İstanbul Yazıları

Güncelleme Tarihi:

İstanbul Yazıları
Oluşturulma Tarihi: Ekim 11, 1999 00:00

Haberin Devamı

Ece Ayhan’ın İstanbul’u-2

(...)

Geldik Cankurtaran’a

1940 ekiminde, ailecek, Çanakkale’den İstanbul’a, Sultanahmet’e, daha doğrusu Cankurtaran’a, gelmişiz. 9 yaşında, kısa pantolluyum. İstanbul’da ilk oturduğumuz, iki katlı ahşap ev hálá duruyor. Tabii biraz tahtaları çarpılmış ve güneşlerden, yağmurlardan eğilmiş olarak. Cankurtaran İlkokulu’nun, Akbıyık ve Çatladıkapı tarafında.

Yeşil evin ikinci katındaki odadan, gri demiryolu ve mavi Marmara Denizi görülürdü; ayağa kalkınca. Tabii ayağa kalkılınca başka şeyler de, çok şeyler de görüldüğünü, sonraları yaşayarak görecektim.

Ve o zamanlar Gülhane Askeri Hastanesi Cankurtaran’daydı.

(...)

Zührevi Hastalıklar Hastanesi

Ve rüzgárlı havalarda, demiryolunun Marmara Denizi tarafında, Mangana’lar Mahallesi ile Zührevi Hastalıklar Hastanesi arasındaki çimenlikte, büyük uçurtmalarımızı uçururduk. Cankurtaran Feneri tam da Zührevi Hastalıklar Hastanesi’nin arkasındaydı. Kapatılmış kadınlar bize, ikinci kat demirparmaklıklı pencerelerden çukulata ya da şeker atarlardı. Söylentiye göre, polis müdürü Demir Ahmet kapatırmış bu kadınları.

('Sayın Muhbir Vatandaş' filmi olan Amerikan Gungadin’i, İstanbul Polis müdürü Demir Ahmet iki-üç kez görmüştür derlerdi ölçüt olarak. Ki o zamanlar sinema eleştirmenleri ve hele -ne anlama geliyorsa- sinema yazarları yoktu.)

Biz Cankurtaran’da büyük uçurtmalarımızın çıtalarını, fırınlarda kullanılabilen ince pelür kağıtlarını ya da helvacılardaki yağlı mavi-kırmızı kağıtları demiryolunun deniz tarafındaki, Ahırkapı’daki 'roman' mahallesindeki mahalle bakkallarından alırdık ve unu ıslatarak onları hamurla yapıştırırdık.

Ayasofya

Sultanahmet Ceza ve Tevkifevi şimdiki Mimar Sinan yapısı hamamın arkalarındaydı.

Asılacak insanları, Ayasofya hizasında, yönü tramvay yoluna gelecek biçimde, darağacı kurularak asarlardı. 'İbret-İ álem' olarak sabah 10.30-11.00’e kadar herkes görsün için.

Ben 10 yaşındayken, 'Cankurtaran' sözcüğüyle bir çelişki olarak, Cankurtaran İlkokulu çocuklarını yurttaşlık bilgisi uygulaması için götürdüklerini hatırlıyorum. Yavru kurtlar kepleriyle öndeydi...

(Şiirin Bir Altın Çağı. Yapı Kredi Yayınları. 1993)

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!