İstiskal

SİZE önce başlıkta kullandığım bu sözcüğün anlamını, Ferit Devellioğlu’nun Osmanlıca-Türkçe Lügat isimli eserinden vereyim.

‘İstiskal: Huzurundan hoşlanmama. Yüz vermeme. Kovarcasına muamele etme, dolayısıyla kovma.’

Türkçemizde de bu sözcüğü sık sık kullanırız. ‘Beni istiskal ettiler’ gibi.

Şimdi Türkiye istiskal ediliyor. Aşağılanıyor.

Bugün AB’nin 25 üyesi var. Bunların hepsi belli süreçlerden, belli aşamalardan geçti. Bu davranışı hangisi gördü?

Yıllardır adamların kapılarında yalvarıyoruz. Rica minnet ediyoruz. El açıyoruz, etek öpüyoruz.

Koskoca Türkiye Cumhuriyeti ile kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyorlar.

Karşımızda doymak bilmeyen bir canavar var. İstedikçe istiyor, biz ne isterse -bazen de fazlasıyla- veriyoruz.

‘Anayasa’nı değiştir’
buyurdular, değiştirdik. ‘Yasaları değiştir’ dediler, değiştirdik. Bunları günün birinde başımıza iş açacağını, bela olacağını bile bile yerine getirdik.

Onlar Avrupa’da kristal fanuslar içinde yaşıyordu. Terör yoktu. Ekonomileri düzgündü. Her birinde refah devleti ya oluşmuştu, ya da oluşmasına çok az kalmıştı.

Oysa bizim koşullarımız çok farklıydı.

Ama bizi yönetenlerin de amacı farklıydı! Onlar bu AB sayesinde ‘demokratikleşme, fikir ve ifade özgürlüğü gelecek’ diyordu. İşte o zaman her şey özgür (!) olacak, herkes istediğini söyleyecek ve yapacaktı.

Nitekim oldu!

Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde PKK bayrakları, Apo posterleri açmak serbest bırakıldı. Federasyon istemleri yoğunlaştı. Bölücülük ve irtica alabildiğine hız kazandı.

***

AB
istedi biz verdik, AB istedi biz yaptık. Bütün amacımız bir müzakere tarihi alabilmekti. Müzakereler başlayınca AB fonları Türkiye’ye akacak ve biz köşeyi dönecektik! Oysa onların parası bitmişti. Paraları en başta İspanya, Portekiz ve Yunanistan olmak üzere her biri tüketmişti.

Parayı da bırakalım bir yana, şu içinde bulunduğumuz kepazelik ortamına bakın. Adamlar bize açıktan tavır koyuyor. Dün bitmesi gereken görüşmeleri bir kez daha ertelendi.

Yıllar boyu PKK terörüne 35 bin kurban verdik. PKK’nın dergileri, gazeteleri, televizyon kanalları nerede? AB ülkelerinde değil mi? PKK’yı bize karşı bazı AB ülkeleri koruyup kışkırtmıyor mu? Kürtçü takımı niçin Türkiye’nin AB’ye girmesini istiyor? Minicik Kıbrıs Rum Kesimi nasıl oluyor da Türkiye’ye posta koyabiliyor?

***

Dünkü son haberlere bakalım! Recep Tayyip Erdoğan, İtalya’da konuştu:

‘Türkiye’nin artık AB’ye verecek tavizi kalmadı.’

Bu acı bir itiraf değil mi? Bir ülke bu duruma düşürülür mü?..

Ve Abdullah Gül’ün sözleri:

‘Türkiye yeni koşul kabul etmez. Gerekirse arkamızı dönüp gideriz.’

Gidemeyiz bayım! Ne önümüzü, ne de arkamızı dönüp gidemeyiz. Bu çıkmaz yola bir kez girdik, kendimizi oyuncak ettirdik, ipleri başkalarına kaptırdık. Bu saatten sonra hükümetin yapacağı hiçbir şey yok.

Şu ikili itirafı yapmak bile ayıptır. Ne duruma düşürüldüğümüzün onların ağzından yansıyan somut göstergesidir.

***

Şimdi bütün umudumuz 3 Ekim günü müzakerelerin başlamasında! Başlasa kaç yazar, başlamasa kaç yazar!

Günün birinde bizi alacaklarını mı zannediyorsunuz!

Yıllardır istiskal ediliyoruz, müzakere aşamasında da edileceğiz.

Pek çok ülke bize karşı tavır koyuyor, biz karşılarında yalvar yakar oluyoruz. Güneydoğu diyorlar, Kıbrıs diyorlar ve her konuda mesafe alıyorlar... Çünkü güç ve yetki onlarda.

AB’nin 25 üyesi var. Hangisi bizim gibi istiskal edildi? Hangisi kapılarda süründürüldü? Hangisi onlara böyle yalvardı?

Bir düşünün bakalım, Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu günden beri böyle küçük düşürüldü mü? En zayıf dönemlerimizde bile nice devlet adamları, nice hükümetler geldi geçti, hangisi ülkemizin ulusal onurunu el kapılarında böyle paspas gibi çiğnetti?

Adına ‘istiskal’ denilen Osmanlıca sözcüğün anlamını şimdi doyasıya (!) yaşıyoruz. Çöküş dönemindeki Osmanlı bile bu kadarını yaşamamıştı.
Yazarın Tüm Yazıları