İşkence böyle önlenir mi?

Oktay EKŞİ
Haberin Devamı

İnsan haklarından sorumlu Devlet Bakanı Sayın Hikmet Sami Türk hoca, bir basın toplantısı yapıp Başbakan Mesut Yılmaz'ın neredeyse tüm devlet dairelerine gönderdiği genelgeyi açıklamış.

Hoca'nın iyi niyetine diyecek yok. Genelge de çok iyi. Velakin bundan ne çıkar diye soracak olursanız, vereceğimiz yanıt çok basit:

Hiçbir şey çıkmaz.

Önce genelgede neler dendiğine bir göz atalım:

Sayın Başbakan en ücra noktadaki jandarma yahut polis karakolunda görev yapanlara diyor ki:

Gözaltına alınanlara, yasaların onlara tanıdığı hakları mutlaka söyleyin.

Gözaltına kim alınırsa mutlaka kayda geçin.

Bir insan gözaltına alınınca da, salıverilince de durumunu tespit eden bir doktor raporu mutlaka düzenlensin.

Sanıkların avukatlarıyla temasına engel olmayın. Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun hükümlerini mutlaka uygulayın.

Doktor rapor yazarken sanıkla doktoru yalnız bırakın.

Sanıklara kötü muamelede bulunan görevliler hakkında derhal soruşturma açın.

İyi de bunlar yeni mi keşfedildi?

Hadi eskileri bir kenara koyun... Seyfi Oktay adalet bakanıyken, yani 1992 yılı sonunda, Ceza Muhakemeleri Kanunu değiştirildi. Hani ‘‘Karakollar artık şeffaf olacak’’ diye hepimiz sevinmiştik ya... İşte o oldu. Ama ne karakollar şeffaf oldu, ne de uygulamada eskisinden farklı bir sonuç doğdu.

Çünkü yasa önce karakollarda çiğnendi. Örneğin güvenlik güçleri karakola düşen bir zanlıdan önce ‘‘Avukat istemiyorum’’ anlamında bir yazı alıp, ‘‘ifade’’ almaya ondan sonra başladılar. Kısaca bir şey değişmedi, sadece araya ufak bir formalite girdi.

Bu bizim bildiğimiz...

Turgut Kazan'ın başkanlığı döneminde İstanbul Barosu tarafından bir komisyon, uygulamaları inceleyip bir rapor yazdı. Bu rapor 20 Ağustos 1995 tarihinde kamuoyuna açıklandı. Orada CMUK'un nasıl işlemez hale getirildiği tek tek gösterildi. Ama kimse üzerinde durup da önlem almaya kalkmadı.

Neden?

Çünkü bizi yönetenler -maalesef bugünkü hükümet de galiba öyle- bu yeni kuralları uygulatmaya ve karakollarımızı ıslah edip insanlarımızı işkenceden kurtarmaya hiçbir zaman samimiyetle karar vermediler. Sadece Hikmet Sami Türk gibi birkaç iyi niyetli, boşu boşuna çırpındı durdu.

Aksi söz konusu olsa, çağdaş dünya her fırsatta karşımıza geçip ‘‘ülkenizde insan hakları ihlalleri ve işkenceler sistemli bir şekilde sürüp gelmektedir’’ diyebilir miydi?

O nedenle Mesut Yılmaz'ın yeni genelgesi, ABD gezisinde Başkan Clinton'a, ‘‘Bakın ben de insan hakları konusunda titizim’’ demeye yarar ama bizi kandırmaz. Yılmaz tüm vaktini törenlerde, kongrelerde, kokteyllerde harcayacağına biraz da verdiği talimatlar uygulanıyor mu ona baksın...

Yazarın Tüm Yazıları