İspanya Franco dönemi ile yüzleşiyor

"DÜŞÜP öldü Federico/Alnında kan, kurşun barsaklarında/ Cinayet Gırnata’da işlendi!/Biliyorsunuz,-Zavallı Gırnata’da!-Onun Gırnata’sında!"*

HABERİ öğrendikten sonra, içimde tuhaf bir sızı ile sayfaları iyice sararmış eski şiir kitaplarıma dönüyorum. Ne kadar ihmal etmişim Federico Garcia Lorca’yı.

Granada’da faşist mangalar tarafından kurşunlanan büyük şairin kapısını çalıyorum. "Geriye bakma sakın, yavaşça yürü, ve dua et benim için/San Gaetan’a. Ne sen, ne ben nasıl olsa/hazır değiliz karşılaşmaya" diyor.

İspanya artık hazır. Bir sabah kamyonlara doldurulan sekiz bin kişiyle birlikte kendi mezarını kazdıktan sonra öldürülen şair ve diğerleri ile karşılaşmaya, Franco’nun 33’üncü ölüm yıldönümü olan bugün geçmişiyle yüzleşmeye hazır.

İspanyol Ulusal Mahkeme Yargıcı Baltasar Garzon - Şili diktatörü Pinochet için tutuklama kararı çıkartmıştı - Franco ve işbirlikçileri aleyhinde insanlığa karşı suç işledikleri gerekçesiyle dava açıyor.

Yani Franco’nun ölümünden sonra kabul edilen "Sessizlik Yasası" bozuluyor ve 30 yıllık demokrasi sürecinde İspanya ilk kez hukuken Franco dönemi ile yüzleşmeye hazırlanıyor. Garzon’un kararı muhafazakar Halk Partisi ve sağcılar tarafından eleştiriliyor. Eski defterleri açmanın bir işe yaramayacağını söyleseler de, insan hakları örgütleri ve Sosyalist Parti Garzon’un kararına destek veriyor.

"Evet İspanya demokratik bir ülke. Ama faşist dönemle yüzleşmeden demokrasinin temeli sağlam olmaz" deniyor.

Gerçekten de Avrupa demokrasisinin gelişiminin altında, evrensel insan hakları ilkelerinin ardında Almanya’da Hitler, İtalya’da Mussolini ve Fransa’da Vichy dönemlerinin sorgulanıp mahkum edilme sürecinin payı var.

Garzon’a destek veren El Pais Gazetesi, "Garzon’a karşı başlatılan linç kampanyası bile demokrasimizin temelindeki zaafı kanıtlamaya yeter" diyor.

Bu sürecin ülkede polemiklere neden olacağı iddialarına, "Evet polemikler açılabilir. Ama demokrasi, gerçeklerin saklanmasına izin veremez" yanıtı geliyor.

Franco dönemi daha önce de konuşuldu ve mahkum da edildi ama ilk kez, hukuki bir adım atılacak olması önemli. Böylece, insanlığa karşı suçlar karşısında dokunulmazlık duvarlarının hiç kimseyi koruyamayacağı bir kez daha kanıtlanacak.
/images/100/0x0/55eae9a6f018fbb8f89eab4c
İnsanlık suçunda zamanaşımının olamayacağı anlaşılacak.

VATANDAŞ MAĞDUR DİYE HAKLARDAN GERİ ADIM

Hiçbir şey birbirinden bağımsız değil. Türkiye dokunulmazlık duvarlarıyla çevrili insanlar ülkesi. Bu dokunulmazlık hiyerarşisi kadınlara kadar devam ediyor orada duruyor. Bakın üç yıl önce Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde Ceza Yasası hazırlandı ve kadınlar önemli kazanımlar elde ettiler. Ama bugün bu kazanımlardan nasıl döneriz diye kıvrım kıvrım kıvranılıyor.

Adalet Bakanlığı çalışma grubundaki tartışmalardan söz ediyorum. Çalışma grubu cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar konusunda ortaya çıkan sorunlar değerlendiriliyor. Sanki başka aksayan uygulama yokmuş gibi. Evlilik yaşının 15’ten 14’e indirilmesi konuşuluyor, tecavüz suçlarında indirim tartışılıyor.

Neden? Vatandaş mağdur oluyormuş. Gerçeklerimize uymuyormuş.

Bu değişiklikler yapılırken amaç tam da buydu. Bütün çaba, insanca yaşamamızı engelleyen gerçeklerimizi değiştirmek için değil mi? CHP Milletvekili Canan Arıtman’ın kopardığı gürültü sonucu konu şimdilik kapanıyor.

AKP’nin, destek sağlama amacıyla sarıldığı anlaşılan Avrupa Birliği hevesi kırıldıkça, demokrasi tablomuz da bozuluyor.

Demokrasi tablosunu değerlendirmek için bir ülkede önce kadınlara bakmak gerekiyor. Çünkü bozulma önce oradan başlıyor.

(*) İspanyol şair Antonio Machado’nun Lorca için yazdığı şiir. Türkçesi Sabri Altınel.
Yazarın Tüm Yazıları