İtalya kendine baksın...

Oktay EKŞİ
Haberin Devamı

Sanki burnunun dibinde bulunan Bosna'da Sırplar üç buçuk senede 250 bin kadar sivil insanı öldürürken seyreden onlar değilmiş gibi, son Kürt mülteciler krizi nedeniyle İtalya İçişleri Bakanı Giorgio Napolitano cenapları:

‘‘Türkiye azınlıkları ezdiği sürece Kürtler'e siyasi sığınma izni verilecektir. Türkiye tüm uyarılarımıza karşın göçü engellemiyor. Biz savaştan, baskıdan kaçanları koruruz’’ buyurmuş.

Asalet ve necabetini sevsinler sayın Bakan'ın...

Hemen belirtelim: Bu sözlerin içindeki ‘‘Türkiye tüm uyarılarımıza karşın göçü engellemiyor’’ cümlesine bir şey deme cesaretini kendimizde bulamıyoruz. Çünkü eminiz ki İtalya İçişleri Bakanlığı Türkiye'yi bugüne kadar defaatle uyarmıştır. Ama bizim etkili ve yetkili ahmaklar hiçbir önlem almamışlardır.

Nitekim bilgiler, ilk kaçak mülteci gemisinin 29 Mayıs 1997 tarihinde yakalandığını, 200 kişiyi Türkiye'den İtalya'ya kaçıran bu gemiden sonra 18 Temmuz 1997'de Mehlika isimli gemiyle -yine pek çoğu Kürt kökenli- 403 kişinin ve 24 Ağustos 1997'de de yine bir kuru yük gemisiyle 200 kişinin İtalya'ya kaçırılmak istenirken yakalandıklarını, Ararat ve Cometa isimli gemilerle gelenlerin, aynı zincirin son halkaları olduklarını gösteriyor.

Demek ki bu hikâye hiç de yeni değil.

Tamam da... Türkiye'den bir kuru yük gemisine 800 kişi doldurulup da götürülürken hiç mi kimse, o gemiye ‘‘Nedir bu taşıdıkların? Bunlar koyun mu, insan mı’’ diye sormaz?

Sorması gerekenler var da görevini yapmadıysa, onlardan hesap sorması gerekenler kimlerdir? Onların sesi neden çıkmıyor?

Bizimkiler işte böyle üstlerine ölü toprağı serpilmiş gibidir...

Zaten o yüzden diyoruz ki İtalyanlar mayıs, temmuz ve ağustos olayları üzerine mutlaka Türkiye'ye başvurup ‘‘Bunlara engel olun’’ demişlerdir... Dedilerse şimdi onu başımıza kakmak da haklarıdır.

Lakin Bay Napolitano'nun böyle bir konudan söz ederken ‘‘Türkiye azınlıkları ezdiği sürece, Kürtler'e siyasi sığınma hakkı verilecektir’’ gibi ifadeler kullanmak ne haddine düşer, ne de hakkıdır.

Bir defa Kürt kökenli vatandaşlarımızın ‘‘azınlık’’ olduğunu bu zat hangi hukuki gerekçeye dayanarak ileri sürebiliyor?

Bunu soruyoruz, çünkü altında İtalya'nın da imzası bulunan Lozan Antlaşması Türkiye'de sadece ‘‘gayrimüslim’’lerin ‘‘azınlık’’ statüsüne sahip olabileceklerini ifade ediyor.

Kaldı ki Türkiye'de, etnik kökenine bakılmaksızın yasa önünde ve kamu hizmetleri açısından herkes eşittir. O nedenle, Türkiye'de eğer ‘‘ezilen’’ birileri varsa, o söz konusu kişilerin Kürt kökenli olmaları yüzünden değil, bizim sevgili devletimizin kendi çapaçulluğundan bir türlü kurtulup da vatandaşlarına insan muamelesi yapmayı öğrenememesindendir.

İsterseniz daha açık konuşalım: Geçen yıl, Arnavutluk'tan İtalya'ya sığınmaya çalışan zavallı ve yoksul insanların bindiği tekneyi İtalya açıklarında batırıp pek çok sivilin boğularak ölmesini düzenleyen İtalya'nın kimseye insanlık dersi vermeye hakkı yoktur.



Yazarın Tüm Yazıları