İstanbul’un denizle barışma zamanı gelmedi mi?

Denizin şehirlerdeki, bu arada İstanbul’daki işlevi giderek değişiyor, dönüşüyor. Sanayi dönemine ülke olarak yeni yeni girsek de, ticaretin büyük bölümünü yaptığımız Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri’nin sanayi sonrası döneme geçmeleri bu dönüşümün en önemli nedeni.

Okyanus aşan ticaret gemilerinin "döktüğü" malların piyasaya aktarılmasında ilk adım olan limanlar artık dev kutuların üst üste dizilip, tren ya da kamyonlarla dağıtılan, bilgisayar denetiminde steril alanlar haline geldi. Küresel pazarın oluşumu gümrük düzenini de değiştiriyor. Bütün büyük liman şehirleri işte bu altüst oluşu yaşıyor.

Volvo teknelerinin şamandıra yarışları yaptığı Melbourne, Amerika Kupası teknelerinin merkez olarak seçtiği Valencia gibi şehirler bu dönüşümü büyük tanıtım fırsatları yaratan etkinliklerin eşliğinde gerçekleştiriyor. Bu tür dev etkinlikler dönüşüm çabasının sancılarını hafifletiyor, yapılanların halka gösterilmesini kolaylaştırıyor.

*

Volvo Okyanus Yarışı’nı bir fırsat olarak kullanan Melbourne, önemli bir fırsatı değerlendiren son şehir oldu. Teknelerin Melbourne’a uğraması için büyük çaba gösteren ve bunun için önemli ödünler veren yerel yöneticiler yaklaşık 200 milyon dolar yatırımla şehrin dünya haritasındaki yerini pekiştirdiler.

Hızla büyüyen şehrin 200 yıllık geleneğine güçlü bir uluslararası marka eklemek için dünyanın konut olarak planlanan en yüksek binası yapılacak. Bu açıklama şehrin Volvo yarışı ile coştuğu bir dönemde, daha yeni, yapıldı. 300 metre yüksekliğindeki, 92 katlı Eureka Kulesi’nin tamamı 554 apartman dairesine ve bir alışveriş merkezine ayrılacak. Kule, dünyanın en yüksek binası değil ama eski liman bölgesini canlandıracağı için önemli bir dönüşüm projesi niteliği taşıyor.

Eureka Kulesi’nin şehrin siluetine yapacağı etkiler uzunca süre tartışılmasına rağmen, genç bir ülkenin çok genç şehrinin cesareti, denizin şehirlerdeki işlevinin nasıl değişmekte olduğunu gösteriyor.

Çok eski bir ülkenin, İspanya’nın, önemli bir şehri Valencia, Amerika Kupası’nı dönüşüm için bir kaldıraç olarak kullanıyor. Amerika Kupası’nı 154 yıllık tarihinde ilk kez Amerika dışına çıkartmayı başaran Valencia’nın vizyoner yöneticileri, medyanın yoğun ilgisi altında eski liman bölgesini dönüştürüyor, geliştiriyor.

Güney Amerika’yı kanlı bir işgal ile Latinleştiren gemilerin çıktığı limanlardan biri olan Valencia’daki değişim baş döndürüyor. Tüm dönüşüm projelerinde olduğu gibi şehir yaşamı farklılaşıyor, kalite artıyor.

*

Bilmem farkında mısınız? İstanbul, önümüzdeki haziran sonu ile temmuz başında, çok önemli bir kent olacak. Akdeniz’in en önemli yelken yarışı Fransa’nın Cannes Limanı’ndan başlayacak ve deniz şehirlerinin kraliçesi İstanbul’da sona erecek. Bu yarış Volvo ya da Amerika Kupası kadar büyük değil. Ancak, Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki ilişkilerin çok hassas olduğu bir dönemde, çoğu fikir önderi binlerce yelkenci, dünya şampiyonlarının katılacağı bu yarış için gözlerini İstanbul’a çevirecek. Avrupa medyası İstanbul’u mesken edinecek.

Melbourne ve Valencia örnekleri gibi, bu yarış İstanbul’un dönüşümünü sağlayacak projelerin açıklanıp güçlü bir vizyonun ortaya konacağı bir fırsat olarak mı değerlendirilecek, yoksa alışık olduğumuz türden kayıkçı kavgalarına mı tanık olacağız? Hep birlikte göreceğiz. Galata Limanı’nı, Haydarpaşa’yı yeniden düşünmek önemli. Bu süreç birkaç ayda tamamlanamaz kuşkusuz. Ama en azından şunu tartışmaya başlamamız gerek: İstanbul’un kamuya ait deniz kenarı alanlarını nasıl değerlendireceğiz, bu şehri denizle nasıl barıştıracağız?

Okyanusun kahramanları Melbourne’da

Volvo Okyanus Yarışı’nın üçte biri geride kaldı. Doğa şartlarının zorladığı yüksek teknolojili tekneler her etapta fire verdi. Güney Afrika’daki Cape Town ile Avustralya’nın Melbourne limanları arasındaki ikinci etap, denizle şaka olmayacağını bir kez daha gösterdi. Teknelerin hareketli salmaları zarar gördü, direkler kırıldı. Şu günlerde Melbourne’da liman içi yarışlar sürdürülüyor. 20 deniz mili hızla şamandıralar arasında yarışan tekneler Melbourne’u şenlendiriyor.

