İşte Gezicilerin aklına karpuz kabuğu düşüren Avrupalı

Deşifre ediyorum!.. Türkiye’nin üstüne amansızca çöken uluslararası komplonun üzerindeki kozmik örtüyü yırtıp atıyorum!.. Bireysel özgürlükler raporu yazacağım diye Şubattan beri Türkiye’yi beş kez ziyaret eden, akademiden sivil topluma her kesimle 40’dan fazla toplantı düzenleyen ve sonunda, bir şeyi 40 kere söylersen olurmuş, Türkiye’de her şey süt limanken Gezicilerin aklına karpuz kabuğu düşüren adamı buldum. Avrupa Birliği’nin eski Anraka Büyükelçisi Marc Pierini. Asın!..

Haberin Devamı

Marc Pierini şimdi düşünce kuruluşu Carnegie’de çalışıyor.
2011’de emekli oluncaya kadar 2006’dan itibaren Avrupa Birliği’nin Türkiye büyükelçisiydi.
Ondan önce de Tunus, Libya, Suriye ve Fas’ta büyükelçilik görevleri üstlenmiş, bölgeyi en iyi bilen Avrupalı diplomatların başında.
Pierini’nin bundan önceki Türkiye raporu Ocak 2013’te çıktı.Türkiye’deki basın özgürlüğüne değinen ve hükümete ağır eleştiriler getiren kapsamlı bir iş.
İşte Şubat ayında basın özgürlüğünün yanına kültürel ifade özgürlüğü ve farklı hayat biçimlerinin beraber yaşayabilmesi konularını da ekledi Pierini ve yeni bir rapor hazırlamaya başladı.
Başta söylediğim gibi beş Türkiye ziyareti ve 40’dan fazla toplantının ardından da, iki gün önce 36 sayfalık “Türkiye’deki Bireysel Özgürlükler” raporunu yayınladı.
Sırayla raporun bulgularını ve sonunda getirdiği çözüm önerilerini özetlemeye çalışacağım.
Türkiye’deki duruma dışarıdan son derece objektif bakan, yaşanan çalkantıları da derinlemesine inceleyen, iyi yazılmış bir çalışma.

BULGULAR

AKP’nin politik ve ekonomik başarılarıyla, kültürel ifade özgürlüğü ve farklı yaşamlara tolerans konularında gittikçe artan otoriter uygulamaları arasından keskin bir zıtlık var. Türk toplumu kutuplaşmış durumda.

Haberin Devamı


Türkiye’de kültürel ifade özgürlüğü alanında çalışan çok az örgüt var: Anadolu Kültür, Antenna, BiaNet, Bilgi Üniversitesi, Siyah Bant, Boğaziçi Üniversitesi ve İKSV. Bunun yanında birkaç blog, aktivist ve bireysel araştırmacı. Bu durum, sorunun çözümünü zorlaştırıyor.


• Kültürel ifade özgürlüğü, Türkiye’de iki ana başlığa ayrılabilir: Kürtlerle ilintili konular ve devlet-kültür ilişkisi.


• Uzun süre, Türk Hükümeti kitapları sansürleyip sanat eserlerini yasaklayarak Kürtlerin kültürel ifade özgürlüğünü kısıtladı. Son döneme kadar da hükümet terörizmin sanat ve kültür alanından desteklenebileceği görüşünü korudu. Eski İçişleri Bakanı, “Terörizmi besleyen bir arka bahçe var. Neyiyle veriyor, belki resim yaparak tuvale yansıtıyor. Şiir yazarak şiirine yansıtıyor, günlük makale, fıkra yazarak oralarda bir şeyler yazıp çiziyor” dedi.

Haberin Devamı


• Son olarak Başbakan Erdoğan, tiyatroların özelleştirileceğini açıkladı. Bunu protesto edenlere de, “Siz kimsiniz? Siz her konuda söz söyleme, her konuda otorite olduğunuzu iddia etme ehliyetini nereden alıyorsunuz? Bu ülkede tiyatro sizin tekelinizde mi? Bu ülkede sanat sizin tekelinizde mi? Sanat konusunda söz söyleme ehliyetine sahip olan sadece sizler misiniz? Geçti o günler” dedi.


• Tiyatrolara sağlanan devlet desteğinin yeniden düzenlenmesi, doğrudan hükümetin kültürel tercihleriyle ilintili. Devlet, tiyatroculara bunu danışmadı.


• Televizyon da zorluklardan payını aldı. Muhteşem Yüzyıl dizisinin yaşadığı sorunlarda olduğu gibi.

