Paylaş
Başbakan Roma’da Berlusconi ile iki saat görüşüyor, yemek yiyor, İtalyan Cumhurbaşkanı Napolitano, Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’ün konuğu, dışişleri bakanları bir araya geliyor, sivil toplum diyalogu için kurulan Türk-İtalyan forumu toplanıyor, Sabancı müzesinde “Osmanlı döneminde Venedik ve İstanbul, Nam-ı Diğer Aşk” sergisi açılıyor.
Muhabbet dorukta, İtalyanların dillerinden bal damlıyor.
Radikal Parti lideri Emma Bonino, geçen yıl ile bu yılı karşılaştırdığımızda ilişkileri esas olarak durağanlığın belirlediğini söylüyor, “Bir tıkanıklık var. Bu tıkanıklığı aşmak İtalya’ya düşer” diyor. Siyasetçilerden, iş dünyasına, sivil topluma kadar bütün İtalyanları Türkiye içen Avrupa’da çalışmaya çağırıyor.
Bonino
* * *
FRATTİNİ
“Türkiye, Avrupa Birliği’ne tam üye olduğu gün Avrupa’da ikinci Berlin Duvarı yıkılacak”
* * *
Gerçekten de Avrupa’da Türkiye’yi en fazla destekleyen ülke İtalya, ama konuşmaların satır aralarında dikkatimi çeken bir şey oluyor.
İmtiyazlı ortaklık önerilerine karşı çıksalar da, konuşmacılar Türkiye için müzakerelerin mutlaka tam üyelikle sonuçlanmayabileceği demek olan “ucu açık süreç”e karşı bir şey demiyorlar. “Müzakere sürecinde tıkanıklık aşılsın, bunun için çalışalım ve Türkiye’ye bir üyelik tarihi verilsin” de demiyorlar. Ki bunun dışında artık hiçbir güzel söz ruhumu okşamıyor.
“Bu tıkanıklığı aşmak için biz de Kıbrıslı Türkler üzerindeki izolasyonların kaldırılmasından işe başlayalım”
Ki ben, Türkiye’nin AB üyeliğinin ne kadar desteklendiği ifade edilen her güzel konuşmanın satır aralarında böyle bir vurgulama yapılıyor mu yapılmıyor mu diye bir arayış içine girerim her seferinde.
Eğer, aradıklarımı bulamazsam, o zaman da somut durumu değiştirecek kararlar değil de acaba neden bu kadar güzel şeyler söyleniyor diye bir merak düşer içime.
Bu güzel sözlerin içi boşsa, maksadı ne diye?
Paylaş