERİKAN IRKÇILIĞI

Nasıl olabilir?

İşte bunu seksenine merdiven dayamış yazarın kendisi de sorguluyor bugün.

Nazi rejiminin propagandasına kendisini nasıl kaptırdığını anlamaya çalışıyor.

İçtenliğine inanıp inanmamak size kalmış.

Grass’ın Le Monde Gazetesi’nin Frankfurter Allgemeine Zeitung’dan almış olduğu söyleşisini okudum.

Savaş sonrası Amerikalıların elinde tutsak olduğu günlerde ilk kez ırkçılıkla karşı karşıya geldiğini anlatıyor.

Yanındaki Amerikalı "beyaz" subayın "siyah" askerle konuşmadığını fark edince nasıl şaşırdığını söylüyor.

Irkçılık denen şeye kafasının takılması Almanların yaptıklarından ötürü değil Amerikalıların siyahlara davranışından ötürü.

17 yaşındaki bir delikanlıya, derinin rengi üzerinden ırkçılık, din ve etnik aidiyet üzerinden ırkçılıktan daha çarpıcı gelmiş olabilir.

Grass’ın Nazi iktidarının cinayetlerini kavraması, kabul etmesi ancak Nuremberg Mahkemesi sayesinde.

Grass’ın itirafları Almanya’da yeni piyasaya çıkan kitabıyla sanırım daha çok tartışılacak.

Bu arada eklemek gerek.

Eylül ayında yayınlanması beklenen kitabının bu hafta içersinde piyasaya çıkması ve 150 bin basması Günter Grass’ın gençlik döneminkine benzer bir "saflıkla" bir reklam kampanyasının kurbanı olabileceği yorumlarına yol açıyor.
Yazarın Tüm Yazıları