Haberin Devamı


• Kamusal alandaki sanat eserleri Türkiye’de hep bir tartışma konusu. Yerel yönetim tarafından istendiği halde, Kars’ta Türk-Ermeni dostluğunu sembolize eden bir heykelin yıkılması, konunun ne kadar hassas olduğunu gösteriyor.


• Kitap sansürü de ayrı bir konu. Vatandaşlar, John Steinbeck’in Fareler ve İnsanlar, José Mauro de Vasconcelos’un Şeker Portakalı kitaplarının yasaklanmasını protesto ettiler.


• PEN International’ın başkanı John Ralston Saul, Kasım 2012’de “PEN, uzun süredir Türkiye’de hapse atılan yazar sayısının azaldığına şahit oluyordu. Ama sonra birden bire tutuklamalar yeniden başladı” dedi.


• Kültürel faaliyetlere sağlanan fonlar halen bir kaygı nedeni. Parlamentoda şimdi sanat eserlerine ayrılacak fonları değerlendirecek, 11 kişilik Türk Sanat Konseyi’nin (TÜSAK) kurulması için bir yasa bekliyor. Bu konu sanatçılar tarafından 25 Mayıs 2013’te İstanbul’da olduğu gibi sokak gösterileriyle protesto edildi.

Haberin Devamı


• Avrupa Konseyi’nin birçok üyesinin aksine Türkiye’nin kültür politikasını tanımlayan uluslararası standartlarda bir belgesi yok. Birçok yasa, 1923’te Cumhuriyetin kurulmasına uzanıyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 2010-2014 Stratejik Planı “ulusal kültür” kavramına dayanıyor.


• Son dönemde AKP’nin siyasi dilinde “intikam”, “O günler geride kaldı” gibi sözler, muhafazakârların sekülerler tarafından uğradığı baskılara atfen, AKP temsilcileri tarafından kamuoyu önünde kullanılmaya başlandı.


• Alkol satışı düzenlemesi, sadece satış kısıtlamalarına ya da sağlık kaygılarına dayanıyormuş gibi gözükmüyor. Örneğin Başbakan Erdoğan, “Dinin emrettiği bir yasanın sizin için neden reddedilmesi gerekiyor” dedi.

Haberin Devamı


• Sosyal medya demokratik toplumlarda merkezi bir rol oynuyor ama Türkiye’de yetkililer ve toplumun belli bir kesimi tarafından tam olarak kabul edilmedi. Örneğin Nisan 2013’te dünyaca tanınan piyanist Fazıl Say, Ömer Hayyam’a ait bir dizeyi retweet ettiği için, İslam’a hakaret gerekçesiyle 10 ay hapis cezasına çarptırıldı.


• Hükümet kadınların en az üç çocuğu olması ve kürtajı bir suç olarak tarif eden açıklamalar yaptı. Çoğu Başbakan’dan gelen bu açıkalamalara yönelik eleştiriler, kadınların özel hayatına müdahale olarak eleştirildi.


• 2012’de geçen bir eğitim reformu, imam-hatiplerin yapısını değiştirdi ve Sünni doktrine dayalı tek bir inanç sistemini teşvik etti.



NE YAPILABİLİR?

• Avrupa Konseyi’nin kültürel politikalarına uyulmalı. Devlet, Türkiye’nin geniş etnik, dini ve dilsel çeşitliliğini yansıtacak şekilde kültür ve sanatta nötr bir politika izlemeli.


• Kültürel politika çalışma grupları oluşturulmalı. Farklı kültürel dernekler, sinemacılar, sivil toplum organizatörleri, akademisyenler ve diğer kültürel şahsiyetlerden oluşan sivil toplum örgütleri yaratılmalı.


• Liberal bir demokraside iktidar partisi tercih ettiği yaşam biçimini, değerler sistemini tüm topluma empoze etmekten kaçınmalı ve ülkenin çeşitlilikten yararlanabileceğini kabul etmeli.


• Sadece sandıktan çıkan sonuca dayalı meşruiyet ileri bir demokraside sürdürülebilir değildir. Diyalog ve konsensus hem ulusal hem de yerel seviyede sistematik olarak oluşturulmalıdır.


https://twitter.com/tolgatanis

Yazarın son yazıları


#30 Ağustos 2013 Suriye saldırısı öncesi Washington’daki hava
#30 Temmuz 2013 En heyecansız barış denemesi İsrail-Filistin 2013 Kerry’nin iftarıyla başladı
#23 Temmuz 2013 ABD'nin Suriye'de El Kaide ile dansı
#18 Temmuz 2013 Bir cinayet üzerinden Suriye bataklığı
#16 Temmuz 2013 Balyoz’dan Mısır’a Washington anekdotları
#9 Temmuz 2013 Gülen: Bir çayımızı içer dönerler



YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN >>




Yazarın Tüm Yazıları