‘Issız Adam’ Balıkçı

12 Ekim Çarşamba. Hatay’da bir sokak, boylu boyunca kalabalıktı.

Haberin Devamı

Kimi sandalyelere oturmuş, kimi ayakta bir kürsü karşısında toplanmıştı insanlar. Açık havada yapılan bir anma toplantısıydı bu. Cevat Şakir Kabaağaçlı’yı anma toplantısı.
Ünlenen takma adıyla “Halikarnas Balıkçısı”. Kısaca “Balıkçı”.
Artık Balıkçı’nın adını taşıyan sokak, 1890’da Girit’te 17 Nisan günü doğmuş olmakla, bir doğum günü kutlar gibi, bu yıl 15 Nisan’da törenle açıldı. 1973’ün 13 Ekim’inde İzmir’de ölmüş olmakla da 12 Ekim günü bir anma toplantısı düzenlenmiş oluyordu.
Girişi, heykeltraş Ekin Erman’ın ustalıkla düzenlediği bir anıtla kapatılıp güzelleştirilen “Cevat Şakir Kabaağaçlı Sokağı”nda bir dairesinde Balıkçı’nın ölümüne varan yıllarda yaşadığı apartmanın kapı üstü duvarında da seramik sanatçısı Pervin Özdemir’in gerçekleştirdiği bir rölyef yer alır.
“Hatay Kültür Sanat Bilim ve Spor Grubu”nun girişimiyle, Dr. Hakan Tartan’ın Konak Belediye Başkanı olarak sağladığı olanaklarla sıradan bir İzmir sokağına çok önemli bir “kültür ve toplum adamı”nın adıyla böylesine can vermek, değerbilirliğin bir biçimde anıtlaşması olsa gerek.

* * *

Haberin Devamı

O gün toplantıda, İzmir’den kopamayıp İzmir’in tarih çetelesini tutarcasına yıllardır didinip duran Şadan Gökovalı ile Yaşar Aksoy, yazar Muzaffer İzgü ve Balıkçı’nın kızı İsmet Noonan ve Dr. Hakan Tartan ile önceki Başkan Muzaffer Tunçağ birer konuşma yaptı.
Bir “değerbilirlik” idi ortadaki gerçek, doğru.
Yine de bir “Issız Adam” olarak kaldı Balıkçı!
Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın yarattığı değerleri, bir bilim adamı olarak, bilmesi gerekenler o gün orada yoktu çünkü.

* * *

Cevat Şakir’in yaşantısı başlı başına bir inceleme konusudur. Bu yaşantıdan bir “Bodrum” yaratmak, bir toplumsal mucizedir. “Mavi Yolculuk” deyip de yelken açmak, bugünün turizmine kapı açmış olmaktır.
Cevat Şakir karikatüristtir. Daha önemlisi, roman ve öykü yazarıdır.
Ve Cevat Şakir, incelemeleriyle Ege üzerine Batı’nın dayattığı yargıları silkelemiş; uygarlığın Batı’dan Doğu’ya geldiğini değil,  Doğu’dan Batı’ya gittiğini belgeleyip durmuştur.
Bu gerçeklerin biri olsun, üst üste üniversite açan İzmir’de bir “bilim adamı”nın inceleme alanına girmez mi acaba?
Balıkçı’yı, bir sokağa adını verip de unutturmamak! Toplanıp o sokakta, dostlarıyla anmak onu!
Güzel de değeri bir “sokak adı”nı aşan, sokak değil de bir “kavram”, kalebentliğinden bir “kent” yaratmış, denizlerine “mavi” bir yol açmış ve yazan çizen bir “sanatçı”, Cevat Şakir Kabaağaçlı, gerçekleri sarsa sarsa yaşayıp da çocukları okusun diye sığındığı İzmir’de, dostları onu ne denli ansa da bir “Issız Adam” olarak kaldı yine.
“Bilim adamı” olmak, çok yönlü bir değerler yaratmış bir öncüye erişmeye yetmiyor mu, ola!
Hele bir yıl daha bekleyelim, bakalım “âyine-i devran ne suret gösterir”!

Yazarın Tüm Yazıları