İtidal

Hadi ULUENGİN
Haberin Devamı

Her şeyden önce bugün ulusumuzun itidale ve serinkanlılığa ihtiyacı var. Kuşkusuz, olayların sıcaklığı ve tepkinin duygusallığı içinde, kitlelerin özde haklı ama şekilde irrasyonel tepkilerine kapılmamak kolay değildir.

Hele hele, akıntıya göğüs germek ve gelişmelere uzun vadeli bakan soğukkanlı tahlilleri dile getirmek hiç mi hiç kolay değildir.

Fakat, ne kadar zor olursa olsun, Türkiye'nin millet ve devlet çıkarları bu tür bir davranışı şu sıralar her zamankinden daha çok zorunlu kılmaktadır.

Yurtseverliğin ölçüsünü kollektif koroya katılmak belirleyemez. Koronun fos not söylemeden doğru tını icra etmesine çalışmak gerekmektedir.

Tekrarlıyorum, ülkemizin esenliği itidalden geçmektedir.

* * *

İTİDALDEN geçmektedir, çünkü PKK terörüne karşı elde edilen askeri zaferin de ötesinde ulusumuzun kazandığı en büyük sivil zafer, çok nadir istisnalar hariç, tedhiş yıllarına rağmen toplumsal bir Türk-Kürt ayrışmasına Türkiye halkının prim vermemiş olmasıdır. Bu olgu tayin edicidir ve yüz akımızdır.

Ülkenin bütünlüğü ve devletin üniterliği açısından hayati faktördür.

Oysa, son gelişmelere paralel olarak yurt içinde ve yurt dışında meydana gelen bir dizi olay yukarıdaki zaferi gölgeleyecek tehlikeler içermektedir.

Apo'nun kendisi Şam'da gerillası dağda barınırken ve Türk köylerine kasten katliam uygulayarak becermeye çalıştığı ama asla başaramadığı etnik kamplaşma sinyalleri, hazret Roma'ya tüydükten ve eşkiyasının beli kırıldıktan sonra şimdi ortaya çıkmaktadır. Adamın ekmeğine yağ sürecek vukuatlar olmaktadır.

Batı medyaları Kürtlerin ‘linç rizikosu yaşadığı’ yorumlarını yapmaktadır.

PKK'ya yakın iki kültür merkezinin ve bir Süryani kahvesinin Brüksel'de kundaklanması ertesinde de Belçika kamuoyu Kürtlerin ‘mağduriyeti’ temasına eskisinden çok daha fazla eğilim göstermektedir. Konu gündeme oturmaktadır.

Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak tehlikesi artmaktadır.

Üstüne üstlük, yukarıda da belirttiğim gibi, bunlar tedhiş örgütüne karşı tartışmasız bir başarı kazandığımız için aslında düğün bayram sevinmemiz ve bu başarıyı siyasi arenada taçlandırmamız gereken bir dönemde gerçekleşmektedir.

Dolayısıyla, bugün, duygusallıklardan mümkün mertebe arınarak kesin itidalle davranmamız; haklı tepkilerimizi en soğukkanlı ve en rasyonel çerçevede dışa vurmamız ve asla asla da Apo'nun dağdayken beceremediğini şehire indiğinde becermesine zemin hazırlamamamız gerekmektedir.

Yurtseverliğimizin esas ölçüsü budur ve Türkiye'nin hayati çıkarı buradadır.

* * *

NOT: Muhbir mi, gazeteci mi olduğu konusunda ciddi tereddütler bulunan ve marjinal bir ceridede kalem oynatan bir ‘muharrir’, ya alkolden uyuşmuş beyni ben ‘taka tuka’ yazdığımda ‘mantar tıka’ algıladığından; ya eski kuyruk acısının intikamını almaya heveslendiğinden; ya da ancak birisine küfrettiği takdirde okunabileceğini hesapladığından bana bir dizi alçak itham yöneltti.

Sırf makalesi ihbar mektubu niteliğini taşıdığıdan şu kısa cevabı vermek ihtiyacını hissettim ki, Halep oradaysa arşiv buradadır, bu sütunun yazarı bırakın PKK gibi ilkel bir tedhiş örgütünden hazetmek, ‘Hangi Ver Kurtul?’dan ‘Federasyon’a Hayır' başlıklarına kadar Kürt sorununu işlediği her satırda ülkemizin milli bütünlüğünü ve üniter devlet yapısını dirayetle savunmuştur.

‘Muhbir vatandaş’ın tahrife yeltendiği salı günkü makalem de buna ektir.

Zaten onun için bu sütunun yazarı PKK yayın organlarında ‘TC’nin en akıllı avukatı' diye ‘listeye alınmıştır’. Hatta, panellerde ‘kendi kaderini tayin hakkı masaldır’ dediği için ‘mutedil Kürtler’in bile hücumuna uğramıştır.

Baykuş, ya okuduğunu bir nebze anlayacak akli düzeye gel, ya kuyruk acını artık unut, ya da ihbar mektubu yazarken daha alengirli çamur atmasını öğren!

Ama bil ki benim alnım açık, senin çamurun ve çirkefin bana iz bırakmaz.



Yazarın Tüm Yazıları