Yarış başlar başlamaz ileride karşılaşılacak sorunların işaretleri geldi. Biscaye Körfezi’nde daha ilk gün yakalanılan fırtınanın hırpaladığı teknelerden yarışı bırakmak zorunda kalanlar oldu. Sorun, her türlü hava koşuluna dayanacağı söylenen hareketli salmalardan kaynaklandı.

Yüksek hızda salmalara binen yanal güçler, salmaları zorladı, hatta Pirates of Caribbean teknesini batmanın eşiğine getirdi. Tasarımcılar masalarının başına geçip, yanlışı nerede yaptıklarını belirlemeye çalıştı.

İkinci ayakta da sorunlar çıktı. Brazil 1 direği kırıldığı için yarışı terk etmek zorunda kaldı. Brazil 1, geçici direkle ulaştığı Avustralya’nın Freemantle Limanı’ndan Melbourne’a kamyonla taşındı. Avustralya’nın Nullarbor Düzlüğü diye adlandırılan çöl bölgesini batıdan doğuya geçen Brazil 1’in 4 bin kilometrelik alışılmadık yolculuğu yaklaşık beş gün sürdü. Böylece, Melbourne’a yarışı olması gerektiği gibi denizden tamamlayan ABN Amro One teknesinden 11 gün sonra ulaşmış oldu. Brazil 1 denizde veremediği güzel pozları, çölün ortasında verdi.

ÇOKULUSLU EKİPLER

Yarışın iki ayağında da üstünlüğünü gösteren ABN Amro One teknesinin mürettebatı Amerika, İngiltere, Yeni Zelanda, İrlanda, Fransa ve Güney Afrika’dan gelmiş yelkencilerden oluşuyor. Bunun, daha önce tek uluslu ekiplerle yarışa katılanların gözlemleri ile ortaya çıkmış ilginç bir nedeni var: Bir sorun çıktığında aynı kültürel altyapıya sahip ekiplerin aynı anda moral bozukluğu yaşadığı, çokuluslu ekiplerin tepkilerinin ise kültürel farklılıklar nedeniyle birbirlerini dengelediği belirlenmiş. Bu nedenle, bütün açık deniz yarışlarında artık çokuluslu ekipler yeğleniyor.

Yapılan psikolojik testler hedefe odaklanmayı, kararlılığı ve duygusal istikrarı öne çıkartıyor. Çok olumsuz koşullarda uzun süre birlikte kalan ekipler, teknenin başarı grafiği ile yatıp kalkıyor. Okyanus yarışları asla vazgeçmemek ilkesi üzerine dayandığından uyum, birlikte yarışma ve eğlenme özellikleri büyük önem taşıyor.

Yarış, ekipler üzerinde, psikolojik baskıdan kat kat fazla fiziksel baskı da getiriyor. Bir şamandıra yarışı olan Amerika Kupası teknelerinde 17 kişiden oluşan bir ekip varken, aynı boydaki Volvo tekneleri sadece 10 kişi ile yarışıyor. Dev yelkenleri indirip basmak ve kaçınılmaz aksaklıklarla mücadele etmek için altın madalyalı olimpiyat sporcuları seviyesinde hazır ve onların sahip olması gerekmeyen ölçüde cesur olmak gerekiyor.

DENİZCİLİK ÖDÜLÜ

Yarış, büyük bir otomotiv şirketinin adını taşısa da, katılan tekneler milyonlarca dolar harcayan şirketler adına yarışsa da; her şeyi mümkün kılan, bireylerin fedakarlığı. ABN Amro One ekibi Melbourne’da birincilik ödülünü aldıktan ve kameralar toplandıktan sonra Denizcilik Ödülü verildi. Ödülün sahibi, genç bir Brezilyalı olan Andre Fonseca oldu. Brazil 1’in direği kırıldıktan sonra direk parçalarını ve yelkeni toplamak için kendini dondurucu Güney Okyanusu’na atan Fonseca’nın cesareti kutlandı.

Cesaretin böylesine sergilenmesine olanak veren insan ruhu, bu tür yarışları, milyon dolarlık makinelerin çekişmesinin ötesine taşıyor ve yaşanan heyecana anlam katıyor.

Yarışta son durum

TakımPuan

ABN AMRO ONE32.5

ABN AMRO TWO25.0

Movistar18.0

Pirates of the Caribbean16.5

Brazil 116.0

Ericsson14.5

Brunel 11.5

Ellen MacArthur’dan albatroslara destek

Volvo yarışının en önemli unsurlarından biri de çevreci yönü. Bu yılın konusu albatroslar. Güney Okyanusu’nda yaşayan bu dev kuşlar, kilometrelerce uzunluğundaki balık ağlarına takılarak ölüyorlar ve bu nedenle de nesilleri tükenme tehlikesi ile karşı karşıya. Pirates of the Caribbean ekibinden Justin Clougher’ın bir yanda yarışırken, diğer yanda sürdürdüğü çevre savaşçılığı ona Wallenius Willhelmsen Okyanus Ödülü’nü kazandırdı. Clougher, albatroslar ile denizaşırı yelken yarışına katılanları şöyle karşılaştırıyor: "Albatroslar saatlerce çaba harcamadan ve sessizce uçmak için doğmuşlar. Kaybolup denize açılır, aylarca geri dönmez, kara görmez, kendi başına mutlu ve yeterlidir. Bu özelliklerden hepimiz bir şeyler öğrenebiliriz." Albatrosların gönüllü elçileri arasında Ellen MacArthur’un da bulunması bu kuşların gelecek umudunu artırıyor.
Yazarın Tüm Yazıları