İsmet Solak: Şu feleğin işine bak!

İsmet SOLAK
Haberin Devamı

40-45 yıl kadar önce en sevilen türküydü:

‘‘Nem alacak Felek benim?’’

Felek neydi, bilmezdik! Ama her yerde bu türkü söylenirdi:

‘‘Ferman okudu köküme, nem alacak felek benim?’’

Şu işe bakın... En yakın arkadaşlarımdan birini daha aldı.

Doktor Doğan İstanbulluoğlu öldü. Doğan, ailemden biri gibiydi. Benim kardeşim, arkadaşım, en yakın dostumdu. Sevmeyeni pek yoktu.

Çevik Paşa'nın program çekimine gittiğim gün, İstanbul'da haber aldım.

Doktor Kamil Yücel telefon etti... Ardından Emin Koç aradı:

‘‘Abi başımız sağolsun, Doğan'ı yitirdik.’’

Gencecikti. Enerji doluydu. Yerinde duramıyordu. İnsan sevgisiyle yoğrulmuştu. Kızgın olduğu anda bile yüreği sevgiyle çarpardı...

Murat Karayalçın döneminde, Belediye Hastanesi Başhekimliği'ne atandı.

Melih Gökçek, başkan seçildiğinde ilk işi Doğan'ı görevden almak oldu:

‘‘İyi ki aldı abi, bu zihniyetin başhekimi görünmem onuruma dokunurdu.’’

* * *

O dönemde, TGS Ankara Şube Başkanı idim... Sendika ile Belediye Hastanesi arasında bir Necatibey vardı. O caddeyi her akşam ya Doğan aşardı, ya ben:

‘‘Abi bu akşam Tabipler Birliği'ne gidelim...’’

‘‘Doğan, bu gece bizim Cemiyet Lokali'nde buluşalım...’’

Ne itiraz ederdi, ne itiraz ettirirdi:

‘‘Abi, fakir fukara insanlar ilaç parası bulamıyor. Bugün yine eşantiyon ilaçlar bitti, altı yedi reçeteyi kendi paramla eczaneden aldırdım.’’

Doğan, işte böyle yardımsever, alçakgönüllü bir Türk hekimiydi. Ücretsiz röntgen çeker, cebinden ilaçlarını alıp yoksul insanları yolcu ederdi.

Hastane pırıl pırıldı...

Doktorları, hemşireleri, hasta bakıcıları yorulmak nedir bilmezdi.

Sanıyorum Mehmet Moğoltay döneminde, SSK Genel Müdür Yardımcılığı'na atandı. Kemal Kılıçdaroğlu da Genel Müdür'dü. SSK'nın başında, kursaklarına haram lokma girmeyen iki dürüst insan görev almışlardı. Refahyol gelince, Necati Çelik bakanlık koltuğuna oturur oturmaz ikisini de görevden aldı.

Danıştay'a dava açtılar. İkisi de kazandı. Prof. Nami Çağan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı olduktan sonra, ilk iş olarak, dava kazanmış bu iki bürokratı yerlerine oturttu. Ve onlara çok güvendiğini söylerdi:

‘‘İkisi de çok dürüst ve çok çalışkan insanlar İsmet Bey.’’

Doğan, bu yılın başında siyasete girme kararı almıştı:

‘‘Abi bana tavsiyen var mı? Ben DSP'den adaylığımı koyacağım..’’

Kılıçdaroğlu ile birlikte adaylığa hazırlandılar. Ama olmadı. Olamadı. İkide bir, ‘‘Çok yorulmaya başladım. Sırtıma ağrılar giriyor’’ derdi. Meğer ağrılar vücudu saran amansız urdan oluyormuş! Çalışmaktan kendine bakmadı!

Kılıçdaroğlu, ‘‘Röntgen uzmanısın, bir film çektirmiyorsun’’ diye baskı yaptı. Tahliller birbirini kovaladı. Bir sabah erkenden telefon etti:

‘‘Abi hakkını helal et, ben ABD'ye gidiyorum.’’

* * *

Dünya başıma yakılmıştı. Gülçin Telci'nin doktorunun adını istiyordu.

Gülçin döndü, Doğan İstanbulluoğlu gitti. Başlangıçta her şey ne kadar da olumluydu. Birkaç ay sonra döndü. İyi görünüyordu. 40 gün önce Atlıspor'da bir araya geldik, yine neşeli görünüyordu:

‘‘Abi, görünüşe bakma. Gülçin gibi, benim için de yolun sonu göründü.’’

Güya moral verdik. Ama o kendini daha iyi biliyordu... Gülerek ayrıldık. ABD'ye gitti. Döndüğünü duydum. İki gün sonra ölüm haberini ile yıkıldım.

Dün son kez, Doğan'la birlikteydik. Tabutunu taşıdım, ağladım...

Çok seveni vardı. Sevenleri son yolculukta da yanındaydı.

Çok gençti... Şu feleğin işine bak!



Yazarın Tüm Yazıları