İstanbul’dan seçim manzaraları

Tuğrul ŞAVKAY
Haberin Devamı

İstanbul bu yıl baharı seçim gürültüsü içinde karşıladı. Gerçi seçim kampanyaları kavgasız geçti ama, gürültüsü yeterince kulak tırmaladı. Yine de bu kez kampanyalar baharın insanın içinde uyandırdığı güzel duyguları köreltmedi. Eski seçimlerin hırçınlığını en azından İstanbullular yaşamadı.

Pazar günü gökyüzü pırıl pırıldı. Hava sıcaktı. Bahar bütün güzelliği ile kentte hüküm sürmekteydi. İstanbullular bir pikniğe gider gibi gittiler seçim sandıklarının başına.

Ortalıktaki kalabalığa rağmen varolan sukunet etkileyiciydi.

Seçim sandığı

Seçimler öncesinde Ortaköy’de sayıldığımız için seçmen kağıtlarımızda orada oy vermemizi gerektirdi. Halbuki neredeyse bir yıla yakın bir süre önce Sarıyer sınırları içinde bir bölgeye taşınmıştık. Üstelik bu kez taşınmanın hemen ardından muhtara gidip naklimizi yaptırmıştım. Buna rağmen seçimler için Beşiktaş’ta oy vermemiz bir garabet oluşturdu. Farklı bir bölgenin belediye başkanı için oy kullandık.

Güne geç başladığımız için öğle saatlerinde evden çıkıp seçim sandığımızın bulunduğu Balmumcu’ya gittik eşimle.

Oy sandığımızın bulunduğu ilköğretim okulunun bahçesinde çiçekleri açmış bir kiraz ağacı karşıladı bizi. Bahçede bir polis memuru, okulun müstahdemleri ile oturmuş tatlı tatlı sohbet ediyordu. Etrafta öyle göze çarpan bir kalabalık da yoktu.

Aynı sessizlik, seçim sandığının bulunduğu sınıfın önünde de hüküm sürmekteydi. Kapı önünde eski komşularımızdan birkaçı ile karşılaştık. Biraz sohbet ettik.

Birkaç yaşlı yurttaş sınıfın içindeki sıralarda oturuyordu. Sandık başkanı nedense kızıp dışarı çıkmamızı söyledi. Pek fazla itiraz etmedik. Zaten oy vermek için sırada bekleyenlerin sayısı beşi, altıyı geçmiyordu. Bir çeyrek saat içinde sıra bize geldi ve oyumuzu çarçabuk kullandık.

Sandık başındakiler güleryüzle davrandılar. Sandık başkanının öfkesi de geçmiş olmalı ki, yanlış oy kullandığını söyleyen bir seçmene zorluk çıkarmadı. Yanlış oy pusulasını alıp iptal etti ve kullanmak üzere bir yenisini vermekte tereddüt etmedi.

Geç bir öğle yemeği

Oradan Boğaz’ın karşı kıyısına geçip Kandilli’deki Rıhtım Lokantası’nda Boğaz’da yeni tutulmuş taze istavritlerden yedik. Birkaç saati büyük bir tembellikle geçirdikten sonra bir arkadaşımıza uğradık. Sohbet ettik. Çay içtik.

Arkadaşım özel nedenlerden ötürü sabahın erken saatlerinde seçim sandığının başına gitmiş. 'Tam dört saat sıra bekledim' diye yakınıyor. Yurttaşlık hakkını kullanmakta kararlı olduğu için yılmadan beklemiş. Sonunda oylarını sandığa atmış. 'Ama herkes benim kadar sabırlı davranamadı' diyor. Sandık başında sıkılan seçmenlerden bir kısmı, 'sonra geliriz' diyerek evlerine dönmüşler. Kim bilir kaçı tekrar oy vermeye geri geldi? Orası meçhul.

Hava kararmaya başladığında eşimle eve döndük. Ben üstümü bile değiştirmeden gazeteye geldim.

Hürriyet İstanbul’un gecenin geç sayılacak saatlerinde bu kadar kalabalık olması pek adetten değil. Bir yandan dört bir yana dağılmış muhabir arkadaşlarımızdan gelen haberlere bakıyoruz. Öte yandan da gözümüz televizyon kanallarındaki haberlerde.

İlk saatlerde gelen sürpriz sonuçlarla heyecanlanmadık desem yalan olur.

Akşam yemeği

Saat sabahın ikisi. Gazetede daha fazla kalırsam, yazımı yetiştirmem mümkün değil. O yüzden gazeteden ayrılıyorum.

Yolda aklıma atladığım akşam yemeğini yemek geliyor. TEM yolundan Kasımpaşa sapağına giriyorum. Aklımda olan Kasımpaşa’da Apik’e gidip bir işkembe çorbası içmek. Sabaha karşı iyi gelir diye düşünüyorum.

Apik her zaman olduğu gibi açık ve müşterilerini günün her saatinde alesta bekler havasında.

İçeri girip çorbamı söylüyorum. O sırada dışarıda korna sesleri duyuluyor. Garsona, 'MHP’liler mi?' diye soruyorum. Garson ağzını açmaya üşenerek, evet anlamında başını sallamakla yetiniyor. Kapıya fırlıyorum ve uzun bir araç konvoyunu geriden izliyorum.

Yemeğimi bitirip dışarı çıktığımda aynı gürültü ile bu kez bize doğru gelen aynı MHP kervanına rastlıyorum. Hemen gaza basıp kervanın peşine takılıyorum.

Gençler yarı bellerine kadar arabalardan sarkmış. Ellerinde MHP ve Türk bayrakları. Eller malum işareti yapıyor. Öndeki bir arabadan hoparlörle birileri konuşuyor. Ama söylenenleri bütün dikkatime rağmen anlamakta güçlük çekiyorum. Sabahın iki buçuğunda İstanbul çın çın çınlıyor.

Araba kervanı Bomonti’den Halaskargazi’ye sapıyor ve Şişli’ye doğru gidiyor. Kervanın sonunda benim gibi konvoydan olmayan dört beş araba daha var.

MHP Şişli ilçe binasının önünde klakson sesleri artıyor. İlçe binasının ışıkları tümüyle açık. Ama binadan el sallayanlar dışında fazla bir taşkınlık işareti gelmiyor.

Kervanı Beytem Han’ın önüne kadar izliyorum. Onlar oradan Şişli’nin arka caddesine sapıyorlar. Ben ise eve gidiyorum.

Yazarın Tüm Yazıları